*2*

1K 120 43
                                    



Odalarının terasında durmuş eşsiz bir şekilde gökyüzünde parlayan mavi ayın aydınlattığı ormanı izliyordu. Nevermore bu gece rahat bir uyku uyuyacaktı belki ama yarın için Güneyde olan o canavarın tekrar Kuzeyden avlanacağı bir döngü başlayacaktı. Olayla asla şaşmıyordu, sıralama hiç bozulmuyordu. Wednesdey, yarından sonraki günlerde bir cinayetin daha işleneceğinden emindi.

"Seni de mi uyku tutmadı?"

Genelde neşeli olan Enid'in huzursuz sesi solunda fısıldadığında Wednesdey yüzünü omuzu üzerinden yanında durup ellerini demir korkulukların üzerine bırakan arkadaşına döndü. Her zamanki alışkanlığıyla kaşlarını çattı. Enid sabahtan beri huzursuzdu.

"Neyin var senin? Neşeli görünmüyorsun?"

Yüzünü tekrar önüne döndü. Mavi ayın parlattığı ormanın derinliklerinde duyulan kurtların rahatsız edici uluma sesiyle yüzünü buruşturdu. Köpekler! Hiç değişmeyeceklerdi.

Daha ilk sorusuna cevap almamıştı buna rağmen ilgisiz göründüğünü umursamadan ikinci sorusunu daha sordu.

"Sen neden ulumuyorsun?"

Enid, yanında gerildi. Genç kızın üzerine giydiği pembe kazağının kollarını çekiştirdiğini hissedebiliyordu. Enid'den buram buram endişe ve utanç kokusu alıyordu. Wednesdey'i kandırmak imkansızdı. İğrenç derecede iyi niyetli olan oda arkadaşının belli ki, aşamadığı bir sorunu vardı.

"Haydi söyle" dedi, yine ilgisizlikle tonlanan sesiyle. Yüzünü kısa bir an için yarım bir şekilde de olsa oda arkadaşına doğru döndü ama bakışlarını Enid'in yüzünde uzun tutmadı.

"Kızgınlık dönemine mi girdin?"

Yüzünü tekrar önüne dönüp bakışlarını üzeri sisle kaplanan mavi aya kilitledi. Dudağının köşesi işkence ettiği zamanlarda duyduğu zevkle beraber nadiren attığı alaycı tebessümle kıvrıldı.

"Bence kendine en azından bu dönemlerini atlatabileceğin geçici bir partner bulmalısın."

Enid, sessizdi. Utandığından çıkardığı tırnaklarını elleriyle sımsıkı kavradığı demir korkuluğa bastırıyordu.

"Kimseden böyle bir şey isteyemem."

"O zaman tam olarak atman gereken enerjiyi atıp kurda da dönüşemezsin."

Wednesdey'in bakışları kuzguni bir dikkatle dallarının kıpırdandığını fark ettiği ormanın üzerine kilitlendi. Artık yanında güçlükle nefes almaya başlayan Enid'in bile heyecanla kıvranmasına dikkat edemeyecek bir meraktaydı. Enid, tam yüzünü ona dönüp bir şey söylemek için ağzını açtığında Wednesdey ellerini korkuluğun üzerinden çekerek hızlıca arkasına döndü ve doğrudan Enid'in dışarı çıkarken aralık bıraktığı odalarının kapısına doğru yürüdü.

"Bu gece odandan dışarı çıkmamaya bak. Nevermore bu zamanlarda hiçbir zaman olmadığı kadar çok tehlikeli!"

Eli kapının kolundayken yüzünü şaşkın bakışlarla onu izleyen Enid'e döndü. Kısa bir anlığına olsa da simsiyah gözlerini genç kızın mavilerinde tuttu ve ardından hızlıca arkasını döndüğü gibi odalarındaki askılıktan siyah pelerinini kapıp koridora çıktı.

Canavar hiç şüphesiz dönmüş olmalıydı. Eğer biraz şanslıysa onunla karşılaşma şansını yakalayabilecekti. Onun kim olduğunu ölesiye merak ediyordu...

Nevermore çoktan uyku faslına geçmişti. Koridorlar boştu. Kuleden gelen rüzgar bahçeye giden geniş holde esintiye neden oluyordu. Mavi ay sayesinde fırtına dinse de rüzgar hala bir yerlerde uğulduyor, yeniden bulutları Nevermore'un tepesine çekiyordu.

Wednesdey, acele ediyordu. Fazla uzun olmayan boyuna rağmen adımları hızlıydı, duruşu ve yüzündeki özgüvenli bakışı ise her zamankinden daha heybetliydi.

Dış kapıya yaklaştığında koridorda yankılanan topuklu ayakkabıların sesi dikkatini çekti ve çene kemiklerini ağrıtacak bir güçle dişlerini birbirine kenetleyerek, eli kapının kolunda öylece durdu.

"Bayan Adams? Bu saatte koridorda ne işiniz var?"

Gelen hiç şüphesiz onu siyah bir gölge gibi izleyen müdireden başkası değildi. Uzun boylu kadın Wednesdey'in tam arkasında durmuştu.

Wednesdey, öfkeyle kadına döndü ve korkusuz bakan delici bakışlarını onu alayla izleyen mavilere kilitledi.

Kadının gözleri gözlerinden uzaklaşarak kapıya kaydı.

"Bir yere mi gidiyordunuz, Bayan Adams?"

Müdirenin tek kaşı havaya kalktı. İstese bile daha fazla sinir bozucu olmayı başaramazdı.

Wednesdey, ona güvenmiyordu ancak yalan söylemekten de hoşlanmazdı. Bu yüzden de doğrudan gerçekleri söyledi.

"Dışarıda bir yerlerde bir şeyler var. Nevermore arazisinde saklanıyor. Tehlike yaklaşıyor bunu hissedebiliyorum."

"Bildiğim kadarıyla vampir soyundan geliyorsunuz küçük hanım. Psişik zekanızı hafife almıyorum elbette fakat bir öngörücü ya da zihnefendar (akıl okuyucu) değilsiniz."

Wednesdey, dudaklarını birbirine bastırarak somurttu. Orta yaşlı kadının gözlerindeki alaycı ifade yavaşça yumuşadı ve hafif bir tebessüme dönüştü.

"Hadi, gelin size odanıza kadar eşlik edeyim. Dışarıda yaklaşan tek şey fırtına. Bu saatte ayakta olmamanız gerek."

"Neden Bayan Weems? Yoksa sakladığınız bir şey mi var?"

Orta yaşlı kadının dudaklarındaki tebessüm genişledi. İri açtığı gözlerini onu izleyen kuzguni siyahlara kilitledi ve kısa boylu öğrenciye doğru hafiften eğildi. Elini küçük çenesinin ovaline yerleştirip başparmağını çizgisi boyunca hareket ettirdi.

"Sakladığım tek şey duygularım Bayan Adams."

Wednesdey hızla çenesini kadının tutuşundan kurtardı ve aralarına mesafe açarak birkaç adım geriledi.

Bayan Weems de o esnada doğrularak sırtını hala kendisine öfkesini bile gizlemeye tenezzül etmeyen öğrencisine döndü.

Önden yürürken yarım bıraktığı cümlesini tamamladı.

"Ben duygularım dışında hiçbir şeyi gizlemeye gerek duymam."

Wednesdey çatık kaş, listesine yeni eklediği fazladan kuşkular ve sorularla kadını peşinden takip etti. Bu gece kesinlikle uyuyamayacaktı....


Fazla minnoş olmaya başladı bu hikaye gözümde :d hadi bakalım. Bu günlük üç bölümle geceyi tamamlıyorum. Ben kendimi üç evetle uğurlarken siz de düşüncelerinizi belirtmeyi unutmayın 😂👇🏼♥️

New Moon / Wenclair gxg Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin