Bol oylu ve bol yorumlu bir bölüm olması dileğiyle.💚Başlamadan önce bir güvercin emojisi bırakmayı unutmayın.🕊
Bölüm Dört 🕊 Panayır
Bölüm müziği: Evgeny Grinko - Crousel
"Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi,
Bende çıkar güneş aydınlığına.
Bir nişan yüzüğü bir kapı sesi.
Seni hatırlatır her zaman bana.
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi."
Gözlerim, saatlerdir bu satırların üzerindeydi. Okuyordum, bitiriyordum, başa dönüyordum, tekrar okuyordum, sonra yeniden başa dönüyordum. Altını çizmiş, dizenin başladığı kısma minik bir kalp bırakmıştım. Her okuyuşumda Yusuf Agâh'ın sesi oynuyordu zihnimde, düne geri dönüyordum. Kitapçıda onunla karşılaşıyordum, kitap seçmesine yardımcı oluyordum. Kokusunu duyuyordum sanki yeniden, hiç dokunmadığı kitabın üzerine sinmişti sanki eşsiz kokusu, sesi, varlığı oradaydı.
Allah'ım, içim içime sığmıyordu!
Yüreğim çıkmak istiyor, bulunduğu yere sığmıyordu. Uyku da tutmuyordu, erkenden açmıştım gözlerimi yeni sabaha. Dışarıdaki horozların, kuşların birbirine karışan ötüşlerini işitmiştim. Güneşliği çekmiş, içeriye gün ışığının dolmasını sağlamıştım; huzur dolu bir sabahtı.
Ya da ben huzurluydum.
Onu tekrar görmek istiyordum fakat bunun için yarın akşamki panayırı bekleyecek olmanın sabırsızlığı dolmuştu içime. Saatler de geçmiyordu sahi. Gelecek miydi, gelmeyecek miydi onu bile bilmiyordum. Normalde panayır için heyecanlanmamın tek sebebi oynanacak tiyatrolar olurdu, ilk kez baskın çıkan şey bir başkasını görmekti. Günler ne kadar yavaş geçiyormuş meğerse, saniyeler bir ömür gibi geliyormuş insana...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İS KOKAN ZEYTİN AĞACI
Genel Kurgu"Benim topraklarımda ölmek için özel bir nedene gerek yok." Mihra Elnurova, Türkiye'nin güneyinde yer alan, ufak bir Türkmen ülkesi olan Karahan'da yaşamaktadır. Sıcacık bir ailede büyüyen Mihra, hayatın sert ve acımasız yüzüyle henüz tanışmamıştır...