GEÇMİŞİN İZLERİ

448 53 10
                                    

  Geçmiş , insanın peşinden ayrılmayan bir gölge misali. Öyle zamanlarda karşınıza dikilir ki ne yapacağınızı nasıl davranacağınızı bilemezsiniz. İnsanlar geçmişi geçmişte bıraktıklarını söyleyerek kendilerini kandırırken en olmadık zamanlarda geçmiş yaraları ile sınanmaları da geçmişi usulünce temizleyip kaldırmadıklarındandır aslında. Benimde geçmişte hala yarım kalan bir yaram olduğunu önümde titreyerek sara nöbeti geçiren kızı görünce anlamam da ayrı bir ironiydi aslında. Kantinde elimdeki çayla karşımda oturup konuşan bıcır bıcır kıza ve Kürt Ali'ye gülümserken biden kızın nöbet geçirmesi ile Kürt Ali elindeki T cetvelinin yassı kısmını kızın ağzına geçirip elini ısırması riskine rağmen dilini düzeltirken ben de ilk şaşkınlığımı atıp kızın elini tutarak onu sakinleştirmek adına sevdiğim bir melodiyi mırıldanmaya başladım. Elimizden bundan fazlasının gelmediğini ikimizde biliyorduk. O sırada yanımıza gelen Hakan'a Kürt Ali tok ve güçlü sesi ile:

" Hüseyin hoca Yaman hocanın yanında koş haber ver." dediğinde Hakan yanımızdan fırlarken bizde nöbet geçene kadar kızı sakinleştirmeye çalışıyorduk. Kürt Ali kızın başını kucağına alıp şakaklarını ovarken içimde kopan fırtınalar beni geçmişe ilk gençlik yıllarıma götürmüştü. İki asker abi ve şu an bizimle olmayan bir kız kardeşin olduğu dört çocuklu bir aileydik biz. Geçmiş zaman kullanıyorum çünkü kardeşim değerli küçüğümüz artık bizimle değil. Belki bu yüzdendir hayata duyduğum öfke.

12 yaşımda kaybettim kardeşimi, beyninde habis bir ur ile annemin son keseni olarak hayata eksik başlayanıydı İlayda. Çok sevmiştim onu ve ölümü en çok beni yaraladı. İlayda öldüğü güne kadar elimi üzerinden çekmeden itinayla baktığım ve her daim iyileşmesini umut ettiğim kişiydi. Ama umutlarım bir sonbahar sabahı elimden savrulup gitti. Herkes üzüldü ama Onların üzüntüsü hayatlarına dokunan bu küçük sevimli kızın gidişiyken benim üzüntüm umutlarımın elimden alınışıydı. Zaten çok değil üç yıl sonra Aliler ile tanıştım. Biliyordum hiç kimsenin suçu yoktu, biliyordum onlarda acı çekti ama bunu bilmek öfkemi durdurmaya yetmedi. O yüzden karşımda nöbet geçiren kızı gördüğümde içimde kopan fırtınalar o an belki de en çok benim canımı yaktı.

 Şimdi karşımdaki manzarayı izlerken kalbimin sıkıştığını anladım. Hüseyin hoca Yaman abi ve eşi ile geldiğinde küçük kız krizden çıkmış bayılmıştı. Yaman abiye gözüm iliştiğinde yüzünde mimik oynamazken Hüseyin hocanın elinin üzerindeki eli ile derin bir nefes aldım. Onların yaşadıklarının Yaman abi tarafını biliyordum. Zira Onur abim ve Yaman abi ilkokuldan beri arkadaşlardı. Ailem tamamen asker oldukları için sık sık yer değiştirse de İlayda'nın hastalığı nedeni ile annem Ankara askeri istihbarat şubesinde kalmıştı. Bu sayede uzun yıllar süren arkadaşlıklarına şahit olma fırsatım olmuştu. Ne kadar o zamanlar çocuk olsam da durumu gözlemlemiş, şimdiki aklımla da ne olduğunu tek taraflı olsa da anlıyordum. Yaman abinin Hüseyin abinin elini tutmasındaki  hareketi " Acı çekiyorsun yanındayım ama seni hala affetmedim " demekti. Büyükleri yanına gelince Kürt Ali ile küçük kızın başından ayaklandığımızda Yaman abinin sesi ile başımı kaldırdım.

" Onur burada mı?"

" Evet hocam hatta ben de oraya gidecektim."

