Sıraç karısının sözleri üzerine dışarı çıkacakken tekrar odaya girdi ve kapıyı sert şekilde kapattı. Onu tehdit mi ediyordu!
"Tehdit ettiğin kişinin kocan olduğunu unutma Dila!"
Karısı, diliyle yine zehrini akıtmıştı ona. Tıpkı her zaman ki gibi...
Asla herhangi bir tartışmada geri adım atmıyor ve onu tabiri caizse yerin dibine sokup üzerine de istediği kadar toprak atıyordu. İlk defa böyle bir kadın görmüştü. Ve bu kadın onun karısıydı...
"El kaldırdığın kişi de senin karındı! Düşmanın değil!" Öfkeyle solurken ,kocasının kendisine birkaç adım atmasıyla kollarını göğsünde bağladı.
Hodri meydan dedi içinden. Altta kalmak onun lügatında olmayan bir kelimeydi. Ve hatta terim anlamıyla bile ilgilenmiyordu.
"Beni delirten, sevdiklerime hakaret eden de sensin! Yaptığım elbette hataydı ancak beni de bu raddeye sen getirdin!"
Bu sefer Sıraç da içindekileri kusacaktı. Ve o da tıpkı karısı gibi geri adım atmayacaktı. Onu delirtse de, sinirlerini rayından çıkartsa da konuşacaktı.
"Sevdiklerine değil! Sadece sevdiğin kadına!"
Ses teli bağırışından dolayı acırken kelimelerine ket vurmadı. Vurmazdı da. Ne kadar aşağıladığını acaba görmüyor muydu! Onu nasıl lime lime ettiğini yahut yaktığını! Farkında değil miydi karşısında yanan kadının!
"Etmeyeceksin! Bilmediğin kişiye, tanımadığın bir kadına hakaret etmeyeceksin!"
Karısıyla arasına birkaç adım bırakırken kalçasını makyaj masasına yasladı. Ancak Dila ayağından çıkardığı ayakkabıyı ona atmasıyla kenara çekildi.
"Makyaj malzemelerime yaklasma sakın! Geçen gün ben gidince sinirini onlardan çıkarmışsın! Mahfederim seni Sıraç !"
Kocasının oraya yaslandığını görünce kendine hakim olamamış ve topuklu ayakkabısını firlatmıştı ona. Dokunamazdı oraya!
"Gerçekten sorunların var senin!"
Ayağıyla dizine gelen ayakkabıyı biraz ileriye itti. Ona gerçekten ayakkabı atmıştı bu çatlak kadın. Başını esefle salladı genç adam.
"Benim sorunum sensin!" Sinirle konuşup ona doğru bir adım attı ve gözlerini kıstı.
"Peki senin sorunun ne Sıraç Ağa? Ben miyim yoksa o herkesten gizlediğin karın mı?"
Kelimeler ağzından güçlükle çıkarken yutkundu. Üzerine gidecekti ve bu gece sorularının cevabını alacaktı.
"Gizlediğim bir karım yok. Saçmalama istersen."
Boş bakıs attı Sıraç ve üzerindeki ceketi çıkardı yavaşca. Anlatacaktı ona artık, aralarındaki gerginlik bitmeliydi ."Herkes mi biliyor? Nasıl yok !" Kocasının üzerine giderken delirmemesi içten bile değildi. Dayanmıştı herşeye, ancak inkara karşı duracaktı. Geçen gün kendi ağzıyla söylemişti ona.
"Ya sabır! Dila bence saçma düşüncelerini artık bir kenara bırak ve kuruntu yapmayı kes."
Dila tam konuşacağı sırada çalınan kapıyla ikisinin de gözleri oraya çevrilmişti. Sıraç seri adımlarla kapıya ilerledi. Dila da kocasının ardından yürürken bu saatte kimin geleceğini düşündü. Kötü birşey yoktur inşallah diye düşünürken kapıda Mirzan'ı görmesiyle sorar gözlerle baktılar.
"Ağabey, yengemin doğumu başlamış. Biz İstanbul'a gececeğiz, anamlar hazırlık yapıyor ." Dediğinde mutlulukla gülümsedi. Ah sonunda junior Mirzan doğuyordu. İsim koymadan İstanbul'da olmalıydı genç adam ve ağabeyine onun ismini koyması için dünyayı dar etmeliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKIN GÖLGESİNDE
Fiction généraleRuhumu aşkın gölgesinde barındırdım, bedenimi ise esaretinde... Kapak tasarımı:TheAyca