22| Final

50 8 7
                                    

*

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

*

Günler hızla geçiyordu. Işıktan ırak, siyah ve renksiz günler... Kudo sağlam adamdı. Bana verdiği sözü noktasına virgülüne kadar tutmuştu. Boyuta gece çökerken yakuzalar Muhbir Kuşlar Federasyonu'na saldırmış, oranın kontrolünü çok kısa bir sürede ele geçirmişlerdi. Üstelik bunu öylesine sessiz bir şekilde halletmişlerdi ki kimsenin ruhu duymamıştı. Japon kanında bir keramet vardı bence. Allah nazardan saklasın çekik gözlü mafyalar boyut değiştirdikten sonra nice başarılara imza atmışlardı.

Bu diyarın sakinleri sahte güneşe ciddi manada alışmıştı. Uzun yıllardan sonra karanlığı tekrar tattıklarında ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Gece onlar için çok yabancıydı. Herkes gücünün yettiği kadarıyla aydınlatma araçları temin etmeye çalışıyordu. Evlerindeki kullanılmayan lambalar eskimişti, cihazların o halleriyle işlev gördükleri söylenemezdi. Gece hizmetleri konusunda halk oldukça deneyimsizdi. Neyse ki perinin safında sorumluluk sahibi pek çok kişi vardı. Bazılarıyla tanışma şansım oldu. Bu varlıklı kimseler hiçbir karşılık beklemeden sokaklara ve yol kenarlarına ateş böcekli lambalar yerleştirdiler. Bana sorarsanız büyük sevap kazanmışlardı. Zira insan nüfusunun az olduğu bir sürü bölgede göz gözü görmüyordu.

"Herkes geldiğine göre artık başlayabiliriz," dedi uzun sakallı ihtiyar. Aramızdaki en yaşlı ve en bilgili kişiydi. Çevresinde bulunanlar ona saygı duyuyordu. Ayrıca kulağıma çalınan dedikodulara göre adamcağız hem Amir'in öz dedesi hem de Perihan Nine'nin eski dostuymuş.

Upuzun dikdörtgen masanın etrafına bir düzine insan dizilmişti. En başa ise beni, Ebru Severler'i, oturtmuşlardı. Hususen periye ayrılmış yerdi burası. Masada ihtiyar amca gibi başka ak sakallı dedeler daha bulunuyordu. Hepsi de bariz huysuz görünüyordu. Bana karşı biraz mesafeli davranmalarına aldırış etmiyordum. Neden mi? Ay insanlar hep fısır fısır konuşuyor, renksiz diyarda dedikodular bitmek bilmiyordu! Dediklerine bakılırsa peri olarak seçilmem ihtiyarların hoşuna hiç gitmemiş. Yeterli kabiliyete sahip miyim diye günler ve gecelerce tartışıp durmuşlar. Ancak sonuçta emir büyük yerdendi. Perihan Nine'nin ağzından çıkan her söz onların indinde emir gibiydi. Karşı çıkma hadsizliğinde bulunamazlardı.

Esir topraklar birçok tahribata maruz kalmıştı. Bu sebeple yapılması gereken hizmetler çok fazlaydı. Mühim bütün konu başlıkları masaya yatırıldı. Herkes çekinmeden fikrini beyan ediyordu. Durgundum. Sandalyemde kıpırtısız oturmuş, boyutun önde gelen şahsiyetlerini sessizce dinliyordum. Esasen kafamın içi boştu. İyice alıştığım sesi artık işitemiyordum. Farkında olmadan varlığına öylesine alışmıştım ki koca dünya Amir'siz çok sessiz geliyordu. Maalesef ayinden sonra ne Amir'den ne de kırk üç yaşındaki hizmetçi kızdan haber alınamamıştı. Sırra kadem basmışlardı sanki. Şifacı kadının hastasını da yanına alıp kaçtığına dair tahminler vardı ama işin aslı halen açığa çıkmış değildi. Oysa şimdi Amir'den geriye sadece siyah pelerin kalmıştı. İp hâlâ bileğimde sarılı duruyordu. Tekrar sesini duyarım diye pelerini birkaç kez giymeyi bile denedim fakat fayda vermedi.

Perilere İnanmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin