25

306 29 48
                                    

James Arthur~Say You Won't Let Go

"Bu ilk ayrılığımız seninle
son olmayacak biliyorum
Bir kuş kanadı gibi değip geçti yüreğime
Henüz yaşanmamış ayrılıklara dair ilk efkâr."
(Anonim)

Günler zehir gibi geçiyor; aramıza giren bir soğukluk var,farkındayım ama sebebi meçhul. Bilmeden yaptığım bir şey mi kırdı seni diye düşünüyorum; konuşmaya, çözmeye çalışıyorum ama kaçıyorsun benden. Biraz da korktuğumdan üzerine düşmüyor olabilirim, her şeyin daha kötü olması üzerinden kalkamayacağım bir yük olur diye düşünüyorum.

Yan yana geldiğimiz zamanlar eskisinden oldukça az ve o zamanlarda bile yan yana değilmişiz gibi hissediyorum, yanımdayken dahi hicran duyuyorum sana. Dudaklarımı eskisi gibi öpmüyorsun, sarılmıyorsun eskisi gibi ya da. En kötüsü de huzuru bulduğum gülüşünü sakınıyorsun benden, sanki zorla gülüyorsun artık ve bunun bana ne kadar acı verdiğini bilmiyorsun. Bugünse annenin yanına refakatçi olarak gidişinin, bunu bahane ederek aramıza mesafe koyuşunun üzerinden sekiz gün geçiyor ve ben artık dayanamıyorum. Kendi düşüncelerimle boğuyorum kendimi, paranoyaklaştığımı hissediyorum. İştahım da kesildi, Yoongi ve diğerleri bir şeylerin yolunda olmadığının farkında ama kimse bir şey söyleyemiyor. Jimin ve Hoseok bir şeyler biliyor gibiler ama aynı zamanda da saklamaya çalışıyorlar sanki. Hatta bir defasında Jimin'le konuşmaya çalışıyorum ama beni geçiştiriyor ve önemli işinin olduğunu söyleyerek kaçıyor yanımdan. Anlamıyorum; her şey çok güzel giderken neden böyle oldu, neden artık beni sevmediğini hissediyorum bilmiyorum.
Evet artık beni sevmediğini hissediyorum, yoksa hiçbir açıklaması yok aramızdaki bu soğukluğun.

Sonunda bugün kendimi ikna ediyorum artık bir şeylerin açıklığa kavuşması gerektiğini ve bunun birbirimizden kaçarak olmayacağını. Bu yüzden seni aramak için telefonu alıyorum elime, buluşup konuşmamız gerektiğini söylemek amacım ama telefonu aldığım anda titremeye başlıyor avuçlarımın içinde. Tavşan'ım yazısını görüyorum ekranda, kalbim yerimden çıkacak gibi hissediyorum ve bekletmeden cevaplıyorum telefonu. Bir zamanlar sesinde bulduğum huzuru duyamıyorum, hâlâ oldukça soğuk ve mesafeli geliyor sesin kulağıma; telefon çaldığından cevaplayana kadar aklımda kurduğum güzel düşüncelerin hepsini bir tozmuş gibi üflüyorsun. Buluşmak istediğini, söyleyecek şeylerin olduğunu söylüyorsun ama ben biraz önceki düşüncelerimle şimdiki düşüncelerim arasında tezat yaşıyorum çünkü bu konuşmanın iyi sonuçlanmayacağını anlıyorum. Sesin bunu anlatıyor bana ama reddetmiyorum ve nerede konuşacağımızı soruyorum. 'Her şeyin başladığı yere gel.' diyorsun ve belki de her şeyin başladığı bu yerde bir şeylerin bitecek olması gerçeği hançer gibi saplanıyor göğsüme. Neden bu kadar olumsuz düşünüyorum, gerçekten paranoyaklaştım mı yoksa bilmiyorum ama umarım paranoyaklaşmışımdır ve sen beni kendime getirirsin. Kollarıma girer, evin yaparsın göğsümü yeniden; bir sürü kez öpersin beni, bu sefer kimseleri umursamadan. Hatta en güzel gülüşlerini gösterirsin bana uzun zaman sonra ve ben gamzelerinde kaybolurum, huzuru bulurum tekrardan. Kapatmadan telefonu 'Görüşürüz.' diyorsun, sevgilim demiyorsun artık. Gülüşünden sonra bunu da sakınıyorsun benden ve beni sinyal sesiyle yalnız bırakıyorsun. Ağladığımı göz yaşlarımın ağzıma ulaşıp tuzlu tadı verdiğinde anlıyorum. Gözyaşlarımı silmeye tenezzül dahi etmiyorum aksine daha şiddetli ağlıyorum, hıçkırıklarım çarpıyor duvarlara.

Ne kadar ağladım, ne kadar gözyaşı tükettim bilmiyorum; gözyaşlarım yüzümde kuruyor, hıçkırıklarım içime gömülüyor ve sonunda kendime geldiğimde halıyla yatağımın arasındaki çıplak zeminde cenin pozisyonunda oturmuş, sırtımı yatağa yaslamış bir şekilde boş duvarı izlediğimi fark ediyorum. Sonra kapatıyorum gözümü ve yaşadığımız tüm güzel anları düşlüyorum. Kokunu burnumda; öpücüklerini tenimde hissediyorum. Gülüşünün verdiği huzuru arıyorum ve hayal ederken dahi gülüşünü, buluyorum huzuru. Kendi kendime konuşmaya başlıyorum.
"Seni hâlâ çok seviyor, sadece paranoyaklaştın ve mantıklı düşünmüyorsun."
Ellerimle yeri dövmeye başlıyorum, sinir boşalımı yaşıyorum sanırım. Derin nefesler alarak sakinleşmeye çalışıyorum, dilimin söylediğine aklım inanmıyor; yüreğimse inanmak için çabalıyor.
"Konuşacak; sorun olmadığını söyleyecek ve sarılacak sana. Öpecek seni, bir sürü kez hem de, sonra en güzel gülüşlerini verecek sana ve huzuru bulacaksın."
Soluklarım normale dönüyor ve dilimin söylediklerine tutunarak kalkıyorum yerden. Sana gelmek için, bize gelmek için kalkıyorum ve hazırlanıyorum. Her şey eskisi gibi olacak inanıyorum; yine evin olacak göğsüm, biliyorum.

LAVINIA| taekook √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin