*
Yatağım cam kenarında olduğu için çok talihsizdim. Zira yazın pencereyi açmaktan ölesiye korkuyordum. Perde direkt dalgalanıyor, yüzüme gözüme çarpıyordu. Kalkan perdeyi indirmek, tekmelemek, sıkıca tutup hareket etmesine izin vermemek uyumadan önce yaptığım rutin işlerdendi. Odaya giren börtü böcekten bahsetmiyorum bile. Bir gün yanağıma kelebekler konar, öbür gün kolumda ismini bilmediğim türden acayip böcekler gezer, başka bir gün üzerimden çekirge sıçrar... Köydeki bütün böceklere nüfus cüzdanı çıkartabilecek kadar haklarında bilgi sahibiydim.
"Oooo o da biliyor. Oooo o da seviyor."
Dinlenme tesisinden gümbür gümbür gelen müzik sesleri uykumu evire çevire döverken gözlerimi açmak zorunda kalmıştım. Yazık günah be anacım! Hiç demiyorlar mı şu zavallı komşularımız sabah ezanına kadar yatmadılar bari öğlene deyin rahatsız etmeyelim onları. Bu nasıl bir Tarkan sevdasıdır ben cidden açıklamakta güçlük çekiyorum. Malum şarkıcının yerinde olsam bir an bile durmaz adamlara dava açardım. Dudu dudu şarkısı resmen tesisin jenerik müziği olarak yıllardır telif hakkı ödenmeden kullanılıyordu. Bütün gün aynı şeyi çalıp dinlemekten bıkmaz mıydı insan?
Severler Motel'in maaşlı tek personeli olarak dün gece neden yatmadığıma gelirsek hepsi şu haydut kılıklı yakuzalar yüzündendi. Toplamda dört kişiydiler. İçlerinden yalnızca biri Türkçe biliyordu, o da yarım yamalak şekilde. Hatta konuştuğu bu çarpıtılmış dile Türkçe bile denmezdi. Hal böyleyken aradaki iletişimi sağlama, elçilik yapma görevini amcam bana vermişti. Çat pat konuşabildiğim zayıf İngilizcemi öne sürmüştü bu iş için. Ancak sonuç hüsrandı. İletişim sorunumuz çözüme ulaşamamış, karşılıklı bir anlaşamama durumunda takılıp kalmıştık. Gün ışıyana deyin gram uyku belirtisi göstermeyip ayakta dikilerek bize huzur vermemişlerdi onlar da.
Japonlar için uzun ömürlü derler. Yok efendim hep sağlıklı beslenirlermiş de hiçbir hastalığa yakalanmazlarmış da... Külliyen yalan komşular! Dün çekik gözlü mafyalar sigara üstüne sigara yakıp hem kendi akciğerlerini hem de bizim ciğerlerimizi perişan etmişlerdi. İçeride sigara içemeyeceklerine dair ne kadar uyarsam da adamları boşunaydı çabalarım. Kaşlarını çatıp bana ters bakışlar attıklarını görünce korkudan susmayı seçmiştim nihayetinde. Buram buram tehlike koktukları için beş metreden fazla yaklaşamıyordunuz zaten onlara.
Akşam yemeği saatinde yengemin hazırladığı sofraya kıtlıktan çıkmış gibi saldırdıklarında benim bile iştahım açılmıştı. Diyette olmasam çoktan mutfağa dadanıp küçük bir kaçamak yapardım. Neyse ki o an için kafamı para mevzuları meşgul ediyordu da midemi duymazlıktan gelebildim. Esasen yemek için yakuzalardan iki kat para almayı düşünüyordum. Kârdan ziyade zarar getiriyorlardı bize. Çok fazla yiyorlardı. Moteli duman altında bırakmalarını da göz önünde bulundurursak elbette normal müşterilerle aynı kefeye koyamazdım onları. Faturayla ilgili şimdiden hesap kitap işlerine başlamalıydım. Eğer tahminlerim doğru çıkarsa önümüzdeki ay amcamdan maaşıma zam talep edebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Perilere İnanma
FantasyHer şey ormanda gördüğüm küçük bir kızı, "Ben periyim," diye kandırmamla başladı. Başıma açtığım bu perilik macerasının sonu bakalım nereye varacaktı...