4| Bana Yardım Et

70 21 1
                                    

*

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

*

Sağ ayağım yerde sinirli bir ritimle tempo tutarken kollarımı göğsümde kavuşturmuş Mahir'e sertçe bakıyordum. Mahir yakuza çetesinin lideri Kudo'ya bakıyordu. Kudo yönetmene, yönetmen ise sıkılmış bir tavırla boş duvarlara... Kaşlarım çatıktı. Bu gece kel kafalı kimyager kuzenim ölüm fermanımı kendi eliyle imzalamış, şu fani hayatta gün yüzü görmeyen çilekeş Ebru'yu diri diri toprağa gömmüştü.

Yaktın beni Mahir! Doğmayan çocuklarımın, başını okşayamadığım torunlarımın ve gerçekleştiremeyeceğim bütün hayallerimin katilisin sen. Sırf ekmek paramı kazandığım işletmede vukuat çıkmasın diye mafyalara sesimi çıkarmamıştım ve anlaşmaya varmak üzere onlarla masaya oturma mecburiyetinde kalmıştım.

Rahat konuşabilmemiz için yakuzalar yemekhaneyi zorla boşaltmıştı. Ah komşular, şu duvarların dili olsa da konuşsa! Severler Motel'in itibarı ayaklar altına alınmıştı. Müşterilerin yüzüne artık hayatta bakamazdık. Bundan sonra kimse motelin kapısını çalmayacak, amcam iflas edecekti. Ben de mis gibi işimden olacak ve böylece evlenecek adam bulamayacaktım. Kafamın içinde yazdığım bütün kötü senaryoları hızlıca ateşte yakıp masadakilere odaklanmaya çalıştım. Zira haydut yakuzalar yine homurdanarak hoşnutsuzluklarını belli etmeye başlamıştı.

Hayırsız süt kardeşim yüzündeki aptal sırıtışı iyice genişletti. "Aradığınız rehberi bulduğumuza göre artık iş konuşabiliriz," dedi ellerini ovuşturarak. Masanın altından bütün gücümle dizine vurdum. Oturduğu sandalyede iki büklüm olup inledi hayta. Sen dur daha neler yapacağım sana!

Kudo, buranın ağası benim der gibi sırtını sandalyeye yasladı. Belindeki silahı çıkarıp gözdağı vermek istercesine masaya koydu. Hepimizi tek tek süzdükten sonra sakallı, hafif uzun saçlı yönetmene yüzünü döndü ve otoriter bir tavırla konuştu da konuştu. Söylemeyi unuttum, çevirmen olarak belgeselciyi yemekhanede alıkoymuşlardı. Köyde İngilizce bilen tek zat olduğu için mecburen o da katılmıştı küçük toplantımıza.

Mahir mevzunun ne olduğunu öğrenmek ve bir an önce para işini konuşmak için tetikte bekliyordu. Adam lafını bitirir bitirmez hemen çevirmene döndü. "Japonun meselesi neymiş?" diye sordu her zamanki sabırsız tavrıyla. Bir şey hatırlamış gibi devam etti sonra. "Bu arada senin adın neydi usta?"

"İbrahim," dedi yönetmen.

Bizimki mütmain olmuş bir şekilde arkasına yaslanarak beğeniyle konuştu. "Yakışmış, yakışmış... Tam bir İbrahim gibi görünüyorsun zaten."

Belgeselci, neyse ki kuzenimin cıvık halinin üzerinde çok durmadı. "Yüksek duvarlarla çevrili Saraygil topraklarına girmek istiyorlarmış," diye çevirdi yakuzaların derdini. "Dün ormanda bu iş için etrafı dolaşmışlar. Fakat adamlardan biri, ismi Joe'ymuş, esrarengiz biçimde ortadan kaybolmuş. Ne kadar arasalar da bulamamışlar onu. İşin en garip yanı ormanda yürüdükçe sanki kendi etraflarında bir daire çiziyor, başladıkları yere geri dönüyorlarmış. Hava kararınca başka biri daha kaybolmasın diye motele dönmek zorunda kalmışlar."

Perilere İnanmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin