15

225 22 40
                                    

İviiit!
Geldik günlerdir beklediğim, yazmayı bir türlü beceremediğim, en zorlandığım bölüme. Nasıl yazacağım hiçbir fikrim yok, kendi tarzımda yapacağım bir şeyler. Umarım batırmam

İyi okumalar<3 ❤️

∆∆∆∆∆∆∆

Kasabanın çıkış yolunda yürüyordu kendi halinde.

Henüz evden çıkalı on dakika olmamıştı, ama bu süre Soo-rim'i terler içinde bırakmaya çok rahat yeten bir süreydi. Kasabanın çıkış tabelasını bulunduğu yerden görebiliyordu. O tabelayı geçip ortalama 15 dakika daha yürürse sözü geçen o lanet fabrikaya/depoya (artık her neresiyse) gelmiş olacaktı.

Aslında sabahın bu saatinde değil, Sunghoon ve Jake ile birlikte gitmesi gerekiyordu. Ama o iki masum çocuğu bu meseleyle kirletmek istemiyordu. Onları da böyle bir tehlikeye atmaya hakkı yoktu. Onlara da bişey olursa? Boşu boşuna olmuş olacaktı. Kendi lanetine onları da dahil etmek istemiyordu.

Sözleştikleri zamanda Soo-rim'i orada göremeyince endişelenirler miydi? Korkarlar mıydı? Ama korkmaları veya endişelenmeleri, belkide onları beklemediği için kızmaları, onlara zarar gelmesinden bin kat daha iyidir değil mi?

En çok da Riki'ye söylemediği için pişmanlık duyuyordu. Ama biliyordu ki söyleseydi Riki onu bir saniye bile yalnız bırakmaycaktı ve sonucunda Soo-rim'e ne olursa Riki'ye de aynısı olacaktı. Oraya gitmesinin tek nedeni de zaten Riki'yi korumaktı. Neden söylesin ki?

Geçen birkaç günde, işin ucunda ölüm olduğunu kesinleştirmişti kendince. Öyle olmayacaksa bile Soo-rim bunu bekliyordu.
Ve bu sonu Riki'yle yaşamak istemiyordu. Hayatında ilk defa bir şeyi Riki olmadan yapmak istiyordu. Onunda lanet bir nedeni vardı zaten.

Vücuduyla bir farklı olmayan buz gibi olmuş ellerini birbirine sürerek ısıtmaya çalıştı, ama boşuna. Günler sonra ilk defa saçlarını toplamamıştı bugün. Evet gideceği yere bakılırsa hiç de uygun değildi. Ama Riki'nin böyle sevdiğini bildiği için, ve -kendince- son gününü onun sevdiği şekilde olarak bitirmek istiyordu.

Kuşların sesini henüz insanların telaşlı sesi kapatmıyordu. Yoksa şuan yan taraftaki ormanlık alandan testere sesleri gelirdi ve bu da kuşları korkuturdu.

Ona kimse kuşların türünü ve ismini anlatmamıştı. Etraftan ve Riki'den duyduğu kadarını biliyordu, en fazla 5 tane. Şuan kuşların ötüşü kulaklıklarına o kadar hoş geliyordu ki.

Ayaklarının hafif sesi, rüzgar, kuşların sesi, bulutlu gökyüzü, rüzgarda savrulan saçlar, tamamen bomboş bir çevre... Böyle anlatınca çok güzel geliyor değil mi? Ama bu güzel tabloyu bozan şey, tablonun ortasındaki Soo-rim'in kalbiydi.

Sizin de artık aşina olduğunuzu düşündüğüm lanet duyguları kalbini bir saniye bile rahat bırakmıyordu. Kalbinin ritmi her adımında daha da hızlanıyordu sanki. Riki'nin onu öptüğü zaman böyle atmış mıydı ki?

Yine ağacın altındaki aklında belirince gülümsedi. Bir daha bunu yaşayabilir miydi? Bir daha Riki'ye onu sevdiğini söyleyebilir miydi? Tekrar sarılabilirler miydi sımsıkı?

Bu soruların cevapsız olması gözlerini doldurunca yüzünü gökyüzüne çevirip temiz havayı içine çekti.

Nereye gittiği hakkında hiçbir fikri yoktu.
Ve bunu yalnız yapmalıydı. Yanında kimse olmadan. Yalnızlık hissini bilen bilir, birde onun üstüne öleceğinizi bildiğinizi ekleyelim.

Beginning of the end | Nishimura RikiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin