İnsanlar değişir, bu düşünceye inanırım. Zira doğduğun ülkeyi , aileni ya da cinsiyetini seçme hakkın olmadığı için sana dayatılan yaşamı değiştirme gücün varsa değişirsin. Ben değişmiştim, asker bir ailede sivil olmayı seçmiştim. Bu yüzden insanların isterlerse değişeceklerine inancım sonsuzdu ama her değişim için insana güç ve inanç ile birlikte bir neden gerekir bence. Ben asker olmamayı karargahlar, sınır karakolları evim olduğumda ; tilki uykusuyla uyumayı öğrendiğimde, karakol baskınlarında seçmiştim. Zira barut , kan ve acı ile yaşamak istemediğime bu şartlar altında karar vermiştim. Bu yüzden insanların doğru motivasyonlar ile hayatlarını değiştireceklerine inancım tamdı. Ama Aybars için aynı şeyi düşünmekte zorlanıyordum. Ne yaşadığını, bu yola nasıl girdiğini tam olarak bilmesem de bu yolda olmaktan rahatsız olduğunu son olaylara kadar hissetmemiştim. Yine de bana verilen eğitim ve ailemin öğrettiklerinden yola çıkarak en azından onu dinlemem gerektiğine karar verip abimin arabası ile evimizin kapısına ulaşmıştım.
Kapıda gördüğüm beden ile kısa bir süre duraksadım. Farklı şartlarda olsak aramızdaki tek sorun yaşadığımız toplumun dayattığı cinsiyet problemi olurdu. Zira benden on yaş büyük olması da dahil anlaşmamızı engelleyecek hiç bir durum yoktu. Ankara 'da neredeyse bir yılımızı dolduruyorduk. Bu zamanın başında tanışıp kız kardeşi Balım nedeni ile bir araya geldiğim bu adam tanıdığım en güçlü karaktere sahip adamdı. Bir kere netti, lafı dolandırmayan yapısı benim için cazipti. Sonrasında ise yaptığı işe bakıp yargılayanları durmura uğratacak kadar bilgili ve sorgulayıcıydı. Yine de inatçı yapısı ve bencil karakteri onu hem çekilmez hem etkileyici yapmıyor desem yalan olurdu. Ama aklımın karıştığı zamanlarda bile beni durduran , bu adamın benim yürekten inandığım ve uğruna evimi sırtımda taşıdığım yasaları hiçe saymasıydı. Düşüncelerimi bölüp kapının önüne arabayı sürerek durdum. Aybars kapıyı açıp bindiğinde beklemeden evin yakınındaki parka sürdüm ve durdum. Kontağı kapattıktan sonra:
" Dinliyorum." dedim. Derin bir iç çekişi ardından sesi arabayı doldurdu.
" Harika bir aile var, kafamdaki ön yargıları dağıtmaları hala beni şaşırttı. Ve beni neden kabul edememeni çok iyi fark ettim. Bahaneler üretmeyeceğim sadece sırtımda taşıdığım ve seni hayatıma dahil etmemi engelleyen ağırlıklardan kurtulduğumda senden de ailen gibi ön yargılarını aşarak bana bakmanı istiyorum. Tabi o zamana hayatında senin için değerli başka biri olmazsa."
Güldüm, zira ben kolay kolay hayatına birini alabilen biri değildim. İmkansızda olsa kalbime aldığım için elimden geleni yapan bu yüzden yıllarca kimseye bakmayacak kadar ketum biriydi.
" Değişebileceğini düşünmüyorum."
Sözlerimle o da gülümsedi. Yüzünü bana dönüp kaşlarını kaldırarak:
" Karakterim değişmez buna eminim ama senin de değişmesini istediğinin benim karakterim olmadığını biliyorum." dediğinde kendinden emin hali bu adamı neden dinlediğimi bana yeniden hatırlattı. Kesindi ve kendinden emindi. Ancak ben de çocuk değildim ve uzun zaman önce sınırlarımı netleştirmiştim.
" Ben hayata gözlerimi açtığımda ilk öğrendiğim şey anne ya da baba değildi. Benim ilk kelimem vatandı ve sana ne hissedersem hissedeyim bu benim vazgeçilmezim olmaya devam edecek. Aybars , vatanı karşına aldığın ve rahatını sağlayan bu hayattan o kadar kolay çıkabileceğini düşünüyor musun?"
Bakışları önüne dönerken başını geriye yasladı.
" Ben sadece gücün gerçek olduğuna inanarak büyütüldüm. Ve askerliğimi yaptığım zamanda da yaşadığım hayatta da gücüm benim kalkanım oldu. Ancak az önce yukarıda konuştuğum kişi yani baban yaşına rağmen sadece duruşuyla bile gördüğüm en güçlü adamdı. Oğluna duyduğu güven karşısındaki adama hitabı her şeyi ile dimdik o adama hayran oldum. Bunu ne para ile ne birilerini öldürerek elde etmemiş o adama baktığımda seni gördüm ve yaşamım boyunca savaştığım her şey anlamını yitirdi. Ben altı yaşında güçlü olayım diye babam tarafından kafese kondum. Ama yaşadığım o kadar şeye rağmen senin ve babanın dik duruşuna neden olan güce sahip olamadım. Bu yüzden senden sadece zamanı geldiğinde bana bir şans vermeni istiyorum tabi sen de istersen."
Hiç bir şey demedim gelecek ile hesap yapmanın zamanın kurallarına aykırı olduğunu inananlardan olduğumdan sustum ve kapıyı açıp arabadan çıktım. Aybars da arabadan çıktığında peşimizden gelen Aybars'ın adamlarını olduğu araca döndüm. Başı ile beni selamlayıp gidecekken:
" Aybars" diyerek onu durdurdum ve yanına hızlı adımlarla ulaştım. Bana anlamaz bakışlarını sunduğunda yakasını tek elim ile kavrayarak kendime çektim ve cevabımı kısa bir öpücük ile dudaklarına bıraktım.
" Yolun zor ve uzun , iyi şanslar" dedikten sonra arabama binip yanından ayrıldım. Uzaklaşmadan gördüğüm gülümseyen Aybars ile umarım dedim umarım yeniden karşılaştığımızda şartlar farklı olur.
........
Aybars ile konuşmamızın ardından eve gelip arabayı park ettim. Yukarı çıktığımda ne ile karşılaşacağımı bilememenin tedirginliğini yaşasam da ben her daim aileme güvenmiştim. İnsanları yargılamayan yapıları beni be yapan en değerli özelliklerindendi. Anahtarı çıkarıp kapıya soktuğumda kapı aniden açılınca öylece kaldım. Zira karşımda zebellahdan hallice abim Tarık duruyordu.
" Konuştun bitti değil mi?"
Tarık abim ailemdeki en katı kuralları olan kişiydi. Merhametli ve korumacıydı ama bu kurallarını esnetmesine yetmiyordu. Yine de onun kurallarına gülüp geçebilecek kadar onu tanımak benim avantajım onun ise dezavantajıydı.
" Yani..."
" Ne demek yani lan. O mafyaya siktirip gitmesini ve karşına bir daha çıkmamasını söyledin değil mi?"
" Hayır"
Abimi ağzı açık bırakıp içeri adımlarken arkamdan gelen öfkeli ve gür ses ile derin bir iç çektim ve salona yöneldim.
" Lan ağzınla yüzünün yerini de işlevini de değiştiririm senin hayvan . Ne demek hayır, Allah'ım sen benim aklıma mukayet ol."
İçeri girdiğimde koltuğunda zarif gülümsemesi ile yılların yıpratamadığı dik duruşlu babama baktım. Yanına gittim, önünde diz çöktüm ve başımı dizlerine koydum. Elini başıma koyup saç buklelerim arasında parmaklarını gezdirerek:
" Demek zamana bırakma kararı aldın, anlamış mıyım kuzum?" dediğinde sessizce başımla onayladım. Bizim bu sakin ve huzurlu anımıza bomba gibi düşen abim:
" Baba şu oğluna bir şey söyle delirtmesin beni." dediğinde babamın sakin ama kendinden emin sesi ile olduğum yerde hareket etmeden gülümsedim.
" Ben size her zaman saygı ve güven ile yaklaştım. Ne Onur eşini seçerken, ne sen o ağa ile kovalamaca oynarken karışmadım. Mert Ali'me de karışmaya niyetim yok, zira ben size vereceğimi verdim gerisi size kalmış,hepinize sonsuz güvenim var."
Babamın sözleri ile susan abim dudaklarımın kıvrılmasına neden oldu. Babam yengem ile abim yengemin ailesini yıkıp evlenmek istediklerinde yanlarındaydı. Tek soru sormuştu " Pişman olmayacağınıza emin misiniz?" Cevap onun için yeterliydi. Tarık abimi hiç darlamamış , evlen diye hiç zorlamamıştı. Bir defa annem konuyu açtığında abim" Gönlümü onarırsam bakarız" deyince peşini bırakmıştı. Hepimiz biliyorduk onun gönlünü yakan kişiyi ama sessizce kendinden duymayı beklemiş ve olduğu gibi kabul etmiştik. Abim ağayı ne yanına yaklaştırmış ne de uzak durabilmiş garip ilişkisi yüzünden hayatını mesleğine adayarak teselli bulmuştu. Biliyordum ki bu konuşma bitmiş ve babam kararımın arkasında benim yanımda durmuştu.
Ben duygularım için yapmam gerekeni yapmıştım gerisi zaman ve Aybars'a kalmıştı. Bakalım zaman bize ne gösterecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÜÇ ALİ (BXB) (TAMAMLANDI)
Fiction généraleHayat onları gençken tanıştırmış üç güzel dost. Üç farklı yaşamın Ali'si kovuldukları askeri okuldan sonra aynı üniversiteye giderse, üç deli fişek Ali neler yapar neler.... Alevi savcının oğlu Deniz Ali Generalin oğlu Mert Ali Kürt ağanın...