-Chapter 3

559 50 60
                                    

[bir yerde ingilizce klavyeye geçiyorum umarım rahatsız olmazsınız...]


Scaramouche yataktan düşerek uyandıktan sonra gerindi ve dağılmış saçlarını karıştırarak kalktı. Yeni yılın ilk haftası muhtemelen bok gibi geçiyordu ve tatil olduğundan aynı günleri tekrarlamaktan başka yapabilecek daha iyi bir şeyi yoktu. Bir haftadır annesiyle evlilik mevzusunu konuşabilecek cesareti arıyordu kendinde ve her sabah bir öncekinden daha korkak hissediyordu kendini. Bunu önce Yae Miko'yla konuşmayı deneyebilirdi ama bu işleri Scara'nın açısından biraz daha kötüleştirirdi.

Ofladı. Ofladı ve düştüğü yerden doğrularak odasındaki lavaboya girdi. Yüzünü yıkayıp dişlerini uzun uzun fırçaladı ve bütün bunları yaparken hayatı sorgulayıp durdu. Yae'nin aşağıdan kahvaltının hazır olduğunu bağıran sesini işitebiliyordu ama duymazlıktan geliyordu. Yüzünü bir kez daha yıkayıp havluyla kuruladı ve ışıkları kapatarak tuvaletten çıktı. Daha sonra aynanın karşısına geçti ve yorgun suratını izlerken gülümsedi.

"Yapabilirsin Kuni. Bugün senin günün." dedi kendi kendini motive edercesine. Bazen gülümsemeyi her şeyden çok seviyordu. Ve artık adını o kadar seviyordu ki söylemeden duramıyordu. Kuni.. kuni. Kuni, kuni, kuni.. Kunikuzushi.. Kulağa oldukça tatlı geliyor öyle değil mi?

Bence de öyle. Mor saçlı genç aynadaki yüzünü incelerken gülümsemesini seyrediyordu. Bundan sonra Kunikuzushi olmak istiyordu. Eski Scara'yı kendi içinde yok etmişti. Sorunları olan genci anılarına hapsetmişti ve artık bambaşka biriydi. Derin bir nefes alarak aynadan uzaklaştı. Yae'nin bağırışları kesilmezken odadan çıkıp aşağı kata indi. Üst kattaki gülümsemesiyle mutfağa girdi ve içeriye neşe saçarak el salladı.

"Günaydın!"

Ei oğlunun bu neşeli tavrına alışamamış olacak ki çoktan yemeğe başladığı omletten başını kaldırarak oğluna baktı. "Günaydın..?" diye sordu hafif şaşırmış bir ses tonuyla. Yae de elinde iki adet kahve kupasıyla kendine bir sandalye çekti. Kıkırdadı.

"Hayırdır sizin oraya güneş bir farklı doğuyor herhalde.."

Kunikuzushi kendine bir sandalye çekti ve oturdu. Gerçekten de acıkmıştı. "Öyle olabilir. Neden ki?"

"Hiç.. kahve?"

"Olur."

Yae, Kuni için bir bardak kahve koyarken Ei ise omletinin bir kısmını oğluna ayırdı. Bir şey istemek üzere olduğunu tahmin edebiliyordu ama sesini çıkarmadı. Bir gözü televizyondaydı.

"Yan mahalledeki hırsız vakasını duydunuz mu? Buraya sadece on dakika uzaklıkta."

"Ne hırsızlığı?"

Ei kahvesinden yudumladı. "Kapı kulpunu sökmüşler. İnsanlar bu devirde ne çalacağını da bilemiyor."

"Kapı kulpu altın mıymış?" diye sordu Yae merakla. Ei hafif bir gülse de sadece kahvesini yudumladı. Onun yerine Kuni cevaplamayı seçti.

"Muhtemelen kapı kulpu altın olsaydı Childe çoktan çalmıştı."

"Ve bozdurmuştu." diye ekledi Miko. Kunikuzushi güldü.

"Parayı da bize bölüştürdü."

"Ve sen çok cömert biri olduğun için bunu reddettin."

"Ne demezsin..."

Ei televizyonun sesini kısarken Kunikuzushi de kahvesini soğumaya bırakmıştı. Az önceki neşesi biraz solsa da konuya nasil girecegini tasarlamasi gerekiyordu. Kavga ederler miydi? Ei ona bagirir miydi? Bagiramazdi. Buna hakki yoktu sonucta.. Ei'nin Kunikuzushi uzerinde hicbir hakki yoktu. Bu düşünce mor sacli gecne cesarey vermisti. Henuz soğumamış kahvesini ellerinin arasina aldi ve derin bir nefes vererek onlara dondu.

Bir Dizi Tesadüfler-2 [ScaraKazu]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin