15. Bölüm (Part - 2)

4.2K 255 65
                                    

Uzun bir süre depremden dolayı yazmak istemedim. Yasımız elbet bitmedi, bitmeyecek de ancak kırkı çıkmadan bölüm yazmak olmazdı. Elim de varmadı açıkçası. Ülkemizin hepimizin başı sağolsun arkadaşlar.

1 Ay Sonra

Havanın soğukluğu, kara kışın habercisiyken yerinde titredi genç kadın. Soğuğu hiçbir zaman sevmemisti ve sevmeyecekti. O baharın esintisinde kaybolmayı severdi. Gayri ihtiyari esnedi ve yemeği yapmaya devam etti. Konak son iki haftadır hiç olmadığı kadar kalabalık, geleni de gideni de eksik olmuyordu.

Yiğit Ağa konağa geri dönmüştü ve duyan herkes onu tebriğe geliyordu bebeği için. Ondan sonra ağa olacak varisi Baran için, bugünler bayram misali yaşatılıyordu. Küçük bebeği Dila da fazlasıyla sevmiş, bağrına basmıştı. Her gün evin işi bittikten sonra onunla saatlerce ilgileniyordu Dila Şahsüvaroğlu. Konak bebek sesiyle canlanmıştı adeta. Baran bebek, üzerine çektiği ilgiyle şifa oluyordu herkese.

Üzerindeki yorgunlukla mayışırken birkaç saniye gözlerini kapattı genç kadın. Yorgunluğu yüzünden dahi okunuyordu ancak o neşesiyle bunu hissettirmemeyi seçiyordu. Cebinden birkaç tane fındığını aldı ve gayriihtiyari ağzına attı. Fazlasıyla acıkmıştı ve açlığını sevdiği fındıklarıyla bastırıyordu.

"Buke (gelin) yemeğin pişmesine çok var mıdır? Yade Keje'nin tansiyonu düşecek artık!"

Zelal Xanım, kaynanasının iyice acıktığını fark ederek mutfağa inmişti. Kızı Rojda da geliniyle birlikte torunuyla ilgileniyordu ve mutfak yeni gelinine kalmıstı.

"Pilava tereyağ erittikten sonra sofrayı kuracağım Jimom(yenge)."

Kaynanasının mutfağa hangi ara daldığını fark edememişti genç kız. Sesini duymasıyla hafifce yerinden sıçramış ve kaynanasına fark ettirmemisti.  Güvecin altını kapatıp tabakları çıkarırken kaynanası da pilavı kontrol ediyordu. Çekiniyordu ondan Dila, zira kaynanasının fena bir kadından ziyade sert olduğunun farkındaydı.

"Erî bûke (tamam gelin)" diyen Zelal Xanım pilavın lezzetini almış ve tencerenin kapağını kapatmıştı. Gelininin tabakları çıkarmasıyla o da güveçleri kaseye koymaya başladı. Gelinin eli lezzetliydi ve işi de hızlıydı. Konakta bir ay yokken de gözü asla arkada kalmamıştı. Gözü kara bir kız olduğunu bilmeyen yoktu.

Dila salataları tabaklara yerleştirip tepsiye dizdi ve sofra bezlerini alarak mutfaktan çıktı. Birazdan kocası da gelirdi işten. Büyük salona iki sofra bezini serip çıktı. O da çok acıkmıştı, yemeğine dikkat etse de misafirlerin çokluğundan eritiyordu yediklerini de...
Kaynanasının güveç tabaklarını tepsiye koyduğunu görüp oraya yöneldi ve büyük tepsiyi kaldırdı genç kız. Tepsinin ağırlığı yüzünü burustursa da mutfaktan çıkmıştı kaynanasının ona sinirli gözlerle baktığını bilmeden.

Merdivenleri zar zor çıkarken derin nefes verdi. Ne gerek vardı bu kadar merdivene,kata! İnip çıkmaktan dal gibi ince  olmuştu vücudu artık. Tabakları yerlerine yerleştirip başörtüsünü düzeltti ve tekrar mutfağa geçti. Fazlasıyla acıkmıştı, sofrada bu sefer faslasıyla yemek yiyeceğini biliyordu Dila. Karnı guruldarken mutfağa girdi, kocasını kaynanasıyla konuşurken görürken tepsiyi tezgaha bıraktı ve mırıldandı kocasının ona bakmasıyla.

"Hoş geldin."

Tabakları tepsiye yerleştirirken kocasının bakışlarının üzerinde olduğunun farkındaydı, kızarmamak istiyordu ancak nafileydi.

"Hoşbuldum Dila."

Annesinin azarlamasını dinlerken mutfağa giren karısından gözünü alamadı. Boynuna takmış olduğu kolyesiyle farkında olmadan dudakları kıvrıldı. Bir ay önce almış ve özür mahiyetinde hediye etmişti karısına. Yakışacağını biliyordu ancak bu kadarını da beklemiyordu. Dila hediyeyi aldığında da kocasından böyle bir hareket beklemediği için önce donmus ardından da sinirlenmişti. Kendisi hiçbir zaman maddiyatla mutlu olan biri olmamıştı. Onun için önemli olan davranıştı,edeceği kelâmdı. Kızacaktı hatta ancak kocasının o güzel bakışları ve boynuna takmasıyla birşey diyememişti. Teşekkür etmiş ve daha da kızarmadan odadan çıkmıştı.

AŞKIN GÖLGESİNDE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin