Rihanna~Stay
"Bir gün karanlığın olmadığı bir yerde buluşacağız."
(George Orwell~1984)'Ayrılalım Taehyung, bitsin.'
'Aldattım seni.'
Günler hatta haftalar kovalıyor birbirini, aklımda hâlâ gözlerimin içine bakıp acımasızca söylediğin sözler dolanıyor. O sözlerle yeni güne uyanıyor, yine o sözlerle güne kapatıyorum gözlerimi. Gidişini tekrar tekrar getiriyorum gözümün önüne, terk edişini beni... Yemek yemiyorum, Yoongi'yle kavga ediyoruz her gün. Kendimi toparlamam gerektiğini söylüyor, unutman gerektiğini ve önüme bakmamı... Dinlemiyorum onu; kızıyor, bağırıyor bana ama biliyorum benim için yapıyor bunu.
Her gün ağlıyorum, bazen çıkıp banka gidiyorum ve soğukta uzuvlarım donana kadar oturuyorum. O anı orada tekrar tekrar yaşayarak kendime işkence ediyorum ve senden de nefret etmeye çalışıyorum. Yaşattığın onca şeyden sonra nefret dahi edemiyorum senden. Soğuk kış döneminde ellerimi bıraktın ve ben senden nefret edemiyorum. Gitmeyeceğine, ölüm bizi ayırmadığı sürece hep yanımda kalacağına söz vermene rağmen terk ettin beni ve ben senden nefret edemiyorum. Kendimden ediyorum ama senden edemiyorum. Bu yüzden o günü tekrar tekrar yaşayarak kendime işkence ediyorum. Bazen sanki biri beni izliyor sanıyorum o bankta oturup sessiz sessiz ağlarken, senin olduğunu düşünerek bakıyorum etrafıma ama göremiyorum. Paranoyaklaştığımı söylemiştim zaten.İlk hafta gelmesem de okula sonrasında yüzüne duyduğum hicran yüzünden geliyorum. Nefret edemiyorum ve özlüyorum seni; biraz aptalım sanırım, ya da çok seviyorum. Senin aksine...
Okulda yine herkesten soyutlanıyorum; Yoongi, Seokjin ve Namjoon'u dahi uzaklaştırdım kendimden, onlar da gelmiyor yanıma. Girdiğim birkaç derste Jimin'le karşılaşıyorum, o da kaçırıyor gözlerini benden. Hoseok da aynı şekilde...
Yaptığın şeyi bilmelerine rağmen benden sakladıklarını biliyorum, kaçırdıkları gözleri anlatıyor açıkça ve bu yüzden karşılarına geçip bağırmak istiyorum yüzlerine. İçimdeki sessiz serzenişleri dışa vurmak istiyorum ama sonra bunun bir öneminin olmadığını kavrayarak kendime engel oluyorum. Sonra derslere de girmeyi bırakıyorum, daha az karşılaşıyoruz Jimin'le.Birkaç kere dersine giriyorum, görmüyorsun beni hiçbir zaman. Dersi de dinlemiyorsun, sadece çizim defterine bir şeyler çiziyorsun. Oldukça yorgun duruyorsun, gözlerin uyumak için bağırıyorlar sanki ama sen yine de karşı çıkıyorsun onlara ve resim çiziyorsun. İlk günkü gibi; senin bütün odağın çizdiğin resimde, benimkisi ise sende ve sen hâlâ İlk günkü kadar çekicisin.
Saklıyorum kendimi senden; duvarların, insanların arkasına saklanıyorum.Beni kimle aldattığını söylememiş olman içimde kocaman bir merak uyandırıyor, görmeye hazır olduğumu da sanmıyorum.
Bir gün yine saklanırken insanların arasına, seyrederken güzel yüzünü; bir çocuk geliyor yanına, müsaade istiyor önce sanırım kafanı salladığında oturuyor. Konuşuyorsunuz bir süre, aklımda dönüp duran tek bir düşünce var.
Bu çocuk mu, beni aldattığın kişi ve kalbimi parçalara ayırarak beni terk etme sebebin bu çocuk mu?
Konuşmaya devam ediyorsunuz, sonra çocuğun eli masanın üzerindeki elinin üzerine çıkıyor. Nabzım hızlanıyor, gözlerim doluyor ve görmeye hazır olmadığımı anlayarak hızlıca kalkıyorum yerimden. Bir hışımla kalkarken sandalyem düşüyor geriye ama arkamı bile dönmeden, yüzümü gizleyerek senden kaçıyorum. Kendimi dışarı attığımda rüzgâr kesiyor tenimi, soğuk işliyor içime. Dünyam başıma yıkılıyor; sözlerinden sonra görmek seni başkasıyla, öldürüyor beni. Titremeye başlıyorum, insanlardan kaçarak kimsenin olmadığı bir yere geliyorum ve titremem hızını artırırken kendimi duvara yaslıyorum. Sanırım en son yıllar önce geçirdiğim ataklardan birini geçiriyorum. Sakin kalmaya, kendime gelmeye çalışıyorum. Dizlerimin bağı çözülüyor ve sırtım duvara sürterek düşüyorum yere. Sert zemine çarpıyor başım; ellerim ve ayaklarım kilitleniyor, kontrol edemiyorum artık. Yalnızca titriyorlar ve en son hatırladığım da bu oluyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAVINIA| taekook √
FanfictionAşkın matematiği farklıdır Lavinia, ikiden bir çıkınca sıfır kalır.