*15*

758 95 13
                                    

Keyifli Okumalar 🥰

Tarih dersinden yeni çıkmışlardı. Bahçede muazzam bir güneş vardı ve tüm öğrenciler gri, taş duvarların çevrelediği soğuk odalarda gördükleri dersten kurtulur kurtulmaz kendilerini bahçeye atmışlardı. Kapıdan son çıkanlardan biriydi Wednesday. Birleştirdiği elleri kalçasının hemen altında sabit bir şekilde dururken kıstığı gözleriyle bahçeyi tarıyordu. Enid, buralarda bir yerde olmalıydı. Onun o sinsi sirenle herkesten önce gülüşerek sınıftan çıktığını görmüştü ama ne tuhaftır ki, şimdi ikisi de etrafta görünmüyorlardı...

Bir anda omuzunun gerisinden gelen bir tutuşla başını gerisin geriye arkaya yatırıp elektrik yemiş gibi bir kasılma yaşarken gözlerinin önünden hızlı bir şekilde birkaç nefesini kesen görüntüler geçti.

"Enid" dedi; doğrulur doğrulmaz, nefes nefese kalmış bir şekilde. Heyecanla etrafına bakındı ve görüşünü kesen bir yüz hemen önüne geçip avuçlarını yanaklarının üzerine kapattığında Wednesday önünde görmek istediği mavilerin yerine farklı, daha ruhsuz ve soluk bakan mavileri bulunca irkilerek geri çekilmeye çalıştı ancak o geriye bir adım atsa da Elizabeth de aynısını yaparak ellerini yüzünden çekmeyi reddetmişti.

Wednesday, hala bilincini tam olarak geri kazanamadan zihninde onu ürküten görüntülerin arasında savrulup dururken tüm bu işkencesi yetmezmiş gibi Elizabeth'in arkasından geçen ve üzgün gözlerle dönüp ona bakan Enid'i görmesiyle her şeyin daha da kötüye gideceğini fark edebilmişti. Enid, gözlerini yüzünde gizleyemediği kırgınlığıyla gözlerinden çekerken Wednesday uzaklaşan oda arkadaşının arkasından bakmakla kaldı. Kilitlenmişti garip bir şekilde. Gördüğü ürkütücü manzarayı hafife almaması gerekiyordu. Bu yüzden de çeşmenin başında oturan sirenin yanına giden kızı bakışlarıyla takip ederken kaşlarını çatarak öylece bekledi.

"Wednesday neyin var? Elektrik direğine toslamış gibi geriye savruldun?"

Elizabeth'in sorusu kendine getirdi onu. Bakışları yuvarlak taş çıkıntının üzerine oturup kınayan bakışlarla onu izleyen gözlerden önündeki mavilere kaydı ve bıkkınlıkla iç geçirdi.

"Evet, maalesef günün belirli saatlerinde tıpkı bir saat akrebi gibi kemiklerim yer değişirken belim kırılıyor, bende böylece geriye yatıyorum."

"Hı?"

"Çek elini Elizabeth, ben bana dokunulmasından hoşlanmam."

İki eliyle mecburen kavradığı elleri yüzünden uzaklaştırarak ikisi arasındaki boşluğa bıraktı. Elizabeth, nihayet ihtiyacı olan o mahremiyeti ona vermiş ve birkaç adım geri çekilmişti.

"Tamam tamam" dedi ellerini havaya kaldırıp gardını indirirken. "Dokunmak yok ama bana sana neler olduğundan bahsetmek ister misin?"

Bunu yapamazdı. Enid'in güvenliği konusunda kimseye güvenemezdi hele ki böylesine bir görüntüyü daha yeni görmüşken.

"Biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var" dedi, topuklarının üzerinde hızlıca dönüp kapıya yöneldi. Sırtının üzerinde hala Enid'in ok gibi ona sapladığı bakışlarını görebiliyordu ama durup olup biteni ona açıklayacak zamanı yoktu. Hayatı risk altındaydı ve eğer Wednesday sevimli bulduğu kızını kurtarmak istiyorsa kimseyi ürkütmeden doğru bir adım atmak zorundaydı.

Okulun kapısından içeri girer girmez doğruca yatakhaneye kalkan merdivenlere yöneldi ve merdivenleri inen müdüre Weems'in yanından hiçbir tezahüratta bulunmadan geçip gitti.

Kadın arkasından bakışlarında sorgulayıcı bir ifadeyle kuşkuyla baktı...

--

Düşün Wednesday...

New Moon / Wenclair gxg Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin