John Legend~All Of Me
"Öylesine güzel seviyorum ki seni...
Öylesine saf, öylesine derin ve
Öylesine değil..."
(Özdemir Asaf)26.10.2022
PerşembeUyanıyorum, hızlıca kalkıyorum yatağımdan ve hazırlanmaya başlıyorum. Okulda seni görme ihtimali heyecanlandırıyor beni, sevindiriyor da. Sebebi dudaklarımın kıyafet seçerken kıvrılmasının. Hızlıca üzerime kıyafetlerimi geçiriyorum ve mutfağa ilerliyorum. Kahvaltıyı hazırlıyorum, bütün süre boyunca aklımda sen... Yoongi geliyor mutfağa, önce kahvaltı masasına sonra bana bakıyor. Yüzünde şaşırmışlık ve bir tutam da sevinç var. "Günaydın." diyorum hâlâ bana bakmaya devam ederken. O da aynı şekilde karşılık veriyor ve gülümsüyor bir yandan da. Masaya yaklaşarak sandalyesini çekiyor geriye. Otururken sandalyesine "Hayırdır?" diyor, "Geldi." diyorum. Önce bir şaşırıyor, sonra toparlıyor kendini. "Ee ne zaman tanıştıracaksın bizi?" diyor. "Dur, daha biz bir tanışalım." diyorum. Anlamıyor, yüzünden anlıyorum bunu. "Nasıl yani, daha tanışmadınız mı?" diyor çubuklarını eline alırken. Gülümsüyorum, buruk bir gülümseme ile. "Ben onu tanıyorum ama o beni daha tanımıyor." diyorum gözlerimi kaçırarak çünkü bu acizliğim utandırıyor beni ve ben de alıyorum çubuklarımı. Yoongi de anlıyor, bir şey söylemiyor. İkimiz de kahvaltımızı yapıyoruz ve ardından çıkıyoruz evden.
Kampüse geldiğimizde ayrılıyoruz Yoongi'yle. O kendi fakültesine gidiyor, ben de kendikime ama dersin başlamasına daha çok var bu yüzden dersliğe gitmiyorum ben. Kantine gidiyorum her zamanki gibi. Adımlarım alışmış, sana geliyorum yine. İçeriye giriyorum ve girdiğim anda seni arıyor gözlerim. Sonra seni görüyorum, tek başına oturuyorsun bir masada. Kalbim çok hızlı atmaya başlıyor, terliyorum heyecandan. Yanına gelmeyi düşünüyorum, hatta karar veriyorum. Tam gelirken Jimin elinde iki içecekle geliyor masaya. Hevesim düşüyor, yanına gelecektim niye geldi Jimin diye kızıyorum. Sonra her zamanki yerime oturuyorum. Bu sırada diğer arkadaşınız geliyor yanınıza. Selamlaşıyorsunuz, sonra o da kendine bir içecek almaya gidip hemen dönüyor yanınıza. Sohbet ediyorsunuz, sonra gözlerin bir anlığına beni buluyor ve bir süre bende kalıyor. Şaşırmış gibi bir halin var yüzünde, selam veriyorsun kafanı hafif eğerek. Ben de mutluluktan dudaklarım kıvrılırken aynı şekilde selam veriyorum. Jimin ve diğerinin bakışları senin baktığın yere kayıyor ve beni görüyorlar. Sonra anlamaz bir şekilde tekrar sana dönüp bir şeyler söylemeye başlıyor Jimin. Haliyle benden alıyorsun bakışlarını ve Jimin'e bakıyorsun. Ben sana bakmaya devam ediyorum ve siz de bir şeyler konuşuyorsunuz. İçerisi çok gürültülü olduğu için duyamıyorum söylediklerinizi. Sadece seni izliyorum, yüzünü ezberliyorum. En kuytu köşelerime kazıyorum her bir zerreni. Yüzün çökmüş ama sebebini bilmiyorum. Göz altların
morarmış, rengin solmuş. Hasta gibisin ama ailevi sorunlar var demiştin. O yüzden buna yoruyorum çökmüşlüğünü ve devam ediyorum suretinde çıktığım gezime.Daha bir şey almadığımı fark ederek kalkıyorum masadan ve bir içecek alarak tekrar ilerliyorum masaya. Oturuyorum ve yine seni izliyorum. Kürk Mantolu Madonna kitabında Raif Efendi'nin Maria Puder'in kendi portresini çizdiği resmi izlediği gibi izliyorum. Aşkla, şevhetle ve hasretle... Raif Efendi de uzaktan sevmemiş miydi benim gibi? Gördüğü tablodaki portreye aşık olup her gün o portreyi izlemeye gitmemiş miydi? Aynı benim her gün o caddeye gelip, sen o bankta otururken seni izlediğim gibi. Sen Jeongguk, sen benim Maria Puder'imsin. Aşık olduğum bir tablosun. Ama kitapta Maria Puder biliyordu her gün Raif Efendi'nin onu izlediğini değil mi? Bunu fark ederek yanına gitmemiş miydi? İşte senle benim Raif Efendi ve Maria Puder'den ayrılan yanımız da bu. Bilmiyorsun; sana ne denli aşık olduğumu, gelmediğin her gün çektiğim ızdırabı bilmiyorsun. İşte en çok da bu acıtıyor canımı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAVINIA| taekook √
FanfictionAşkın matematiği farklıdır Lavinia, ikiden bir çıkınca sıfır kalır.