The Neighbourhood~ Sweather Weather
"Ve yaşım, seni yaşadığım kadardır benim."
(Oğuz Atay~ Tehlikeli Oyunlar)"Abi ben bu kadının bir piçlik yapacağını biliyordum bak işte yaptı!" diye Namjoon'a söyleniyor Seokjin oturduğumuz çardağa gelirlerken. Herkes son vizeden çıkmış çardakta sohbet ediyoruz. Tek eksik Hoseok, Seokjin ve Namjoon'du ve gelmeleriyle vize haftası yorgunluğuna rağmen güldürmeyi başarıyorlar bizi.
"Ne oldu yine, kim ne yaptı?" diyor Yoongi hâlâ gülerken. Seokjin elimdeki içeceği kibar bir şekilde(!) alıp içiyor ve cevaplıyor.
"Manyak karı burası önemli değil sizin için demişti dersi anlatırken ama 20 puanlık soru sormuş o konudan."
Gerçekten sinirli olduğu yüzünden anlaşılıyor ve karışmamayı tercih ediyorum.
"20 puan çok değil ki Seokjin." diyor Jimin ve ekliyor.
"Eğer diğerlerine çalışıp yaptıysan tabii."
Hoseok ve Namjoon gülmeye başlayınca anlamaya çalışıyorum ne olduğunu. Sonra Seokjin onların bu haline daha da fazla sinirlenirken konuşuyor.
"Sorun da bu zaten Jimin, kağıdı boş verdim. Büte kaldım yani." diyor ve hâlâ gülen Namjoon'un omzuna vurarak yerinden kalkıyor ve yanından uzaklaşıyor. "Tabii sen çalıştın kolay senin için! Ah yakışıklılığımla hocayı şey ederdim de kendime yakıştıramadığımdan şey etmiyorum."Herkes Seokjin'in söylediğine gülerken seni izliyorum, fark ediyorsun ve başını kaldırarak gözlerime bakıyorsun.
"Ne oldu?" diyorsun gülmeye devam ederken tavşan dişlerin arasından.
"Yok bir şey." diyorum ve gülerek izlemeye devam ediyorum."Seokjin biliyorum vizen kötü geçti ama artık akşamı konuşalım bence. Sonunda vizeler bitti ve kafa dağıtmak için öğrencilerin düzenlediği kamp bugün. Hepimiz evlerimize gidip dinlenelim ve hazırlanıp toplanma yerinde buluşalım" diyor Yoongi. Yoongi'yi onaylıyor herkes ve yavaştan kalkıyoruz çardaktan. Kolumu omzuna atıyorum ve iyice kendime çekiyorum seni. Başını kaldırıyorsun ve dudaklarını aralıyorsun.
"Gitarını getirmeyi unutma sakın." diyorsun, kaçıncı kez söylediğini sayamıyorum bile ama yine de "Tamam sevgilim, unutmam." diyorum ve dudaklarına eğilerek öpüyorum.
"Terbiyesizler, olan var olmayan var!" diye yalandan sitem ediyor Hoseok. Aynı zamanda da Jimin ve ardından Yoongi'nin sesini duyuyorum.
"Ohh my eyess!"
"Aşkım sen bakma."
Dudaklarımızı ayırdığımızda Yoongi de elini Jimin'in gözlerinden çekiyor. 'Cidden mi?' bakışı atıyorum ve onlara nispet daha da kendime çekiyorum seni, bu hareketim hoşuna gidiyor olmalı ki sen de gülüyorsun.*
Toplanma alanında geç kalan iki öğrenciyi bekliyoruz. Yoongi beklemeyi sevmediğinden söylenmeye başlıyor ve Jimin ise sakin olmasını söylüyor. Seokjin yakışıklılığıyla övünüyor yine.
"Şöyle etrafa bir bakındım da benden yakışıklısı yok burada. Namjoon'u korkmadan salabilirim."
Son söylediğine Namjoon kaşlarını çatsa da herkesin gülmesiyle o da gülüyor. Her zamanki Seokjin sonuçta o da biliyor.Sonunda geç kalan iki kişi özür dileyerek geliyor ve son kez isimler sayıldıktan sonra biniyoruz servise. Hepimiz çiftli otururken Hoseok önümüzdeki koltukta yalnız oturan kızdan müsade isteyerek oturuyor ve oturmadan bize bir bakış atıp dudaklarını hareket ettiriyor. 'Kahpeler.' dediğini anlıyorum ve herkes koltuklarında sessizce kıkırdamaya başlıyor.
"Şarkı dinlemek ister misin?" diyorum kulaklığımı ceketimin cebinden çıkartırken ve sen de kabul ettiğinde birini sana uzatıp diğerini ise kendim takıyorum. Birlikte oluşturduğumuz playlisti açarak karıştır düğmesine basarak telefonumu kapatıyorum ve şarkı çalmaya başlıyor. Başını omzuma yaslıyorsun ve saçlarını öpüyorum ben de. Gözlerini kapattığını görüyorum ve ben de kapatıyorum gözlerimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAVINIA| taekook √
FanfictionAşkın matematiği farklıdır Lavinia, ikiden bir çıkınca sıfır kalır.