 Yaman abi bana tebessüm ederek:

" Eşyalarımı alayım birlikte gidelim" dedikten sonra kendisine beklentiyle bakan Hüseyin hocayı geride bırakarak odasına yöneldi. Hüseyin hoca ise kucağında kızı ile başını öne eğince eşi:

" Sakin ol umutsuzluğa kapılma ona zaman tanıman gerek" dediğinde başı ile yanındaki hanımı onaylayarak selam verip teşekkür ederek yanımızdan ayrıldı. Bense Yaman abinin arabasının olduğu otoparka doğru yönelirken karşımda atmaca gibi keskin bakışlarını üzerime kilitlemiş bakan bir Aybars ile olduğum yerde bir süre kaldım. Ardından dişlerimi sıkarak yürüyüp yanından geçmeye çalıştım. Çalıştım diyorum zira dağ ayısı yanına ulaştığımda kolumdan tutup beni kendine döndürdüğünde bu çabam boşa çıkmış ve kendini dünyanın merkezi sanan bu ayı ile burun buruna gelmiştik. Gözlerini gözlerime dikerek:

" Geçen gün olanlar için kızgın olduğunu biliyorum ama düşündüğün gibi değil." dedi. Kaşlarım havalanırken hangi olay düşündüğüm gibi değildi diye düşünmeden edemedim. Dilimin hiç bir zaman kemiği olmaması yüzünden kaşlarım tekrar çatılırken:

" Hangisini kardeşinize yaptığınızı mı yoksa zevkinizin yarım kalması nedeniyle kızmanızı mı?" dediğimde Aybars gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı.

" Bunu anlamanı beklemiyorum zira sen daha bir çocuksun." 

 Gülmeden edemedim, gülüşüm zekama yaptığı hakaretin yanında bana çocuk demesiydi.

" Ben 22 yaşında askeri lise görmüş koskocaman bir adamım . O odandan çıkan veletten daha fazla yetişkin olduğuma emin olabilirsiniz Aybars bey."

 Kolumu bırakan Aybars şaşkın bir ifade ile bana bakarken dudağımın kenarı kıvrıldı. Evet onun özel hayatını anlamıyor olabilirdim ama kör cahil biri de değildim. Hele de evde bir feminen ile eşcinsel olduğunu fark eden bir arkadaşım varken. Eşcinselliğe de feminenliğe de önyargılı bir bakış açım olmasa da bu kardeşini zevkinden sonraya koyan adama karşı bir ön yargım olduğu kesindi. Özel hayatına burnumu sokamazdım ama kardeşi o haldeyken bu durumu düşünmesine karışa bilirdim.

" Bilmediğin şeyler hakkında ahkam kesme evlat. Bazı şeyler senin elinde değildir. Üstelik partnerimin rızası olmayan hiç bir şey yapmıyorum."

  Sözleri durup derin bir nefes almama neden oldu. Anlamasam da karşılıklı rızaya dayalı bir ilişki yaşadığını kabul ettiği zaman söylenecek her şey bitmişti. O yüzden ben susarken o dibime kadar girip:

" Ama o sadece benimle aynı arzulara sahip bir partner. Eğer sevdiğim kişi olsaydı ve bunu rahatsız edici bulsaydı yapmazdım." dediği zaman İsmail'in yaşadığı kötü tecrübeden önce söyledikleri aklıma geldi.

" Bazı insanlar acıdan tahrik olup acıya ihtiyaç duyabilirler. Buna BDSM deniyor ve karşılıklı rıza ile olduğunda oldukça normal." 

Normal , insanların normal algıları ile aramın iyi olmadığını kabul etmeliyim. Bu da belki benim normalimin de bir boka benzememesinden kaynaklıydı. Abimin en yakın arkadaşının karısına duyduğum duygular normal kategorisine girmediği içindir. Şu an düşününce Billur'a karşı hissettiklerimin aşk olup olmadığından bile emin değildim. Bana hiç bir zaman ümit vermemekle kalmamış, zor bir dönemi atlatmama yardımcı olarak bana bir nevi ablalık yapmıştı. Ancak duygularımı isimlendiremememin nedeni bundan ziyade Deniz Ali ve Alperen'di. İsmail'i yapısı gereği anlamış olsam da Deniz Ali yıllardır arkadaşımdı ve hiç erkeklerle ilgilendiğini gösteren bir işaret görmemiştim. Ancak şu an fark ediyorum ki kızlarla da arkadaşlık dışında bir yakınlığı olduğu söylenemezdi. Yakışıklı , akıllı ve özenli bir insan olsa da ilişkilere hep mesafeli oluşunu anne ve babasının işi nedeniyle insanları incitmemek istemesine verdiğimi düşünmüştüm hep. Şimdi ise yanıldığımı görmek benim afallamama neden olmuştu. Bunları düşünmemdeki neden ise karşımda ifadesiz gibi görünüp kendini anlatmaya çalışan adamdı. Seversem diyordu ve ben merak ediyordum gerçekten insan severse kendinden ödün verebilir miydi?


ÜÇ ALİ (BXB) (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin