*16*

676 88 5
                                    


Dışarıdaki fırtına dinmek bilmiyordu. Yuvarlak pencereden duvara yansıyan ışıklar gökgürültüsünün geride bıraktığı ürkütücü sesleri tamamlıyordu. Gölgeleri izliyordu Wednesday. Enid'in yatağına yatmış, kafası omuzunda uyuyan oda arkadaşının saçlarını parmakları arasına dolayıp okşarken, duvarda hareket eden gölgeleri izliyordu. O gölgeler fırtınanın yerden havaya kaldırdığı ve çama çarptığı çalı çırpılardan başka bir şey değildi. Hiçbir tehlike oluşturmuyorlardı ama yine de fırtınanın ürkütücü uğultusunu aratmayacak olan, cama çarptıkları an çıkardıkları gürültü Wednesday'yi düşünmeye zorluyordu. İçi hiç rahat değildi. Öngörüsü her zaman için gerçekleşen bir şey değildi ama yine de dikkat etmesi gerekiyordu. Bir anda her şey kontrolü altından çıkabilirdi. Onu kaybedebilirdi...

Hareket eden parmakları bu düşüncenin ürkütücü etkisi altında hareketini durdurunca Wednesday kafasını çevirip yüzünü boynuna sokmuş olan kıza baktı. Her şeyden habersiz, huzurlu bir uykudaydı. "Seni korumanın bir yolunu bulmam gerek Enid" dedi, yarı fısıltıyla. Sonrasında bir süre daha düşündükten sonra istemsizce derin bir uykuya çekildi. Enid'in onun uyanık olan sinirlerinin üzerinde kesinlikle bir etkisi vardı.

Kantin her zamanki gibi kalabalıktı, Wednesday de bir o kadar iştahsız. Enid, güzel diye diye onu çekiştirdiği tezgahların yanından ağzına birkaç lokma çörek tıkıştırmıştı. Wednesday onları güçlükle çiğneyip yutmaya çalışırken bir taraftan da sevimli oda arkadaşının pençelerinden nasıl kurtulacağını düşünüyordu. Enid'i severdi fakat sürekli kafasının bir köşesinde hiç susmayacak bir şekilde konuşup durmasına hâlâ da alışamamıştı.

"Wednesday, seninle biraz konuşabilir miyiz?"

İkisi de kafasını ses gelen yöne döndüklerinde Wednesday konuşmadan önce ağzındaki son lokmasını da yuttu. "Evet, elbette" dedi, boğazını acıtan o sesle. Hızlı yuttuğundan dolayı lokma boğazını çizerek geçmişti.

"Yalnız" dedi sarışın kız ve Wednesday'in kaşları çatılırken Enid'in tuttuğu elini sıktığını hissetti. Bakışlarını onu izleyen mavilerden yanında öfkeyle soluyan bir diğer maviye döndü. Enid, önündeki kıza tırnaklarını çıkarmamak için kendisini güçlükle tutuyordu, Wednesday bunun farkındaydı ve her ne kadar kabul etmek istemese de kızın bu davranışları içindeki fanilere has o küçük parçasını mutlu ediyordu.

"Kütüphaneye geçelim o zaman" dedi, bakışlarını ondan yanıt bekleyen diğer mavilere dönerken. Enid, öfkeyle tıslayarak tuttuğu elini bıraktı. Wednesday anında yanından uzaklaşmaya kalkan kızı bileğinden yakalamasaydı yine işlerin sarpa saracağından haberdardı, bu yüzden de kafasıyla Elizabeth'e gitmesini işaret ettikten sonra ondan kurtulmaya çalışan oda arkadaşının iki elini de yakalayarak onu hareketsiz kalmaya zorladı.

"Enid, beni dinleyecek misin?"

"Hayır" diye tısladı Enid, öfkeyle ellerini havaya kaldırarak sert bir şekilde yere indirdi ve böylelikle Wednesday'in tutuşundan kurtuldu.

"Git sevgili arkadaşına anlat anlatmak istediklerini, ben seni dinlemek istemiyorum." Yüzüne karşı bağırdı. Wednesday, neden sürekli aynı şeyleri yaşadığını sorgulayıp duruyordu. Ama şimdi bunun sırası değildi. Enid'i ikna etmesi gerekiyordu. "Bana güveniyor musun?" diye sordu, doğrudan onu izleyen mavilere bakarken. "Tabii ki hayır," dedi Enid, tekrar bağırarak. Wednesday, alayla dudağını kıvırırken kafasını sağına doğru yatırdı. "Öf, tamam güveniyorum." Enid, pes etmekte gecikmedi. Wednesday, kızgın oda arkadaşının ellerini tekrar tuttuğunda kantinin kalabalığına aldırmadan öne doğru yürüyüp aralarındaki mesafeyi tamamen kapattı ve Enid'le yüz yüze durdu. "Bana güven lütfen Enid, tehlikedeyiz. Bunun Elizabeth de farkında ve o yüzden sürekli konuşuyoruz ama senin bu işe bulaşmanı istemiyorum."

New Moon / Wenclair gxg Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin