*
Simetrik duru yüzünde hiçbir fazlalık yoktu. Ne nahoş bir orantısızlık ne de bir leke veyahut kırışıklık. Küçük burnu, yeşile çalan iri gözleri, uzun kirpikleri, bembeyaz teni ve gül goncasını andıran pembe dudaklarıyla şeksiz şüphesiz boyutun en alımlı kızıydı. Küçüklüğünden beri sayısız iltifatın muhatabı olan Periveş eşsiz güzelliğinin bittabi farkındaydı. Herkesin ilgi odağında bulunmaktan fazlasıyla hoşlanıyordu. Ancak onu en çok mutlu eden şey odasındaki aynaların karşısına geçip hoş yansımasını uzun uzadıya izlemekti. Yanından hiç ayırmadığı altın işlemeli zarif el aynasını ise dışarıya çıktığı vakitlerde sık sık kullanırdı.
Başmuhafızının gözetiminde Perihan Hanım'ın özel konutundan ayrıldığında vakit ikindiye yakındı. Güneşin batıya çekildiği kızıl saatlerde hükümet konağının arkasındaki ırmağa doğru salınarak yürüyordu Periveş. Yanında bir direk gibi dikilen Amir'in yüzünden düşen bin parçaydı. Durumundan memnun olmadığı yüz metre öteden bakıldığında bile belliydi. Keşke diğer üç muhafız gibi sadece melikeyi korumakla yükümlü olsaydım, diye düşünüyordu genç adam. Yıllardır boyutun melikeliğini yapan Perihan Hanım sorumluluk sahibi, zeki, tutarlı ve disiplinli bir kadındı. Ne yazık ki şımarık kızı annesinin sahip olduğu hiçbir liderlik vasfını taşımıyordu. Bu içler acısı haliyle gelecekte nasıl ülkenin perisi olabilecekti o kısım hayli meçhuldü.
Hükümet konağının güneyindeki yeşil koruluk öyle genişti ki bütün gün yürümekle bitmezdi. İyiden iyiye yorulmaya başlayan kız ayaklarını sürüyerek bir ağaç gölgesine sığındı, oturduğu esintili yerde serinlemeye çalıştı.
Amir ise vazifesi gereği ellerini arkasında bağlayıp ayakta kalmaya devam etti. Fakat Periveş'i tepeden huysuzca süzmeyi ihmal etmemişti. "Şu zavallı ayna her gün suratını görmeye maruz kalmasına rağmen nasıl hâlâ çatlamıyor hiç anlamış değilim küçük hanım. Kırılmaması için lanetledin mi yoksa onu? Buradaki hizmetçiler bile sana en fazla bir saat dayanabiliyor," derken istihzalı bir gülüş yerleşmişti dudaklarına.
"Hah!" diye bıkkın bir ses çıkardı Periveş bakışlarını aynasından ayırmadan. "Komik olduğunu mu düşünüyorsun muhafız?"
"Hayır ama en azından kendi yüzüne aşık bir narsist değilim. Çok şükür değilim."
"Küstah!" Sinirle tısladı genç kız ve aynasını hışımla çantasına atıp ayağa kalktı. Beyaz teni kırmızı bibere dönmüştü. Muhafıza bakmaya tenezzül etmeden hızlı adımlarını nehre yönelttiğinde ne kadar sinirlendiği alenen ortadaydı.
Amir istifini bozmadan bir müddet gidişini izledi. Biraz geride kalıp kafasını dinlemekten epey memnundu. Şu görev yükümlülüğü olmasa daha rahat bir hayatı olacaktı ya neyse artık başa gelin çekilecekti. Despot dedesinin şakaya gelmez tehditleri sağ olsun hanımefendinin kaprislerine katlanmaktan başka çaresi yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Perilere İnanma
FantasyHer şey ormanda gördüğüm küçük bir kızı, "Ben periyim," diye kandırmamla başladı. Başıma açtığım bu perilik macerasının sonu bakalım nereye varacaktı...