Gelinliğini yavaşça bırakırken, koltuğa oturdu Dila. Kaşlarının çatılı olması ne denli sinirli olduğunun göstergesiydi. İçindeki duygu ise felaketti. Kalbi hançer ile parçalara ayrılmış ve Sıraç her birini teker teker ezmişti.
Sıraç...
Kalbinin tek sahibi ve yüreğini burkan tek adam.
Varlığını, varlığına adadığı tek adam...
Gönlünün tek sahibi...Kaç yıldır içinde biriktirdiği sevda, Yaradana ettiği dualar sayesinde evliliği vuku bulmuştu. Tek isteği buydu. Gönlünün sahibiyle evlenmek...
Ama sevdiği adam ise kelimeleriyle bertaraf etmişti onu. Üstelik düğün gününde. Gözlerini ondan ayırırken sinirle nefesini verdi. Acı çekmek istemiyordu. Sadece kocasıyla mutlu olmak istiyordu. Onun da şuan rafa kaldırıldığının farkındaydı.Sıraç iki eliyle yüzünü ovaladı. İyice çıkmaza girdiğinin farkındaydı. Ne yapıp, yapmayacağını bile bilmiyordu. Başkasını severken, birini yatağına almak çok adiceydi. Bu karısı olsa bile! Sevmiyordu bu evlendiği kızı. Gönlünde, aklında başkası varken onunla birlikte olamazdı. Başını yavaşça kıza çevirdi. Koltuğa rahat oturamadığı gelinliğini düzeltip, sitemkar kısık sesle konuşmasından belliydi. Bedenini kıza döndürüp birkaç adım atmasıyla Dila başını kaldırıp, ona baktı. Neden üstüne geliyordu o cüssesiyle! Genç kız başını dik tuttu ve sağ kaşını havaya kaldırarak ne yapmaya çalıştığını çözmek istedi.
"Ne diye üstüme geliyorsun?" Tedirgin olsa da belli etmedi. Hiçbir şey yapamazdı ona. Sıraç'ın cevap vermemesi ve hala üstüne gelmesi üzerine yine sordu.
"Sana soruyorum! Ne öyle dik dik bakıp üzerime geliyorsun!" Asi bir kız olduğunun farkındaydı. Ve şuan cevap vermese o asiliği hiç çekinmeden çıkaracaktı.
Sıraç, kızın bir iki adım ilerisinde durduğunda onu germiş olan siyah ceketini yavaşça çıkarıp, kızın hemen yanındaki koltuğa fırlattı. Bomboş bakışları kızın kahverengi hareleriyle buluştuğunda ifadesizce baktı. Ondan korkmadığını dik bakışlarıyla anlayabiliyordu. İki elini pantolonunun cebine yavaşça sokarken, kız onun ne yaptığını anlamaya çalışıyordu. Birkaç saniye sessizce kalırken dudaklarını araladı ve konuştu."İstemediğim birine dokunacak kadar zavallı mıyım? Emin ol başkasına ait olan bu kalbim, başka birine dokunmama izin vermez." Duygusuz sesi odayı doldururken kızın cevap vermesine izin vermeden tekrar konuştu.
"Bugün istemesem de hayatlarımız birleşti. Lakin bu hiçbir zaman sana ait olacağımın kanıtı olmasın. Nakit olarak her türlü desteğimi sağlarım. Seni yeri gelip koruyup kollarım. Bu da seni yanlış anlamalara sevk etmesin. Sen bu aileye sadece gelin olarak geldin. Bunu da aklından çıkarma. " Sözlerini bitirdiğinde kıza sırtını dönerek yatağın yanında bulunan tekli koltuğa yöneldi. Kıza bu evliliği iyi anlattığını düşünüyordu. Anlamadıysa da zamanla anlardı. Bu durum bir nevi umrunda değildi.
Dila duydukları üzerine yutkunmadan edemedi. Bu sözleri nasıl sarf ederdi! Hırsla yerinden kalktı! Kendini zapt etmekte zorlanıyordu genç kız. Söyledikleri o kadar küçük düşürücüydü ki!
"Sen bu eve besleme almadın! Baban,babamdan beni sana eş olarak aldı! Konağın gelininden önce ben senin karınım! Senin parana ihtiyacım yok! Hayır yapmak istiyorsan eğer git hayır kurumlarına!" Düştüğü bu durumdan utanç duyuyordu. Hiçbir zaman böyle küçük düşürüldüğünü hatırlamıyordu.
Gelinliğin kenarlarını sıkıca tutarak dolaba ilerledi. Buğulanmış gözlerinden her an akacak gibiydi yaşları. Yavaşça yutkundu zira bu adamın onu ağladığını bilmesini istemiyordu. Bilse ne olacak diye içinden geçirdi. Sanki gelip gözyaşlarını silecek ve ona güzel şeyler söyleyecekti! O anca sevdalısına söylerdi. Karısına değil!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKIN GÖLGESİNDE
Fiksi UmumRuhumu aşkın gölgesinde barındırdım, bedenimi ise esaretinde... Kapak tasarımı:TheAyca