Merhabalar. Bu cumartesi de yine sizlerleyiz.
Uzun bir bölüm getirdim size. <3
Lütfen bölümü okumaya başlamadan evvel yıldıza dokunmayı ihmal etmeyin.
Be yine lütfen bizi yorumlarınızdan mahrum bırakmayın. Sesinizi duymayı ve tepkilerinizi okumayı aşırı seviyorum.
Instagram ve Twitter hesaplarımı takip ederek yeni bölümlerle alakalı gelişmelerden haberdar olabilirsiniz. 🕊
Instagram: suleavlamaz
Twitter: elusav1
Twitter'da #iskokanzeytinağacı ya da #ikza taglariyle bölümle ilgili düşüncelerinizi de paylaşabilirsiniz. Tüm yazılanları okuyorum. <3
Yine yarın akşam saat 21.30'da Twitter'da bir ses odası açacağım, bölüm hakkında konuşuruz. Bence güzel olur. <3
Sizi seviyorum, keyifli okumalar.
Bölüm Şarkıları:
Mabel Matiz – Fırtınadayım
Cem Adrian - Keskin
Başlamadan önce bir güvercin emojinizi alırım. 🕊 💚
Bölüm Yirmi Üç 🕊 Enkazlar ve Ümitler
Daha önce hiç uçağa binmemiştim. Yerden o kadar yükseğe çıkma düşüncesi beni korkutur ve düşeceğimi hissettirerek güvende olmadığımı düşündürürdü. Fakat şimdi, bir askerî helikopterin içindeyken korkularım arasında son sıralarda bile değildi yerden yüksekte olmak. Aklım son birkaç günde yaşadıklarımla doluydu, patlama anı, parçalanmış bedenler, yardım çığlıkları, dumanlar aklımdan çıkmıyordu. O keskin, metalik kan kokusu hâlâ soluklarımdaydı sanki, midem bulanıyordu. Üşümüyor ama tir tir titriyordum.
Elimin üstüne kapanan elle birlikte irkilerek başımı dağların üstünden geçen helikopterin ufak camından ayırdım. Yusuf Agâh, ürktüğümü görünce gözlerini kısarak, "Özür dilerim, korkuttum mu?" diye sordu fısıltıyla.
Dudağım seğirirken yutkundum ve başımı olumsuz anlamda hareket ettirdim.
Gözleri ilgiyle suratımı inceledi. Akabinde "Az kaldı," diye mırıldandı. "Yarım saat içinde ailene ulaşacaksın."
Gözlerimi kapatıp açarak onayladım söylediklerini. Ben de onu inceledim. Kavruk tenine saçlarından aşağı boncuk boncuk ter damlaları akıyordu. Gözleri diri değil baygın bakıyordu ama bu kesinlikle uykusuzluktan değildi. Yorgundu, bitkindi ve...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İS KOKAN ZEYTİN AĞACI
General Fiction"Benim topraklarımda ölmek için özel bir nedene gerek yok." Mihra Elnurova, Türkiye'nin güneyinde yer alan, ufak bir Türkmen ülkesi olan Karahan'da yaşamaktadır. Sıcacık bir ailede büyüyen Mihra, hayatın sert ve acımasız yüzüyle henüz tanışmamıştır...