*
Yiyicilerin izni olmadan saraydan çıkmak mümkün değildi. Nitekim bendeniz pelerini kullanarak Kaplumbağa Evi'ne gitmeye yeltenmiş fakat muradıma erememiştim. Oysa şimdi Amir köye yolculuktan söz ediyordu.
"Şu melun yaratıkların haberi var mı yaptığımız şeyden?" diye sordum.
"Elbette hayır. Elimde saraydan çıkışımızı sağlayacak tavus mührü var," dedi kafamın içindeki adam. Böylelikle yüreğime su serpti.
Bariyeri bloke eden mührün yerini tarif ettiğinde kaşlarım şaşkınlıkla havalandı. Öyle mühim bir şeyi kimsenin etlisine sütlüsüne karışmayan Zorro'nun ceketinde saklıyordu. İnanabiliyor musunuz? Korkuluğumu bu tür tehlikeli işlere karıştırmasından dolayı Amir'e için için kızsam da tepkimi bizatihi dile getirmedim. Ancak çabam boşunaydı. Ne de olsa düşüncelerimiz birdi. Aklımdan geçirdiklerimi işitmesi gerçekten korkunçtu. Şu yeryüzünde hiç mahremiyetim kalmamıştı komşular!
Mühür ceketin iç kısmına desen şeklinde işlenmişti. Sökülmesi olanaksızdı bence. Eğilip biraz daha yakından bakınca kanaatim iyiden iyiye sağlamlaştı. İnsan tenine çizilmiş bir dövme ya da doğum lekesi gibi görünüyordu. Desen adeta kumaşın dokusuyla özdeşleşmişti.
"Ne yapmalıyım?" dedim Amir'e. "Mührün bu olduğuna emin misin?"
Yavaş yavaş alışmaya başladığım malum iç sesi tekrar işittim. "Elini ceketin üzerinde gezdirebilir misin?"
Dediğini uyguladığım vakit beklemediğim bir sonuca ulaştım. Zarif desen avuç içime ilmek ilmek işleniyordu. Bu sırada tenimi gıdıklayıcı bir his sarmıştı. Gülmemek için dudaklarımı dişledim hemen. Gıdıklanma olayına karşı çok dayanıksız bir insandım. Amir'in yanında ciddiyetimi bozmamak için kendimi fazlasıyla sıktım. Peri mertebesinde olmanın böyle olumsuz tarafları da vardı işte.
En sonunda cekette hiçbir iz kalmamış, mühür olduğu gibi elime geçmişti. Bakışlarımı avuç içimden ayırmadan "Evet... Sonraki aşama?" diye sordum.
"Şimdi tek yapman gereken pelerine dokunmak. Mührü oraya aktaracaksın."
Yöntem hakikaten çok basitti. Siyah kumaşın iç kısmında ilk bakışta görünmeyecek bir bölgeyi gözüme kestirdim. Besmele çekmenin ardından avucumu usulca üzerine kapattım. Elim az öncekinden daha şiddetli gıdıklanırken bu kez kendimi tutamamış ve şen çocuklar gibi kahkaha atmıştım. Görüyorsunuz ya insanın korktuğu şey eninde sonunda başına geliyordu.
Neyse ki içine düştüğüm gülünç hal uzun sürmedi. Tavus mührünün izi bedenimi terk edince gıdıklayıcı etki de nihayet yok olmuştu. Omuzlarımı çabucak kaldırıp eski dik duruşumu aldım. Boğazımı temizlerken düz bir sesle konuştum. "Küçük bir iş kazası... İnsanın başına bazen böyle şeyler gelebiliyor," diye açıklama yaptım Kara Amir'e.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Perilere İnanma
FantasyHer şey ormanda gördüğüm küçük bir kızı, "Ben periyim," diye kandırmamla başladı. Başıma açtığım bu perilik macerasının sonu bakalım nereye varacaktı...