-Chapter 6

409 45 62
                                    

Kazuha, Childe'yi sabahın erken saatlerinde evine çağırmıştı ve stres içinde beklemeye başlamıştı. Koskoca bir ayın sonunda artık bir şeyleri tek başına halledemeyeceğini fark etmiş olmalıydı. Yükünü birileriyle paylaşmak zorundaydı. Ve bunun için en uygun kişinin Childe olduğunu düşünüyordu. Şu zamana kadar Childe sayesinde bir çok zorlukla baş etmişlerdi ve daha fazlasını da yapabilirlerdi. İşte bu yüzden bugün her şeyi batırmamaya özen gösterecekti. 

Telefonunu tekrar çıkardı ve cevapsız aramaları görmezden gelerek Childe'yi aradığı zamana gitti ve numarayı sağa kaydırdı. Telefon ikinci çalışında açılmıştı. Kazuha sakin kalmaya çalışarak sordu.

"Yarım saat geçti, neredesin?"

"Yoldayım." dedi telefonun sonundaki sesin sahibi. "Kazuha saat sabahın altısını amına koyayım daha ne kadar erken gelmemi bekliyorsun?"

Kazuha bu tepkiye normal bir zamanda gülebilirdi. Ama şuan sadece sabır dileniyordu. "Acelemiz var Childe. Siktiğimin gazına bas ve gel."

"Geldim, aşağıya in."

"Aşağıdayım."

"Tamam kapa." daha sonra arama kapanmıştı. Kazuha dudağını ısırarak telefonu cebine koydu ve daracık sokakta voltalar çizmeye başladı. Şu anda normal değildi, kesinlikle normal değildi. Tırnak etlerini öyle bir yolmuştu ki tırnağının arasından kan süzülüyordu. Yine de bunu umursamadı. Beş dakikadan kısa bir süre önce Childe'nin pahalı arabasının farları göründü sokakta. Daha sonra araba önüne kadar geldi ve sert bir frenle durdu. Childe camı açarak sırıttı. Gözünde de havalı bir güneş gözlüğü vardı.

"Güzellik atayım mı seni arabama?" diye sordu maço erkek tarzında. Kazuha hafiften gülümsemeye çalıştı, ama yüzünden sinir hatları çok rahat okunabiliyordu. Arabanın arkasından dolaştı ve kapıyı açarak ön koltuğa yerleşti. "Günaydın." dedi düz bir ses tonuyla. Childe de güneş gözlüğünü çıkardı ve başını salladı.

"Sana da günaydın." ardından Kazuha'nın sağlıklı durmayan surat ifadesini ve kanamış parmaklarını inceledi. Ardından kaşlarını kırdı. "Peki sen iyi misin?" diye sordu. Kazuha derin bir iç çekip başını salladı.

"Ben iyiyim. Yolumuz uzun. Şehir dışına kadar sürebilir misin?"

Childe şaşırmıştı. "Şehir dışında ne bok yiyeceksin? Bana lütfen illegal işlere karıştığını söyleme seni arabamdan atarım."

"İllegal hiç bir şey yok!" Kazuha'nın sesi biraz sert çıkmıştı. Bunu fark ettiğinde boğazını temizledi ve arkasına yaslanarak emniyet kemerini taktı. "Sadece sür. Güney güzergahını kullan."

"Ne olduğunu anlatacak mısın?"

"Anlatmayacağım. Sadece sür."

Childe'nin sinirleri bozulmuştu. Yine de Kazuha iyi gözükmüyordu ve şuan onunla inatlaşmak iyi bir fikir olmayabilirdi. O da önüne döndü ve arabayı çalıştırdı. Kazuha'nın da dediği gibi yolları uzundu ve illaki öğrenirdi. Radyo'dan seksenlere ait bir şarkı açıp yola koyuldu. Ve yol boyuna hiç kimse konuşmadı. Sanırsınız kuşlar bile ötmüyordu. Gün artık tamamen aydınlanmıştı, ve bir süre sonra radyodan çalan şarkı kesildi. Yerini ekranda yazan Kezbantrek arıyor... yazısı çıkmıştı. Childe'nin telefonu bağlı olduğu için böyle gözükmesi normaldi ama muhtemelen arkadaşını kaydediş şekli hiş hoş olmamıştı.

Turuncu saçlı genç açmak için ekranı parmağıyla sürüklediğinde Kazuha arabayı durdurması için bir işaret yaptı. Konuşmak istemiyor gibiydi bu yüzden arkasına yaslanıp mırıldandı.

"Benim Teucer'e bakmak için bağ evine gittiğimi söylersin. Akşam üstü merkeze dönerim."

"Bağ evi mi?"

Bir Dizi Tesadüfler-2 [ScaraKazu]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin