-6-

3.4K 149 32
                                    

1016 kelime ...
Erhan boynundaki sıcak iki et parçası yüzünden sinirlenip , tam çatılı kaşları eşliğinde bağırmaya hazırlanırken, kucağındaki bedenin hareket edemediğini ve bu yaptığının büyük bir ihtimal kontrolü dışında gerçekleştiğini anlayarak , elini küçük avcının kafasının arkasında sabitleyerek , yerini korumasını sağlamıştı.

Oturma odasını kaplayan sessizliğin ardından duyulan ikinci bir yabancı ses , küçük çocuğun daha fazla rahatsız olmasına sebep olmuştu. Bu ses , duyduğu erkek sesinden farklı olarak bir kadına aitti .

"Hayırdır, bir hoş geldiniz yok mu millet ?"- demişti orta yaşlardaki kadın . Sesinin altındaki iğneleyici tını çocuğu daha da korkuturken,(Çocuklar , hiç böyle yadırgamayın bu minik avcıyı. Çünki, emin olun bulunduğu durum çok zor . Vücut kaslarınızı kontrol edemediğiniz bir evin içinde , daha doğrusu tanımadığınız bir evin içinde, tanımadığınız insanların içinde olduğunuzu düşünün. Emin olun durum çok zor ) başını biraz daha bulunduğu boyun girintisine sokmuştu.

İlk tepki veren Asaf olurken ," Hoş geldiniz, buyurun ayakta kalmayın"- demişti. Lakin bu sözleri kesinlikle pişkin bir gülüşle kendisini izleyen adama değil , karşısında durup , kedisine büyük bir özlemle bakan annesineydi .

  Yaşlı kadın içeri giren kızını, daha doğrusu kızım diye adlandırdığı eski gelinini görünce yüzünde az önceki sinirli ifadesi dağılmış, yerine yine ufak bir gülümseme gelmişti . "Hoş geldin kızım"- diye seslenmişti . Orta yaşlardaki kadın , duyduğu sesle hemen kafasını o yöne çevirmiş, gördüğü bedenle yüzündeki sinirli ifade dağılırken , ufak bir tebessüm eşliğinde ayağındaki topuklu ayakkabıları önemsemeden koşarak ilerlemeye başlamıştı. Geldiği üçlü koltuğun önünde iki büklüm şekilde eğilerek , yaşlı kadının kendisine uzattığı elini öpmüş, bu da yetmemiş gibi sıkıca sarılmıştı.

"Hoş buldum annecim , iyisinizdir inşAllah "- diyerek öpmeye, sarılmaya doymadığı kadını bir kez daha sağ yanağından sıkıca öpmüş ve kıkırdamıştı.

"Dur deli kız dur , kaçmıyorum yanından , burdayım"- diyerek kızın kendisine her an daha da sıkıca sarılan kollarının arasından sıyrılmaya çalışmıştı. Lakin nafile , kız kendisine öyle bir sarılmıştı ki , bırakın sıyrılmak nefes almak bile zor olur hale gelmişti. Bunu fark eden kız, hemen geri çekilmiş, son bir kez yanağına sıkı bir öpücük kondurarak iki elini de elleri arasına alarak her ikisine birer kokulu öpücük bırakmıştı.

Kadının yüzündeki huzur dolu gülümseme başı ucunda durup kendisine eğilip , elini tutmaya çalışan adamla silinirken ,huzur dolu ifadesi saniyeler içinde silinmiş, yüzünde donuk bir ifade gelmişti. Ellerini tutmaya çalışan adam , odada bulunan her kesin kendisinden hoşnut olmadığını bildiği halde yüzsüzlük sınırını aşmaya çalışıyordu sanki .

"Öpeyim babaanne"- diyerek elini öpmeye çalışan adamı başından def etmek isteyen kadın , sırf yanındaki kızı için , içindeki siniri ve nefreti gizlemeye çalışarak elini öne uzatmış ve ' damadının ' elini öpmesine izin vermişti.

Sanki kadını deli etmeye yemin etmiş adam , büyük bir yavaşlıkla kadının elini öpmüş ve doğrulmuştu. Onun doğrulmasıyla kadının hemen elini kendine çekmiş ve çaktırmadan üst kısmını üzerindeki elbisesinin kenarına sürerek temizlemişti .

" Aaa bakın burada kimler varmış..."- diyen genç kadın , büyük bir özenle yüzünde saklamaya çalıştığı iğrenme belirtilerini saklamaya çalışmıştı. Lakin saniyelik bir sürede kadının bu bakışlarını yakalayan ve rahatsız olan Erhan , boynuna saklanıp , kendisini saklamaya çalışan küçük avcının kafasını biraz daha kendisine yaslamasına yardım etmiş, ve normal çıkarmaya içten içe kendini zorladığı sesiyle "Buyurun, yoldan geldiniz aç olmalısınız"- diyerek , salonun ortasında bulunan yemek masasının işaret etmişti. Onun bu teklifi üzerine herkesten önce hareketlenen üvey baba karaktersizi masaya ilerleyip , baştaki sandalyenin hemen yanına oturmuştu. Sonuçta paranın merkezi olan bu babaanne karakterine ne kadar yakın olursa o kadar iyi değil mi ?

Onun arkasından diğerleri de gelip masaya oturduktan sonra babaanne'in 'afiyet olsun ' demesiyle her kes yemek yemeye başlamıştı. Her şey yolundaydı. Tek bir şey dışında...

Kafası hâlâ Erhan'ın boynunda olan Eren , neredeyse tüm gücünü kullanarak kafasını çevirmiş ve masanın üzerindeki yemekleri şöyle bir süzmüştü. Kesinlikle şimdi dakikalardır belli olmayan açlığı gün yüzüne çıkmıştı. Öyle ki , neredeyse ağzının suyu akmıştı.

Boynundan ayrılan, varlığına alıştığı dudakların teninden ayrılmasıyla kafasını çeviren ve büyük bir açlıkla masayı izleyen küçük avcıyı gören Erhan , kafasını duvardan duvara vurmak istemişti o anda . Çünki kendisi küçük bir ihtimal minik avcının aç ola bileceği düşüncesini unutmuş ola bilirdi . Ama birazcık yani . ( Salak ya bu . İnsan nasıl gelecekteki müstakbel eşinin aç ola bileceğini unutur ki ?🤦🏻‍♀️)

Bu yüzden hemen içerideki hizmetlilerden birini çağırmış ve Eren için mama yapmalarını emretmiştir.

Mamanın ismini duyan Eren yüzünü ekşitmiş ve kısık tutmaya özen gösterdiği sesiyle "beyn iyştemiyoyum mayma , yemiyjem oynu" diyerek fısıldamıştı, zaten yakınında olan Erhan'ın kulağına.

Duyduğu kayan kelimelerle birlikte içi yumuşacık olan Erhan , kucağındaki çocuğu tutup bağrına basmak istese bile bunu çokta doğru bir fikir olmadığını düşünerek yalandan kaşlarını çatıp ,aynı onun gibi fısıldayarak "daha ilk günden böyle sözümüzden çıkıyorsan , seninle anlaşamayacağız demektir. "- demiş ve bir nevi uyarmıştı küçük avcıyı .

Adamın yüzünden hiç bir mimik oynamadığı için korkan minik avcı, kafasını boynuna doğru yatırıp,sessiz kalmayı tercih etmişti.

Onun bu sevimli hali kendisini deliye çeviren Erhan , kendini kaybederek , saçlarını arasına baskılı bir öpücük koymuştu. Sadece öpüp geri çekileceğini düşünen Erhan , çocuğun saçından yayılan bebek kokusuyla içine derin bir nefes çekmiş, sanki depolamak ister gibi birkaç saniye boyunca gözleri kapalı bir şekilde beklemişti. Bu süre zarfında anın şokuyla tepki veremeyen Eren , sadece durmuş, canından çok sevdiği papatyası, Biricik ve annesinden sonra ilk defa saçlarını öpen bu adamın yaptığı harekete bir açıklama arıyordu. Bunu yapmasının sebebi neydi ? Ve ya neden kalbi bu kadar hızlı atıyordu? Diğerlerine her şeyin normal olduğunu kanıtlamak için mi böyle yapmıştı? Ve kalbi sadece rahatsız olduğu ve korktuğu için mi böyle hızlıydı?

Tüm bu sorular arasında duyduğu Asaf'ın sesiyle kafasının üzerindeki baskı yerini amansız bir boşluğa bırakmıştı. Sanki , sanki o dudaklar çocuğun saçını öpmek için yaranmıştı . Öyle hissetmişti çocuk bir anlık . Lakin hemen bu düşüncenin yanlış olduğunu düşünmüş ve içinden kendisine çok kızmıştı.

Asaf onların bu durumunu fark etmiş ve ilginç bulmuştu. Evet doğru , eşi çocukları severdi ama bu kadar hassas davranmazdı. Neler oluyordu ?

Hizmetçinin getirdiği mamayı fark edib hemen Erhan'a seslenmiş, bu ilginç durumun son bulmasını sağlamıştı.

Eşinin kendisine seslenmesiyle kendine gelen Erhan , hemen hizmetçi kadının getirdiği mamayı almış ve ufak bir teşekkür etmişti.

Durumun utancını üzerinde taşıyan Eren , hiç zorluk çıkarmadan gelen mamayı ilk tereddüt ederek yemiş lakin sonra beğendiği için hızlıca yemeye başlamıştı. Tadı çok güzeldi bir kere.

Bitmek üzere olan bu karmakarışık günün son sahneleri küçük çocuğun utangaç ve korkak tavırları, Erhan'ın kendini sorgulaması ve son olarak ta Asaf'ın, eşinin Eren'e olan bu duygusal tavırlarına anlam vermek için harcadığı düşüncelerle geçmişti. Gelecekte neler olacaktı bilinməz ama , kaderin yazıldığı sayfalar arasında yer alan bu üçlünün hikâyesi tüm 'masumluğu ' ve temizliğiyle asla unutulmayacaktı ...

***

Bir bölümün daha sonu ... Umarım beğenirsiniz.

Yazım hatalarım varsa affola 🌺🪐🌹




Papatyalar aşkına Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin