Piiz- Özledin mi?
Güneş- NKBİ
(şarkılarla birlikte okumanızı tavsiye ederim.)
En büyük fark her zaman zamandır. Bazen değişenin biz olduğunu, insanların veya insanlığın kendisi olduğunu düşünürüz. Ben bunu yanlış buluyorum. Zaman her gün damarınıza yavaş yavaş enjekte edilen bir uyuşturucu gibidir. Her gün, yalnızca bir miligram. Farketmezsin bile. İçine yavaş yavaş karışır, ruhun bile duymaz. Seni zamanla uyuşturur, içini karıştırır, içine karışır. Zaman sadece akar, olduğu gibi.
Sana sormaz. "Devam etmek istiyor musun?" demez mesela. "Savaşmak istiyor musun?" demez. "Buna alışmak istiyor musun?" demez. "Seni uyuşturmamı istiyor musun?" demez. Neyse zamanla daha az aklına gelen, zaman sana "Bunu unutup geride bırakmayı istiyor musun?" demez. "Ayağa kalmak, dimdik durmak, karşı koymak, benimle birlikte bu savaş meydanında; eline kılıcını kalkanını alıp, anlamsızca hakkını arayıp durmak, yine de bir işe yaramayacağını bilerek benimle olan ilişkin bitene dek bunu sürdürmek ister misin?" demez.
İşte hayat budur. Hayat zaten bundan ibarettir. Size danışılmadan, akıp giden nehrin kasveti boyunca karşınıza çıkıp duran engeller ve hala içinde hızla ilerleyip durduğunuz o nehrin sonuna doğru giden, yara bere alıp kanaya kanaya devam edip durduğunuz o yolculuk.
Bu yolculuğun size soluk verdiği duraklar ve oradaki insanlar, asla sonuna dek yanınızda durmazlar. Bu yolda size eşlik edenler genelde o nehrin içinde birlikte boğulduğunuz ve başından beri el ele dalgaların arasında savrulduklarınızdır sadece.
İşte bu savaş boyunca kendinize dert edindiğiniz kim varsa, onlar için yeni yaralar açmadan önce, onun size eşlik mi ettiğini yoksa sadece duraklardan birisinde karşılaştığınız yüzlerden birisi mi olduğunu anlamanız gerekir. Nasıl anlayacağınızı öğrenmeniz gereken kişi sizsinizdir yalnızca. Ama ufak bir ipucu verecek olursam; duraklarda karşılaştığınız geçici insanlar sizin için asla bir şey yapmazlar diyebilirim. Sizi üzmemek için uğraşmaz, canlarının yanacağını bile bile sizi yanlarında tutmak için kendileri ve çevrelerini karşılarına almazlar. Kısacası sizin için asla hiçbir değerlerinden ödün vermeye yeltenmezler.
Sizinle birlikte savaşanlar her zaman kendilerini göstermeyebilirler. Ama onların orada olduğunu, her an size el uzatmak için hazır bir şekilde yardıma ihtiyaç duyacağınız o anı beklediklerini bilirsiniz. Çünkü bunu size hissettirirler. Ama bazıları sadece etrafınızda dolanıp dururlar, kaçmak için fırsat kollarlarken hem de. İşte bu ikisinin arasındaki farkı iyice kavradığınız vakit, kimin durak, kimin yuva olduğunu çok iyi anlarsınız. O zaman kafanızdaki terazide ölçebilirsiniz neyi hakettiklerini. Çünkü çok zor bir savaşın içindesiniz sevgili dostlarım. Yaşıyorsunuz ve bu oldukça zor. Hissetmek fazlasıyla ağır, kalp denen şey oldukça kırılgan. Ve siz herkese kırılmak için fazla hassassınız. Bu dünya üzerinize çullanmak için fazla fırsatçı ve sizin kaçmak için yeriniz yok. Bu dünya omuzlarınıza yüklerini bırakıp kaçmaya fazla niyetli ve sizin omuzlarınız çok küçük. Bu yüzden olabildiğinizce az insan alın hayatınıza, yükünüzü oldukça azaltın. Değer gördüğünüz insanlara sarılın yalnızca. Yalan samimiyetler sırtınıza binmesin. Sıcak kollar yerine soğuk bıçaklar sarılmasın sırtınıza. Değer verip yüklerine ortak olduğunuz insanları iyi seçin.
Sevgili Değişken'e yazıyorum. İnsanlar değişmez, yalnızca saniyeler akıp gider. Sen öylece değişemezsin, sadece zaman akar. Sen büyüyemezsin olağanca halinle, bu hayat gün geçtikçe acıtır. Zaman sana ağrıyarak büyümeyi öğretir. Hayat sırtına kazıklar saplar ve seni ihanetle birlikte değiştirir. Görmediğiniz değerlerin eksiklikleri ve yaşadığınız haksızlıklar size değişmeniz gerektiğini öğretir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALANCI
Teen FictionBir varmış, bir yokmuş... Bir ayçiçeği tarlası varmış. Tam tepesinde tüm ihtişamıyla Ay, gökyüzüne birer çiçek gibi serpiştirilmiş pasparlak yıldızlar ve sabah olduğunda ufkundan doğup tüm ışığıyla ayçiçeği tarlasını besleyen Güneş. Tarlanın ortasın...