Her insanın bakış açısı yaşadığı yaşamın yansımasıdır. Yaşadığımız yaşamlarda ne görürsek ön yargılarımız başta olmak üzere fikirlerimizin temelini oluşturan ana yapıyı oluşturur. Bu nedenledir ki aile ilk öğreten ilk eğitim veren kısımdır. Adaleti de sevmeyi de insanlığı da bana öğreten ailem iken şu an yaşadıklarımı , hissettiklerimi öğretmemiş olmalarının şaşkınlığı içindeydim. Zira böyle bir şey nasıl öğretilirdi ki? Sevmeyi babam ile annemin yaşamlarından öğrenmiştim ama bir erkeği sevmek aklımın ucundan bile geçmemiş bir durumdu. Ben bunları düşünürken ayağımın ucunda oturan reis geniş tekli koltuğa bedeni sığmasa da yandan sığışmış, geldiğimizden beri elimi tutan elini sıklaştırarak varlığını hatırlatmıştı. Diğer elini omzuma atıp beni kendine çekerken ondan kısa olan boyumla başım boyun çıkıntısına yerleşirken sakince kokumu içine çekip ara ara ufak öpücüklerle kaçmamdan korkarcasına ağırlığını vermeden beni kollarına almıştı. Şikayet ediyorum dersem yalan olur kokusu yağmur sonrası toprak gibi olan bu adamın hareketlerine uyum sağlarken artık durup konuşma vaktinin geldiğine kanaat getirip girdiğim sığınaktan yavaşça başımı kaldırarak yüzüne baktım. Endişeli bakışları beni bulurken gülümsedim.
" Korkma kaçmayacağım. Hiç bir vakit hiç bir zorlukta arkasını dönüp giden biri olmadım."
Başı ile beni onaylarken elimi bırakmadan yanımdan kalkıp karşımdaki sehpaya oturdu. Gözlerini gözlerime diktiğinde konuşma sırasının bende olduğunu anlamıştım.
" Reis sevgiye saygım her dem sonsuzdur ama anlaman gereken bir durum var ki ilk defa böyle bir durum ile karşılaşıyorum. Sendeki durumu bilemem ama ben buna hiç hazırlıklı değilim. Yüreğim bile beni yeni kabul ederken her şeyin birden güllük gülistanlık olmasını bekleme. Ve en önemlisi biz tam olmadan beni de kendini de dışımızdakilerle bir mücadeleye sokma. Yani demem o ki yavaş gidelim."
Reis yüzüne sakin bir tebessüm takıp:
" Nasıl istersen gülüm" dediğinde tek kaşımı kaldırıp bir ya sabır çektim. Ardından elimi ellerinin arasında alıp ayaklandım. Reis endişeli gözlerle bana bakarken:
" Sakin ol eve gideceğim. Çocukları öylece bıraktım. Bir ton soruları ve başımızda hala halletmemiz gereken bir dert var." dediğimde o da benimle birlikte ayaklandı. Girişe geçip paltolarımızı aldıktan sonra ayakkabılarımızı giyip evden çıktık. Yol boyunca sessizce elimi tutan reis ile eve ulaştığımızda veda edip kapıya ulaştım. Elimi cebime atıp anahtarımı çıkararak kapıyı açtım ve içeri geçtim. Salonda Mert Ali ışığı açmadan camın kenarında oturmuş bana bakıyordu. Kafasından geçenleri tahmin edemediğim için bir süre olduğum yerde tepki vermesini bekledim. Ama Mert Ali sadece oturduğu yerden beni izlemeye devam etti. Sonunda dayanamayıp:
" Kürdo nerede? İsmail nasıl?" dediğimde önce derin bir nefes aldı. Ardından cama doğru yüzünü döndü.
" Kürdo İsmail'i hastaneye götürüp hem tedavisini yaptıracak hem de Billur'u dinleyip rapor hazırlatacak".
Sadece durumu anlatan açıklaması bana öfkeli olduğunu anlamama yeterken ağzımdan çıkan" Özür dilerim" kelimeleri ile tekrar bana dönerek:
" Neden? " dediğinde başımı öne eğip alt dudağımı dişlerim arasına aldım. Ses tonundaki kırıklık içime öküz gibi otururken tekrar sesini duyduğumda başımı kaldırdım ama Mert Ali'nin yüzü cama dönük olduğu için ifadesini anlayamıyordum. Yine de kelimelerini uzun zamandır tarttığı belliydi.
" Sana bir soru sordum Deniz Ali neden? Reisle aranda olanları bize anlatmadığın için mi yoksa bizden habersiz başını belaya sokup yine bizi hiçe sayıp Billur'a ve reise haber verdiğin için mi özür diliyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÜÇ ALİ (BXB) (TAMAMLANDI)
Ficción GeneralHayat onları gençken tanıştırmış üç güzel dost. Üç farklı yaşamın Ali'si kovuldukları askeri okuldan sonra aynı üniversiteye giderse, üç deli fişek Ali neler yapar neler.... Alevi savcının oğlu Deniz Ali Generalin oğlu Mert Ali Kürt ağanın...