22

204 16 33
                                    

∆∆∆∆∆∆∆

"Annem hala gelmeyecek mi?"

Önündeki kimchi dolu tabağın kenarına çubuklarla hafifçe vurarak ritim tutarken onu izleyen ablasına sordu Riki. Hiçbir şey yememiş olması ablasını üzmeye yeterken birde bu soruya karşı iç çekti Konon.

"Riki yemeğini yer misin, lütfen?"

Konon'un itirazı ile çubukları arasına aldı yemeği Riki. "Gelmeyecek yani."
Kimchiyi ağzına sertçe sokarak çenesini sol eline dayadı.

"Onu özlediğini biliyorum ama, sadece zamana ihtiyacın var Riki. Biraz daha zaman sadece..."

Lokmasını tutunca Riki elini çenesinden çekti. Çubukları elinden bıraktı sakince.
Konon, Riki'nin bir konuşma yapacağını anlamış ve ellerini birbirine geçirmişti. Riki'nin her itirazına cevap verebilmek için kelimeleri hızlıca toparlamaya hazırlandı hemen.

"Abla, Soo-rim yok. Onu ne halde bulduğumu sen biliyorsun." Sesi titremişti. "O olmadan yaşamak…Sana anlattıklarımı biliyorsun. Her şeyi konuşmak istediğim gün öldü o. Akşam oldu, şu saate kadar nasıl dayandım ben bile bilmiyorum. Tek başıma bundan sonra ne yapabilirim, bilmiyorum. Abla ben hiçbir şey bilmiyorum. O olmadan nasıl davranıp ne yapacağım hiç bilmiyorum. Belki benden bıkacaksınız belki delirdiğimi de söyleyeceksiniz. Ölmesi yetmiyormuş gibi bir de kendim için de korkuyorum."

İşaret parmağını açtı, 1'i gösterir gibi.
"Bu birdi, ikincisi Annem yok biliyorsun. Babamın yüzünü ise hatırlayamıyorum. Bir insan babasını unutur mu ya? Unuttum. Hiç baba-oğul ilişkisi yaşayamadım ki ben, Hyung'larım arada anlatırken dinliyorum sadece. Çevremdeki tek erkekler onlar. Babam kasabaya yıllardır gelmediği için benimle dalga geçtiklerinde kaç kere ağladım? Hepsinde sen de vardın."

Sustu birkaç saniye. Yutkunup devam etti,
"Annem de yok zaten... O da gelmeyecek diye korkuyorum. O da babam gibi gelmeyecek diye çok korkuyorum. İkisini de kaybetmek istemiyorum. Bir de Annem gitsin istemiyorum."

Baş parmağını da açtı. "Bu da ikinciydi. Bilmiyorum sanıyorlar, ama Sunoo Hyung benden hoşlanıyor."

Konon'un omuzları aşağı indi. Yüzündeki çaresiz ifade yerini ciddiyet ve şaşkınlığa bıraktı. "Ne? Nasıl yani...?"

"Beni izliyor, her zaman. Konuşurken, bir şeyler yaparken, Soo-rim'leyken, onunlayken arada beni izliyor. Ve bakışlarındaki farklılık çok bariz. Bugün başımı omzuna yasladım ne yapacak diye. Çünkü beni sevmesini istemiyorum boşuna ümit vermek de istemiyorum. Elleri terliyordu, durmadan. Farkında değilim sanıyorlar, ama uzun zamandır farkındayım. Sunoo Hyung, duygularını gizleyemez, hiçbir zaman da yapamadı zaten. Çocuk gibidir o, her şeye güler sevinir, ama konu ben olunca o farklılığı sende olsan sende farkedersin. Gözleri ışıldıyor. Evet beni sevmesi değerli, ama ben de çok düşündüm..."

Son cümleyi söylerken bakışları aşağıya doğru kaymıştı. "Ben onu onun beni sevdiği şekilde sevmiyorum ki." Ablasına baktı tekrar. Sunoo gerçekten çok saf ve güzel seviyordu. Ri-ki'nin mutluluğu söz konusu olunca elinden gelen her şeyi yapardı. Ama Sunoo'ya aşık olmaması onun suçu muydu?

Konon'un yüzündeki belirsizlik anlatıyordu ne kadar kafası karışık olduğunu. Kardeşinin sevdiği kız ölmüşken, onu seven kişi nasıl tepki veriyordu? Riki arkadaşları arasında nasıl şeyler yaşıyordu? Gece uyumadan önce neler düşünüyordu ki?

Riki hep düşünürdü, sürekli, her şeyi, her yerde, defalarca. Düşünmekten beyni bulanırdı bazen, küçükken de böyleydi.

Riki'nin sürekli ama sürekli sokaklarda dolaşıp durduğunu biliyorsunuz, düşünüyor işte. Yaşadığı, duyduğu, her şeyi tekrar tekrar değerlendirip duruyordu ama sonuç olarak ilk ne karar verdiyse onu yapıyordu. Vicdanını dinliyordu yani.

Şimdide öyle olacaktı. Ne yapacağını merak ediyordu Konon. "Peki, bunu ona söylemek gibi bir şey... yapmayacaksın değil mi?"

"Hayır söylemem. Yani... eğer Soo-rim'in bundan sonraki yokluğunu kullanmaya çalışırsa söylerim tabiiki. Fazla ileri gitmemeli, gideceğini sanmıyorum gerçi o ayrı da."

Konuşması fısıltıyla dönmüştü artık.
Ablasına baktı, "Tüm gün bunları düşünmekten kafayı yiyecekken sen bana gelmiş diyorsun ki yemek ye Riki."

Masaya eğildi ablasına biraz daha yakın olabilmek için. "Sadece 1 soruma cevap ver abla. Sadece 1... Onlarca sorumun içinden sadece 1'ine cevap bulursan ne istersen yaparım. Ne istersen, söz veriyorum."

"Söz verdin. Şimdi sorunu sor, cevabını sana bulayım."

Bunu beklemiyordu Riki. Ablası onun cevapsız sorularına cevap bulacaktı öyle mi? Nasıl? Nerden bulacaktı ki?

Nasılsa bulamaz diye düşündü Ri-ki. Nerden arayıp bulabilecekti ki sanki? "Soo-rim'in neden orada öldüğünü bul bana Abla. Orada ne işi vardı, kim nasıl yaptı? Sadece bunu bul bana."

"Tamam."

Masadan destek alarak sandalyesinden kalktı. Riki'nin yanına gitti. Riki ablasının ne yapacağını biliyordu, ayağa kalkıp kendisinden kısa olsa bile sıkıca sarıldı ablasına. Başını ablasının omzuna yaslayıp kaldı öylece.

∆∆∆∆∆∆∆

[Ertesi gün]

Dışarıdan gelen küçük hışırtılarla oturduğu minderde kalktı hızlıca Riki. Hızlı adımlarla odadan çıkınca farketti dışarı gitmek için hırkasını giyen Konon'u.

"Nereye gidiyorsun?"

Kardeşine dönerek saçlarını hırkasının içinden çıkarırken "Sen dedin ya bana cevap bul diye. Bulmaya gidiyorum işte." dedi. Yakasını düzeltip kardeşinin yanına gitti. "Ben gelene kadar uyumayı dene, mutfakta bardakta papatya çayı var soğusun diye bırakmıştım. Zaten tüm gece parça parça uyudun, tamamlaman lazım."

Riki sakince onayladı ablasını. Uyumak istiyordu tabiiki ama yapamıyordu. Uyusa bile 1 saat olmadan geri uyanıyordu.

Dün gece ablasının yanında uyumuştu. O uyusun diye beklemişti Konon. Riki uyuyunca uyuyacaktı O. Ama Riki'nin her uyandığı sırada o da uyanıp tekrar Onu uyutmakla uğraşmıştı. Arada Riki'nin hafif titremelerini hissetmiş ve kendine daha da yaklaştırıp yalnız olmadığını hissettirmeye çalışmıştı. Riki, Konon gibi bir ablası olduğu için şükretmeliydi.

"Tamam." fısıltıyla söylemişti. Konon bundan emin olmamakla birlikte evden çıktı.

Ablası gidince mutfağa değil kendi odasına gitti. Ablası o iyi olsun diye uğraşıyordu, hatta bulamayacağı bir cevabın peşinde koşmaya gitmişti biraz önce. Riki ablasının ne yapacağını, nasıl bulmaya çalışacağını merak etmiyordu nedense.

Dün yatağının üzerine attığı pantolonunu yere çekip yatağa kendisi yattı. Kollarını iki yana açıp küçük tırtıkları olan duvarla bakıştı birkaç saniye. Başını serbest bırakınca başı soluna düştü.

Yerdeki biraz önce attığı pantolonu gözüne çarptı. Pantolonun bel kısmından çıkan bir kağıt parçası vardı. Eğilip yerden destek aldı yataktan düşmemek için. Zorla uzanıp parmak uçlarını kullanarak kağıdı kendine doğru çekti. Çektikçe anlıyordu bunun bir zarf olduğunu.

Zarfı eline alıp tekrar yukarı bakacak şekilde yattı. Zarfın arkalı önlü yüzlerine baktı nerden geldiğini anlayabilmek için.
Arkasındaki ismi görünce kaşları çatılmıştı.
"Kang Soo-rim'e"
Bu mektubu hatırlıyordu, dün bunu Soo-rim'in çekmecesinde bulmuştu, sonrada unutmuş gitmişti. Hiç düşünmeden mektubun üçgen kısmını açıp içindeki kağıdı çıkardı ve okumaya başladı.

∆∆∆∆∆∆∆

[Düzenlendi 18/09/2023]

Bunu yayınlayıp, yarınki sınavıma çalışmaya gidiyorum :') benim daha yaşım küçük niye bu kadar zor her şey Yoruldum

03/11/2022 ️❤️

Beginning of the end | Nishimura RikiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin