Alıntı

3.3K 130 84
                                    

Elindeki seti iyice incelerken böyle bir güzelliğin boynuna yakışıp yakışmayacağını düşündü. Ağır bir setti ve Dila altınlara bayılırdı!

Kalın bir şekilde göğse kadar ilerleyen kolye, iki tarafın birleşme noktasında beyaz kristale ev sahipliği yapıyordu. İşlemesiyle de ön plana çıkan bu şaheseri almamak için kendini zor tutuyordu. Babası bu şehrin en iyi mücevher ve kuyumcusu olabilirdi ancak bu güzelim eseri de alamazdı. Düğünde zaten bir ton servet takılmıştı ona. Elindeki çaydan bir yudum alıp yerine bırakırken elini kolyeden çekti ve gözlerini Şerif amcasına çevirdi. Babası nerde kalmıştı!

"Babam nerde kaldı?" Gözleri amcası ve dışarı arasında gidip gelirken tekrar söylendi.

"Eve geç kalmamam lazım."
Bu demek oluyordu ki amcacım babamı artık çağırır mısın!

Şerif amcası iflah olmaz bir şekilde başını salladı ve yeğeninin yanından ayrılmadan sözlerini söyleyip çıktı dışarıya.

"Onuncu kez yine gidip çağırayım babanı!"

Dila gülümserken vitrinin önünden yavaş yavaş yine ilerledi ve şaheserleri tekrar gözden geçirdi.

Hangi pırlantaya doğru bayılıyordu!

Kapı açılıp kapanırken sırtını dönmeden söylendi.

"Baba ama artık beklemekten fidan vereceğim."
Neredeyse babasını yarım saattir bekliyordu ancak babası esnafla ilgili bir sıkıntıyı gidermek için yanına gelememisti.

"Baba olmak için hala çok gencim."

Arkasından gelen  yabancı ses üzerine yerinde sıçradı. Elini kalbine koyarken kaşlarını çatarak gelen kişiye baktı. Tanımadığı bir adam, kara çehresiyle ona bakarken gülümsedi ve dudakları sinsice kıvrıldı.

"Korkutmak istemedim, kusura bakmayın."

İçten içe yapacağı planları düşündü genç adam. Bu günü ayarlayabilmek için kaç gün hesaplamalar yapmıştı ve sonunda bu kadın karşısındaydı.

"Sorun değil, beyefendi."

Adama çatık kaslarıyla bakarken bir ürperti vücudunu yokladı. Gözü tutmamıstı onu ve birkaç adım geriye çekildi. Bu tipi ilk defa görüyordu ve tanımıyordu da. Ki Mardin'de çoğu kişiyi tanırdı.

"Sıraç Şahsuvaroğlu'nun eşiydiniz değil mi?"

Gözünde anlık kıvılcımların çaktığını sadece kendisi biliyor ve hissediyordu. Zira karşısındaki kadın,kendisinin kim olduğunu bilse burada bir saniye dahi bulunmazdı.

"Evet de, niye sordunuz?"
Derken elini çantasının içine atmış ve herhangi bir saldırıya karşı eline parfümünü almıstı. Gözüne sıksa ardından bağırıp tüm esnafı buraya toplardı.

Ve gerçekten bu adamı gözü hiç tutmamıştı.

Genç adam ona doğru birkaç adım attı ve sert sesiyle konuştu.

"Kocana, arkadaşın Mahsun geldi, selamını gönderdi dersin Dila Xanım."

Hemen yeni bölüm istemeyin zira üç gündür sizleri yeni bölüm ve alıntılara boğdum. Tek isteğim yorum ve oy...

Seviliyorsunuzz ☺️☺️

Mahsun kim diye soracaksanız eğer Berdel kitabından bilenler vardır. Sıraç'ın ağabeyinin katili. Ve Sevim de bu katilin kardeşi...

AŞKIN GÖLGESİNDE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin