*11*

659 75 27
                                    

Hava kararmıştı. Nevermore'un üzerinde kara bulutlar dolaşıyordu. Tüm bu manzarayı, elindeki hatırı sayılır derecede pahalı viski kadehiyle odasının dikdörtgen, iri penceresinin önünde durarak izleyen sarışın kadın huzursuzdu. Pencerenin karelerden oluşan camlarına yansıyan bozulmuş görüntüsünden bile çatık kaşları ve öfkeyle bakan mavilerindeki ateş belli oluyordu. Bakışlarıyla okulun bahçesinden ayrılan siyah silueti takip ediyordu genç kadın ve o gölge bahçesine adım attığından beri tüm düzeni bozulmuştu. Yeniden... Aldığı karardan hemen pişman olmuştu, ebeveynleri okulda ağırlama fikri kesinlikle yanlıştı. O kadını görmeye zerre tahammülü yokken bunu neden yapmıştı ki...? Kesinlikle hataydı...

Arkasına döndüğü gibi kristal kadehin içindeki koyu altın sarısı sıvıyı tek iri yudumda yutarak hızlıca sağ duvarda yelkovanı sesli bir şekilde dönen saate baktı. Gece on bir olduğunu gösteriyordu. Saat on birdi ve bu da o demek oluyordu ki...

"Kahretsin" dedi, korku ve endişeyle odasından fırlarken. O aptal kadın ne diye gecenin bu saatinde ve hava bu kadar soğukken dışarı çıkmıştı ki?

Larissa, okulun bahçesini geçip korkuluklu kapılarından orman yoluna girdiği anda yoğun bir ses tabakası etrafını sardı. Boğazı kurumuştu. Yutkunamadığı bir yumru gırtlağının ortasına yerleşmiş nefes almasını engelliyordu. Nereye gittiğini bilmeden sadece alıştığı yönü takip ederek sisin içine doğru yürüdü ve gücü yettiği bir şekilde gür bir sesle bağırdı. "Morticia!"

Cevap sağır edici bir sessizlikti. Baykuş guklaması ve karganın rahatsız edici sesi onu takip ediyor gibiydi. Burası büyülü bir ormandı, bu seslere alışıktı genç kadın fakat şu an duymak istediği sesler bunlar değildi hayır, şu an duymak istediği tek ses o lanet karının sesiydi. "Morticia!"

Biraz ilerisinden süratle geçen hızlı bir gölge hissetti. Onun kim olduğunu biliyordu ve avlanmak için nasıl acele ettiğini. Kalbi boğazında güm güm atarken düz bir şekilde sadece iç güdülerine güvenerek sisin içine doğru koştu ve yavaş yavaş ormanın içine doğru dağılan sis dalgasının ortaya çıkardığı karanlık manzarada korkmuş, siyahlar içinde dikilen ince bir figürle hemen onun önünde ona doğru adım adım ilerleyen heybetli başka bir figür gördü. Anında adını seslendi, hiç işe yaramayacağını bilse de... "Tyler, yapma! Onun kim olduğunu biliyorsun..."

Hyde, yaralıydı, öfkeli ve hüsrana uğramıştı. İncinmişti. Larissa, genç adam sesini duyduğu anda yüzünü ona dönüp korkunç dişleri ve iri gözlerine rağmen hüzünle inlemesinden anladı bunu fakat yüzünü tekrar ona korkuyla bakan diğer kadına döndüğünde bir adım daha ileriye atmaktan kaçınmadı. "Tyler, öfkene yenilme, sadece hatırla. Bunu daha önce de yaptın..."

İşe yaramıyordu. Hyde, git gide kadına yaklaşıp korkuyla titreyen vücudunun tam önünde durdu ve elini havaya kaldırırken Larissa yaralanmasına, hatta ölmesine bile aldırış etmeden önüne atlamayı düşündü fakat Hyde'ın uzun parmakları sadece kadının yanağına inip çıkık elmacık kemiğini okşayarak önüne düştüğünde Larissa, gözlerini yakan tuzlu damlaları serbest bıraktı. Hyde, iri cüssesinden kurtulup yavaşça insan bedenine dönüştüğünde Larissa genç adamın önüne geçerek elini yanağına bıraktı. "Tyler! bana bak lütfen..." Tyler, o esnada ona bakmayı reddediyormuş gibi hala omuzu üzerinden arkada duran kadına bakıyordu. Ona işkence gibi gelen yirmi yıldan beri onu sadece ilk kez görüyordu. Duyguları karmakarışıktı ve kahverengi gözleri üzerini kaplayan sulu tabakadan dolayı daha bir açılmıştı. Larissa genç adamın gözbebeklerine yerleşen ve arkasındaki kadını izlerken yoğun bir şekilde parlayan acıyı görebiliyordu. Bir kez daha fısıldadı ismini ama Tyler ona bakmadı bunun yerine arkasına döndüğü gibi ormanın derinliklerine doğru koşarak gözden kayboldu.

"Nevermore'da bir hyde olduğunu bilmiyordum?"

Morticia, nihayet konuşmaya başladığında Larissa çatallaşmış sesini duyarak gözlerini kapattı. Omuzu üzerinden ağır ağır kadına döndüğünde bakışlarını onu izleyen kahvelere sabitledi. Onun gözleri diye düşündü, izlediği her santimi içini yakarken. "O kimdi Larissa? Tyler, dedin, onu tanıyordun."

Bu bir tehdit değildi, hesap da sormuyordu. Yılların tecrübesiyle karşısındaki kadını kendinden bile iyi tanıyordu Larissa bu yüzden de üzerindeki gri yün kabanı çıkarıp onun ince omuzlarının üzerine örttüğünde kadını sırtından hafifçe baskı uygulayarak okula doğru yönlendirdi. "Nevermore'a dön Morticia, korkma artık güvendesin. Benim onu bulmam gerek, kalan her şeyi sonra konuşuruz."

Larissa, geri geri giderken Morticia şaşkın bir şekilde sadece başını sallamakla yetindi. Zaten ona karşı gelip başka ne söyleyebilirdi ki? Müdire çoktan kararını vermişti. Sarışın kadın gecenin karanlığında sık heybetli ağaçların arasında o genç çocuğun peşinden koşarken Morticia da üzerindeki krem rengi kabana sıkıca tutunarak okula doğru geldiği yolu geri yürüdü. Uyurgezerlik denilen bir alışkanlığa sahip değildi ama yatağından kaldırıp onu ormana, az önce durduğu o araziye çeken güçlü bir enerji tarafından yönetilmişti. Ciğerlerine çektiği her soğuk havada bilinci biraz daha yerine gelirken korkuyla titredi. Tyler, diye seslenmişti müdüre. O çocuğun ismi Tyler'di ve hyde olmasına rağmen onu incitmemişti. Morticia en eski ve soylu ailelerden birinden geliyordu ve hyde'lara çok rastlanmasa bile onların ne kadar tehlikeli olduklarıyla ilgili bir bilgiye sahipti ama o çocuk... O çocuğun gözlerinde sadece kırgınlık vardı. Ona yönelik bir kırgınlık ama oysaki Morticia onu sadece bu gece görmüştü. Daha önce tanıştıklarını zannetmiyordu. Yine de o bakışların hüznüne etkilenmediğini söyleyemezdi. İçine işleyen, üzerindeki sıcak kabana rağmen onu titreten farklı bir duyguydu bu... Tarif edemezdi...

—-

"Tyler!"

Nefes nefese ağaç eve girdiğinde genç adamı eşofmanını üzerine geçirmiş ama sırtı hala çıplak bir şekilde küçük ahşap odanın içinde buldu. Gözleri kan çanağına dönüşmüşçesine kızarık damarlarında parlayan gözyaşlarıyla ona bakıyordu. Sessiz ve ilk defa bu kadar savunmasız görüyordu onu. Bu duygu Larissa'yı derinden yaraladı. Daha fazla tutamadığı hıçkırığını serbest bırakırken hızlıca kollarını önündeki genç adama dolayarak onu ensesinden kavradığı gibi kucağına çekti ve Tyler'in ilk defa tepki verip kollarını beraberinde beline sarışıyla gözlerini kapatıp birkaç kelime fısıldadı.

"Özür dilerim, oğlum bunları yaşamanı hiç istemezdim."

Çatallaşmış sesi boğuk bir fısıltıdan fazlası değildi. Elleri Tyler'in sırtında yukarı aşağı bir şekilde sırtını düz bir çizgiyle okşamaya devam ederken Tyler çenesini omuzuna bırakarak derin bir nefes çekti içine ve... "Onu gördüm anne, annemi ilk kez görebildim... Nihayet..."


Çok sormak istiyorum bu hikayede nereye kadarını kim kimin nesi olayını ne kadar çözebildiniz diye ama 😂😂😂😂 bir cevap alabilecek miyim emin değilim 😄

Hızlanacağımız bölümlere geçtik bu kurgumu aşırı seviyorum❤️ ama bir an önce de finalini görmemizi istiyorum çünkü öncesinde neler yaşandığını yazacağım devam ve ikinci kitabını da yayınlayacağım. Onun öncesinde bunu bitirmem gerek ama 🥰

Yorumlarınızı bekleyeceğim 💙

New Moon / Wenclair gxg Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin