Avril Lavigne~ I Fell İn Love With The Devil"Sana gitme demeyeceğim,
Ama gitme, Lavinia.
Adını gizleyeceğim
Sen de bilme, Lavinia."
(Özdemir Asaf- Lavinia)11.10.2022
ÇarşambaNefret ettim, bugün şarkılardan nefret ettim. Severek dinlediğim her şarkıdan nefret ettim. Hayranlık duyduğum o sesler vızıltı gibi dolduruyor kulaklarımı. Telefon elimde tek tek geçiyorum bütün şarkıları. Biliyorum, onun sesini arıyorum ama yine biliyorum ki bulamayacağım. Onun sesi cennetti ve bu ses başka kimsede yoktu. Kulaklığımı kulaklarımdan ayırarak kabanımın cebine sıkıştırıyorum ve akşam onun sesini dinlemek için zamanın hızlı geçmesini diliyorum ve birkaç dakika içinde başlayacak olan dersin dersliğine giriş yapıyorum. Çok gürültülü, her kafadan bir ses çıkıyor ve bu çok boğucu. Girdiğim gibi terk ediyorum dersliği ve kapıyı kapatarak bekliyorum profesörün gelmesini. Öğrencileri izliyorum bir süre. Hepsinin yüzüne bakıyorum tek tek ama hiçbiri güzel gelmiyor gözüme. Hepsi aynı. Birbirinin aynı olan yüzler... Yalandan gülümsemelerle dolu yüzler... Bakışlarım bana yaklaşan yüzde dolaşıyor ve bir süre donup kalıyorum. Yanıma gelip yüzüme bir bakış atıyor ve kapıyı açarak giriyor dersliğe. Bu onu arabayla bırakan ve alan çocuktu. Ne işi var burada ve ben neden ilk defa görüyorum? Normalde insanları inceleyen biri değilim aslında, normaldi daha önceden görmemiş olmam. Aklıma düşen şeyle heyecan tüm vücuduma yayılıyor. Acaba o da burada mı?
Ders sonunda bittiğinde hızlıca toparlanarak çocuğu takip ediyorum. Bir telefon görüşmesi yapıyor ve fakültenin çıkışına ilerliyor. Kulaklıklarımı takıyorum kulağıma ama şarkı açmıyorum. Dinliyormuş gibi yapıyorum ve adımlarımı onun arkasından atıyorum. Jimin'in fakültesine giriyor ve kantine geçip bir masaya oturuyor. Ben de hızlıca bir kahve isteyip ücretini ödeyerek köşeye saklıyorum kendimi ve bekliyorum. Siyah kapüşonlumla yüzümü kamufle etmiş heyecandan içmediğim, soğuyan kahvemi fark ederek bir yudum alıyorum ve içerde hareketlenen çocukla elini kaldırıp baktığı tarafa bakıyorum ve onu görüyorum O burada ve yüzü, yüzü yakından çok daha güzel. Ölüm kadar güzel. Hareket eden dudaklarını görünce çıkarıyorum hemen kulaklıklarımı ve dinyorum o güzel sesini.
"Geç kaldım biraz, kusura bakma Yoongi."
Şarkı söylerkenki sesinden oldukça farklı. Daha, daha bir hoş; daha bir naif...
Adının Yoongi olduğunu öğrendiğim çocuk sorun yok diye geveliyor ağzından. İsmini söylemesini bekliyorum ama söylemiyor. Lavinia diyorum içimden. Lavinia diyeceğim ona artık. Çünkü ölüm kadar güzel yüzü, ölüm kadar güzel sesi, ölüm kadar güzel her şeyi...
Oturuyor Yoongi'nin karşısına."Ne içersin?"
Kabanını üzerinden çıkarırken cevaplıyor.
"Kahve içmem, bilirsin."
Kahve içmiyor mu? Ben de içmemeliyim o zaman. Vardır bir bildiği, zararlı diyedir belki. Uzaklaştırıyorum kahve bardağımı önümden ve izliyorum her bir hareketini lakin onun gözleri bir salise dahi olsa düşmüyor gözlerime. Aklıma gelen şeyle çıkarıyorum eskizimi hızlıca cebimden ve başlıyorum çizmeye. Ellerinin altındaki çay bardağı kadar şanslı olabilir miyim acaba diye düşünüyorum bardağı tutan parmaklarını çizerken. Belki diyorum, belki bir gün...
Gözleri açık bu defa, karşısındakine bakıyor ama bana bakmıyor. Kıskanıyorum, gözlerinin düştüğü o gözleri kıskanıyorum. Sesinin değdiği bu adamı kıskanıyorum ve devam ediyorum kalemimi oynatmaya."Bugün de gidecek misin?"
Duyduğum soruyla birlikte heyecanla nefesimi tutuyorum ve bekliyorum cevabını. Dudaklarının hareketlenmesini bekliyorum ve o dudaklara sahip olmayı diliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAVINIA| taekook √
FanfictionAşkın matematiği farklıdır Lavinia, ikiden bir çıkınca sıfır kalır.