*14*

627 82 3
                                    


Keyifli okumalar :) Hadi yine iyisiniz peş peşe iki bölüm attım 🙃

Enid, neşeyle kütüphaneye girdiğinde kapının girişinde donakalmasını sağlayacak bir manzarayla karşılaştı. Biraz ileride, arka arkaya sırayla dizili rafların önden üçüncüsünün hemen sağındaki masada sırtı ona dönük bir sarışın ve onun hemen tepesinde de tanımadığı o sarışınla sohbet eden Wednesdey'i görüyordu. Kalbi atma hızını gereğinden fazla artırırken son anda peşinden gelmediğini fark eden Bianca geri dönüp elini kaptığı gibi Enid'i peşinden çekiştirdi ve tam bu esnada kütüphanenin girişindeki hareketliliği fark eden Wednesday'in bakışları onun durduğu alanın tam tersi yönüne yürüyen Bianca'yla el ele tutuşmuş olan Enid'e döndü. Enid, ona gözlerini devirip elini tuttuğu esmerle birlikte masalardan birine sırtı ona dönük bir şekilde otururken Wednesday'in çatılan kaşlarının ortasında daha derin bir çizgi oluştu.

"Wednesday, beni dinliyor musun?"

Elizabeth'in sorusuyla bakışlarını Enid'in sırtından ayıran Wednesday kafasını olumlu anlamda sallayarak önüne döndü. "Evet, seni dinliyorum."

"Döngüyü hesapladığını söylemiştin. Ama bu canavar avlanmak için senin hesapladığın döngünün de dışına çıkabiliyor."

Dikkati dağılmıştı bir kere. Olumlu anlamda başını sallasa da Elizabeth'in anlattıklarının birini bile dinlemiyordu.

Aptal!

Aptal!

Aşk zayıflıktır. Bu zayıf yönünü ortaya çıkarmana hiç gerek yoktu Addams, dedi; içten içe kendini azarlarken. Gözleri kısıldığında işaret parmağını sarışının Hyde'lar hakkında açtığı tarih kitabı sayfasının üzerine koydu. "Burada onlardan canavar olarak bahsedilmiyor Elizabeth. Onlar da bizimle aynı türden, dışlanmışlardan" dedi, yarı öfkeli ve hala yarı dalgın ses tonuyla.

Elizabeth, ona karşı çıkmakta endişe göstermedi. "Öyle ya da böyle, bizim türümüzden olması canavar olduğu gerçeğini değişmiyor. O bir katil."

Keskin siyahlarına bakan mavi irisler şehvetle parlarken Wednesday gözlerini kısıp ellerini sırtında gelişi güzel bir şekilde birleştirdi ve tam da yüzüne karşı fısıldamak için Elizabeth'e doğru eğilirken omuzuna dokunan bir el onu bunu yapmaktan alıkoydu.

"Seninle biraz konuşabilir miyiz?"

Sinirli sesin sahibi Enid Sinclair'den başkası değildi. Wednesday, yarı eğilmiş bir şekilde henüz doğrulmaya fırsat bulamadan yüzünü omuzu üzerinden sağına, ona öldürücü bakışlarla bakan mavilere döndü. Sadece bir kez kafasını salladı ve doğrulur doğrulmaz gözlerini ona gelişi güzel bir şekilde devirip kütüphanenin çıkışına doğru yürüyen oda arkadaşının peşinden gitti.

"Sen ne halt ettiğini sanıyorsun?"

Koridora çıktıkları an Enid, yanlarından geçip giden öğrencilere aldırmadan kollarını iki yanına açarak onu şaşkın bir şekilde izleyen kıza bağırdı. "O aptal da kimin nesi oluyor?"

Okula dönem ortasında nadiren alınan öğrencilerden biriydi Elizabeth de ve oda arkadaşı olmadan kendine özel bir odada kaldığı için kimsenin ne yeteneğinden ne de nereden geldiğinden haberi yoktu. Görünüşe göre sadece Wednesday'le konuşuyordu ve Enid'i en çok öfkelendiren neden de tam olarak buydu. Neden Wendy? Onun Wednesday'i... Onun!

"Bir cevap verecek misin nihayet?"

Üzerine doğru yürüyüp öfkeyle yüzüne soluduğunda, Wednesday, hala ellerini sırtının ardında rahat bir şekilde birleştirmeye ve Enid'in geçirdiği öfke nöbetinden hiçbir şekilde etkilenmediğini yansıtan taş gibi bir yüzle dikilmeye devam etti. "Senin hakkında soğuk mezardan farkı yok dedikleri doğruymuş gerçekten de, beni sinir ediyorsun. Tanrım."

New Moon / Wenclair gxg Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin