16. ORMAN KUYTUSU

57K 1.7K 3.2K
                                    

Ben... açıklayabilirim... şöyle...

Ama sonuçta geldik bence bu bile büyük başarı benim açıklama burada bitti bana sövemezsiniz ben izleyiciyim.

Yekta Kırankılıç---> yektakrnklc_
Hafsa Derice----> hafsadericee
Adar Özata---> _adarozata_
Hakkı Kozova---> hakkikozova_
Pera Görgün---> peragorgun

Ben de burdayım ya bana da gelsenize beeee---> edayyllmz_

Aman üf Allahtan yılbaşında atacaktım, ama poğaça yüreğim el vermedi.

Ve son bir şey daha sınır getiriyorum, hemen bitirmeyin valla gelir palalar lahmacun yapar giderim sizi Yekta'ya yediririm, inadım inat deyip sınırı bitirirseniz kırbaçlarım.

Vote: 200 Yorum: 1.000

Sezen Aksu, Firuze

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sezen Aksu, Firuze

16. Bölüm

1 Aralık 2018

"Abiciğim, seni okula bırakmadan önce şu mağazada küçük bir işim var, dersinin başlamasına daha var mı?" Diye sordu abim, önümdeki insan topluluğuna, hayata yetişme acelelerine donuk gözlerle bakındım. Kimisi koşarken elindeki poşetler sarsılıyor, bedenime çarpıyormuş gibi hissettiriyordu. Sanki o poşetler bendim, birinin ellerinden tutup oradan buraya savrulup amansızca sürükleniyordum. Dermanım kalmamıştı. Taşıdığım çanta ağır geliyor, bir sürü taş yığınını çantama doldurmuşumcasına, dizlerim titriyordu.

"Var daha." Diye mırıldandım, sol elimi sıkıca tutuyordu. Benim diyordu, abiciğim benim senin koruyucu meleğin. Hep elini tutacağım, hep burada olacağım. Öyle sıkıca tutuyordu. Biri beni alıp kaçırsa elim onun elinden sökülmezdi. Yüreğim iplik gibi sökülürken, bu el benim elimden sökülemezdi.

Gök gürledi, gri bulutlar daha önceden üzerime toplanmıştı. