-Chapter 16

407 41 225
                                    

[Özür dilerim arkadaşlar.]

18 Haziran 202*

Mor saçlı genç buğulanmış aynanın karşısına geçmiş, ağlamaktan hissizleşmiş gözlerine bakıyordu. Kestireli çok olmadığı ıslak perçemleri alnına yapışmıştı. Elleriyle saçlarını taradı ve eline gelen ıslaklıkla zorlukla açtığı gözlerini ovuşturdu. Canı yanıyordu. Muhtemelen annesi öldüğünde bile bu kadar çok acı çekmemişti. Her seferinde daha ne kadar kötü olabilir ki.. diyordu kendi kendine. Ama artık demeyecekti.

Diyemeyecekti. 

Belindeki havluyu çıkarıp banyonun bir köşesine sertçe fırlattı ve altına siyah bir pantolon giyindi. Hava çok sıcaktı, şimdiden terlemişti. Aynanın önünden limon kolonyasını aldı ve çıplak üstüne sıktı. Ardından üzerine siyah, ince bir gömlek geçirdi ve cebine kıyafetleriyle aynı renkte Bir maskeyi katlayıp sıkıştırdı. Odanın loş ve yorgun ışığı genci morgdaymış gibi hissediyordu. Sanki ölmüş ve üşümüştü.

Keşke ölmüş olsaydı. Hayır, keşke hiç doğmamış olsaydı. Belki o zaman kimse acı çekmeyecekti. Belki Kazuha ile tanışamayacaktı veya Childe gibi bir arkadaşı olmayacaktı ama en azından daha iyi olacaktı. Her şey daha iyi olacaktı ama şuan her şeyini kaybetmişti.

Daldığı düşüncelerden banyonun kapısı nazikçe tıklatıldığında sıyrılmıştı. Başını kaldırdı ve kısa bir an kapıya baktıktan sonra tekrar önüne döndü. Nemli saçlarını tarıyordu ve kabarmasın diye kabaca köpük sürmüştü. Bugün özenli durmalıydı. Kapı açıldığında pembe saçlı güzel bir kadın başını içeriye uzatmıştı ve aynadan oğlunun yansımasına doğru bakıyordu. Mırıldandı.

"Hazır mısın hayatım?"

Mor saçlı bitkin genç saçını öylece bıraktı ve tarağı lavabonun içine bıraktı. Aynı kendisi gibi siyahlara bürünmüş annesine döndü ve başını evet anlamında hafiften salladı. Ardından mahşer alanına benzeyen lavabodan ayrıldı. Ei, ikisini de araçta bekliyordu. Scara, elinde tuttuğu çiçek buketini nazikçe koltuğun yanına bıraktı ve yol boyunca kimse konuşmadı. Kimsenin konuşmaya ihtiyacı yoktu.

Kimsenin ne konuşmaya ne de isyan etmeye hakkı yoktu.

Mor saçlı genç cebine sıkıştırdığı maskesini burnuna taktı ve ucunu düzeltti. İnsanların kendini kolayca tanımasını istemiyordu. Kimsenin acısını sadece yüzüne bakarak anlamasını istemiyordu. Sadece yol boyunca buketin içinden aldığı bir çiçeği yoldu ve yapraklarını okşadı. Bu çiçeği kendisine benzetmişti.  Farklı, yalnız, çirkin ve tek başına. Aynı bir böcek gibi.

İnazuma Aile Mezarlığı

Scaramouche, elindeki çiçeği avcunun içine sıkıştırdı ve araçtan yavaşça indi. Ardından buketini aldı kucağına. Etrafına bakındı zorlukla. En son bulunmak istediği yer burasıydı. En son ait olmak istediği yer.. bakışlarını bir ağacın altındaki tanıdık simaya çevirdi ve buruk bir şekilde gülümsedi. Maskesinden anlaşılamıyordu muhtemelen ancak o çok iyi anlamıştı ne hissettiğini. Scara buketini indirdi ve beyaz saçlı, takım elbisesinin içinde oldukça endişeli gözüken sevgilisinin yanına ilerledi. Ayakta zor duruyordu. Zorlukla hıçkırdı ve yol boyunca içinde tuttuğu tüm öfkesini ağlayarak çıkardı. 

Girmek istemiyordu. O kalabalığın arasına girmek istemiyordu. Göreceği şeyi görmek istemiyordu, yapamıyordu. Beyaz saçlı genç kollarındaki adama sıkıca sarıldı ve başını saçlarına gömdü. Ağlamaktan titreyen sesiyle mırıldandı.

"Geçti.." dedi o da hıçkırırken. "Hayatım geçti..."

Geçmemişti. Hiç bir şey geçmemişti. Bir süre sadece orada hıçkırarak ağladı Scaramouche ve içerisinde tuttuğu tüm siniri dışına attı. Bir süre sonra Ei ve Yae Miko arabayı park edip yanlarına ilerlemişti. Miko oğlunun titreye bedenine sıkıca sarılırken Ei de damadının beyaz saçlarını okşuyordu yavaştan. Dördünün de sakinleşmesi ve kalabalığa karışması gerekiyordu. Bunu biliyorlardı. 

Bir Dizi Tesadüfler-2 [ScaraKazu]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin