Alıntı

3.3K 125 22
                                    

Dila, elindeki fındığı ağzına atarken gözlerini kapattı yaşadığı haz ile. Gerçekten bu lezzete asla ama asla hayır diyemiyordu. Gecenin soğuğu içine işlerken gözlerini açmadan birkaç tane daha ağzına attı. Son zamanlardaki acısını sadece fındığını yemekle zihninden atıyordu.

Kocasını sürekli görmemek için elinden gelen çabayı gösteriyor ve onu görmezlikten geliyordu. Sevdiği adamı görmezden gelmek canını yaksa da kendini de heba etmek istemiyordu artık. Onu kendinden daha fazla seviyordu ama aklı kendine gel diyordu.
Gözlerini açarken birkaç tane daha fındığı ağzına attı. Dudağının kenarı sızlasa da umrunda olmadı. Kalbindeki sızıyla başa çıkan biriydi o! Dudağına aldanmazdı bile.

Herkes konakta uyumuştu ve kendisini uyku tutmamış kendini avluya atmıştı genç kadın. İçi daralıyordu sürekli. Yade Keje, kaynanası Zelal ve kayınpederi de iki gün önce İstanbul'a gitmişlerdi eltisinin doğumu üzerine. O da hayırlı olsun dileklerini iletmisti ancak eltisinin yanında bulunmak istemişti.

"Hasta olmadan odaya geç Dila."

Arkasından gelen beklenmedik ses üzerine yerinde sıçradı Dila. Eli damağına giderken şehadet getirmişti farkında olmadan. Uyumuştu o, odadan çıkarken. Kaşları kendiliğinden çatılırken cevap vermedi ve önündeki sudan bir yudum aldı. Gecenin bu kör vakti az daha kalbine indirecekti!

Sıraç, karısının odadan çıktığını biliyordu ve uyumamıştı. Uyku onu da tutmamış ve düşünceler içerisinde boğulmuştu genç adam. Karısının da uzun süre gelmemesinden dolayı onu bulmak için odadan çıkmıştı.

Dila'nın yanına ilerlerken havanın daha da soğuduğu hissediliyordu. Bu sivri dilli karısının incecik kıyafetle oturması, yakında gelecek olan hastalığın habercisiydi.

Karısının cevap vermemesi üzerine tekrar konuştu.

"İnat etme, geç odaya . Hasta olacaksın bu soğukta."

Sesi sert değildi aksine yumuşaktı ancak bu karısının umrunda değildi. Aksi bir davranışı da beklemiyordu Sıraç. Geçen gün yaptığının haddi hesabı yoktu biliyordu ve kendini de asla affetmeyecekti.

Dila kocasına gözlerini çevirdi ve alayla gülümsedi. Yazmasını başından çıkarırken gözlerini kocasının gözlerinden ayırmadı ve parmağının izi belli olan, morarmış yüzünü işaret etti.

"Üşümemden çekiniyorsun, ancak yüzümü morartmaktan çekinmiyorsun! Bence sen beni düşünme Sıraç. İki türlü de bana zarar veriyorsun!"

Daha fazla konuşmak istemiyordu Dila. Ayağa kalktı ve gitmek istedi buradan . Kocasının dediği üzerine gitmeyecekti ancak onunla konuşmak istemiyordu. Onu görünce yanağı sızlıyor, kalbi dağlanıyordu. Kalbine bu kadar işkence etmek de kul hakkıydı!

"Özür dilerim Dila." Sessizce fısıldadı ve başını eğdi Sıraç. Haklıydı karısı ancak o gün öfkenin esiri olmuştu. Pişmandı fazlasıyla.

"Dileme! Benden hicbir şey dileme!"

Sert sesle konuşup kocasının yanından geçti. Tahammül edemiyordu hiçbir şeye. Bu adamın duruşuna, ona karşı oluşuna tahammül edemiyordu!

Birkaç adım attıktan sonra duyduğu o kulakları sağır edecek sesi duydu.

Bu...

Bu...

Bu silah sesiydi.

Kalbi duracakmış gibi hissetti ve eli ayağı boşalirken kocasına dönemedi genç kadın ...

Ancak yakınından gelen silah sesiyle kocası onun üzerine siper olmuş ve ikisinin ağzından isimleri de karşılıklı dökülmüştü.

"Dila!'

"Sıraç!"

AŞKIN GÖLGESİNDE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin