20. Bölüm

4.3K 257 87
                                    

Ruhundaki sancı gitgide artarken kollarında bulunan bebeği biraz daha sıkı kavradı ve yer altından kayar gibi oldu. Midesi hiç olmadığı kadar fokurduyordu.

"Dila, ne oluyor , ne bu bağrışmalar?" Kendisine doğru gelen eltisine birşey demezken Baran'ı ona uzattı. Buraya kadar bile bebeği tutması mucizeydi. Titreyen vücudu üşürken koşar adımlarla odasına ilerledi Dila bir eliyle ağzını kapatırken. Yaşadığı duygu yoğunluğu hem üzüntü hem de öfkeyle harlanan ruhu içindeki o zehri akıtmak ister gibiydi.

Banyonun kapısından koşar adım girerken icindekileri çıkarttı Dila gözyaşları eşliğinde. Midesine giren kramplar yüzünden soğuk soğuk terlerken öleceğini hissetti. Belki de çoktan ölmüştü...

Sıraç kendisine edilen bu ağır laflar üzerine dişlerini sıktı sinirden ve saçmalayan kız kardeşine kaşlarını çattı. Göğsüne inen yumruk canını acıtmazken konuştu.

" Karım hakkında yersiz konuşman bittiyse neler olduğunu düzgün bir dille anlat! Terbiyesizliğine son ver !"

Karısı için söylediği kelimeler zoruna gitmişti Sıraç'ın. Özellikle büyüklerinin yanında yaptığı ima! Çok utanç vericiydi. Kendi hatası elbette vardı ancak kimse karısına kötü bir ima dahi yapamazdı.

"Gerçekler zoruna mı gitti! O aptal kıza aşk dediğin saçma takıntın yüzünden ben hayatımdan oluyorum! Mahsun yaşıyor! " Gözündeki yaşı silerken cümlesinin devamını getiremedi Rojda. Diyemedi ağabeyine beni namusumla tehdit ediyor diye! Diyemedi ona olan bakışlarını ve dokunuslarını! Vücudu histeriye kapılmış gibi titrerken eliyle yüzünü kapattı. Ağzından çıkan kelamların sorumlusu sadece ağabeyi idi.

Yiğit kız kardeşine ilerlerken duyduklarının şokunu hala yaşamaktaydı. Rojda'yı kolları arasına alıp sarmalarken bakışlarını Sıraç'a çevirdi. Karısının arkasında tüm bu olanlara şahid olup merdivenlerden indiğini bilmiyordu. Rojda'nın laflarının tesirini Yiğit dahi hissetmişti, o kızın nasıl harap olduğuna da şahid oldu.

" Dila aşağıya indi. Bir bak ona, ardından herşeyi konuşalım Sıraç." Kız kardeşini sedire yönlendirirken ne kadar korktuğunu kollarının arasında titreyisinden hissetmişti Yiğit. O adamdan hiç olmadığı kadar korkuyordu kız kardeşi. Dişlerini sıkarken gözlerini yumdu. Öldü sandıkları o herif tekrar ailenin içine bomba misali düşmüştü...

Ağabeyinin sözüyle girdiği transtan çıktı Sıraç. Karısı tüm olanları duymuştu muhtemelen. Elini başına götürürken nefesini verdi sıkıntıyla. Gerginliği ve öfkesi gitgide artarken adımlarını merdivenlere yöneltti. Hızlı adımlarla inip kendi odasının katına geldi ve yengesini de es geçerek odasına hızlandırdı adımlarını. Karısını nasıl bir vaziyette göreceğini asla tahmin edemiyordu genç adam.

Dila, ağzını çalkalayıp yüzüni birkaç kere daha su ile yıkadı. Başı zonklamanın da ötesindeydi. Kalbinin kırıklığı hislerini katlederken banyodan çıktı ve yıkık adımlarıyla dolabına ilerledi. O sözleri hiç bir zaman unutamayacaktı Dila. Çantasını alıp çıkarırken başı dönse de umrunda olmadı. Kalmayacaktı artık burada. Olmayan bir evliliği sürdürmeyecekti. Herkes de bunun farkındaydı hem, gitmesi daha kolay olacaktı. Gözlerindeki yaşlar çoğalırken zorlukla çantasının içinden kimliğini buldu ve cüzdanına koydu. Çantayı dolabın içine savururken kolundaki bilezikleri de teker teker çıkartmaya başladı genç kadın. İstemiyordu o adamın hiçbir şeyini! Ne onu istiyordu! Ne konağını istiyordu! Ne sevdasını istiyordu! Ne kocalığını istiyordu! Ne de artık varlığını! Ona dair tek bir kelime bile istemiyordu.

Kolundan çıkardığı bilezikleri odanın içerisine atarken ağlamamak için kendiyle cebelleşiyordu. Gitmeliydi buradan! Nefes dahi almak istemiyordu bu konakta! Bu odada! O adamın bulunduğu her yerde!

AŞKIN GÖLGESİNDE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin