Hala okuyanlar var mı bilemiyorum ama her ne kadar ara vermiş olsam da bu kurguyu bitireceğim. Finale çok az kaldı gençler. Bu kitabı bitirip bir an önce devam kitabıyla devam etmek istiyorum. Keyifli okumalar :)
"Wendy, bana sabah her şeyi anlatacağına dair söz verdin ancak neredeyse akşam olmak üzere ve sen bana daha hiçbir şey anlatmadın."
Enid, güneşe bile meydan okuyan sapsarı saçlarıyla tam da gün ışığının önünü keserek Wednesdey'in karşısında duruyordu. "Neler oluyor Wendy, korkuyorum," dedi, elini uzatıp simsiyah takımının içinde sirenlerin havuzunun kenarında oturan sevgilisinin elini tuttu. Normalde Wednesday, okulda ya da insanların içinde yakın temas kurmaktan kaçınıyordu ancak bu sefer nedense hiç soğuk davranmadan Enid'in ona uzattığı elini avucunun arasına alarak genç kurdunu kendisine doğru çekti. Etraftaki meraklı bakışara aldırmadan Sinclair'in elini kalbinin üzerine bastırdı.
"Korku, bir ya da birçok belirsizlik karşısında çeşitli tehdit algıları ile tetiklenen, rahatsız edici ve olumsuz bir histir. Ve aynı zamanda korku belirli bir veya tehdit olarak algılanan bir olay sonucunda, bir tepki olarak ortaya çıkan yaşamsal bir tepkidir."
Wednesday, her zamanki ansiklopedi bilgilerini paylaştığı o ciddi yüz ifadesiyle korkunun tanımını Enid'e açıklarken Enid, tam bir bilgi kütüphanesi olan sevgilisini hayran gözlerle izliyordu. Kısa bir an için alt dudağını ısırıp nadiren yüzünde parlayan dişil gülümsemesiyle gülmeye başladığında dikkati dağılan Wednesday de duraksayarak heyecanlandığı zamanlarda yapmaya alışık olduğu tepkilerinden biri olan hızlı hızlı kırpıştırdığı kirpiklerinin arasından onu izledi.
"Şu anda dikkatimi dağıtıyorsun Enid," dedi, sadece Enid'in onda gördüğü en şapşal haliyle.
Etraf kalabalıktı. Wednesday, Enid'e istediği cevapları vermeden önce bakışlarını etrafta dolaştırarak Sirenlerden birkaç kişinin, kurtlar grubunun tamamının ve de en uzak köşede durup bakışları ona baktığı an kesişen Elizabeth'i gördü. Kaşları çatıldı öfkeyle. Ve tekrardan yüzünü önüne dönüp elini Enid'e uzattı. Kız arkadaşının elini kaptığı gibi onu okulun dışına, ormanlık alana doğru götürdü. Ancak tehlike açısından fazla uzaklaşmadan durdu. Okul kapılarının kırk adım ilerisinde, iri bir çam ağacının altında duruyorlardı. Enid, durdukları yerde kafasını geriye dönmüş hareketli okulunu izliyordu. "Buraya neden geldik?" diye sordu, yüzünü tekrar Wednesday'e dönüp kaşlarını merakla çatarken.
Wednesday de kendi sırasında kafasını geriye dönüp ormanın derinliklerine baktı. Baktıkça öfkeyle kaşları çatıldı. Yüzünü tekrar Enid'e dönmeden önce neredeyse duyulmayacak boğuk bir sesle tısladı.
"Tehlike çok yakınımızda Enid. Seni korumam gerek."
Enid'e dönüp her iki eliyle de yanağını kavradı. Başparmaklarının altındaki yumuşacık deriyi okşarken sevgilisine biraz daha yaklaşıp soluğunu duyabileceği bir şekilde dibinde durdu.
"Wendy, neler oluyor?" diye sordu Enid, aynı şekilde o da ellerini Wednesday'in yanağına bıraktı. Konuşurken dudakları sevgilisinin dudaklarına dokunuyordu.
"Benimle ilgili bir görü mü gördün?"
Evet, dercesine başını salladı Wednesday. Enid'in masmavi gözleri korkuyla parlarken uzanıp dudağını öptü. "Sen tehlikedeydin ve ben seni kurtarmak için kendimi feda ediyordum. Tek gördüğüm şey bu. Hayatta kalacağın için mutluyum ama ilk defa düşmana karşı yenilme ihtimalimi kabullenemiyorum. Ben asla yenilmedim Enid..."
"Sana bir şey olmasına izin vermem. Dönüşümümü tamamlamam gerek ve ben bunu bir türlü yapamıyorum. Düşündüğümüz yöntem de işe yaramadı."
Enid, üzgün bir şekilde kafasını önüne eğdi ve Wednesday ona kısa bir süre daha bakarak sevgilisini kollarına alıp sardı. "Korkma Enid, her şey yoluna girecek. Bunu hissedebiliyorum."
"Hani senin hislerin yoktu?"
Enid, kıkırdayarak alayla elini Wednesday'in omuzuna çarptı ve Wendy, onu kollarında daha da sıkı sararak çenesini kafatasının üzerine bastırdı.
"Sana kadar ben de öyle düşünüyordum. Ama öyle değilmiş gördüğün gibi..."
————
Müdüre Weems, evraklarına boğulmuş bir şekilde gece yarısına kadar odasında oturmuş hâlâ imzalaması gereken evrakları kontrol ediyordu.
Kısa bir an için kapısı tıklanarak içerisi yardımcısı Bayan Silver girdi ve genç kadın müdürenin yorgun, ciddi bakan mavileriyle karşılaşarak olduğu yerde durmayı tercih etti. Müdürenin masasına daha fazla yaklaşmadan, "Gomez malikanesinden aradılar efendim. Sizinle acilen görüşmeleri gerekiyormuş. Size iletmemi istediler."
Kalbi tekledi. Bugüne kadar asla böyle bir çağrı almamıştı ve tüm hücreleri ona şu anda tek bir gerçeği haykırıyordu. Bu konuşma kesinlikle Morticia'yla ilgiliydi. Sevdiği kadın tehlikedeydi...
Ayağa fırladığı gibi masanın etrafından dolaşarak yardımcısının yanından geçip açık bıraktığı kapıdan koridora çıktı. İçinde hiç iyi bir his yoktu...
———
Bir yerlerde gök gürlüyor, Nevermore ormanlarının üzerinde mavi şimşekler çakıyordu. Yaklaşan büyük bir tehlike vardı. Kimsenin gözetemeyeceği, önleyemeyeceği kadar büyük bir felaket bekliyordu onları. Wednesday, yine uyuyamamıştı. Saatlerce yürüyüp düşündüğü ormanın kıyısından okula geri döndüğünde iri, kireçten arınmış devasa okul kapılarının önünde hiç beklemediği bir kişiyle karşılaştı. Şu anda öfkeyle baktığı gözlerin sahibi aslında günlerdir zihnini işgal eden kişiden farklı birisi değildi.
"Müdüre Weems?" dedi, hırıltılı sesiyle. Uzun boylu kadına bakmak için kafasını iyice geriye yatırdı. "Gerçekleri daha ne kadar saklayacaksınız?"
Genç kadın soru karşısında kaşlarını çatarak takım elbisesinin cebindeki elini de beraberinde yumruk yaptı. Wednesday, zeki bir kızdı. Bir gün tüm bu olanları öğreneceğini biliyordu ancak o günü bu kadar erken beklemiyordu. Tam dudaklarını aralayıp, gitmesi gerektiğini söyleyecekken bir anda gördüğü görüyle kafasını geri yatırarak mavi gözlerinin önünde canlanan manzaralara karşı gözlerini belertti.
Çok kısa sürmüştü. Gözlerinin önünden geçip giden kısa zaman içinde kanını donduran, nefesini kesen onlarca anıya şahit olmuştu genç kadın ve görüsü bitip kafasını tekrar doğrulttuğunda başını eğip göz göze geldiği parlak kahvelere karşı yutkundu. Bir karar vermesi, hızlı davranması gerekiyordu. Her şey sandığından da kötüye gidiyordu ve tüm bu ortaya saçılan iplerin ucunu yakalayıp elinde tutma işi sadece ona kalıyordu. İyi düşünmesi, mantıklı kararlar alması gerekiyordu. Bu yüzden de siyah pantolonunun cebinden çıkardığı elini karşısındaki öğrencisinin yanağına bırakarak avucunun altındaki deriyi şefkatle okşadı.
"Güvende kal Wendy," dedi, ona daha önce hiç seslenmediği isminin kıslatmasıyla. Samimi bir şekilde gülümseyerek içindeki korkunun sesine yansımamasına özen gösterdi.
"Ben dönene kadar güvende kal..."
Hikayeyle ilgili düşüncelerinizi merak ediyorum. Sizce bizi ne tür bir final bekliyor?
Müdüre Weems'in gizlediği sır ne olabilir?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
New Moon / Wenclair gxg
RomanceEnid'in dönüşümünü tamamlayamamasına neden olan tek şey kızgınlık geçirdiği sürede onu tatmin edecek bir partnerinin olmamasıydı. Wednesdey bu durumu fark edip Enid'e yardım edebileceğini söylediğinde ikili sonunun nereye varacağı bilinmez olan bir...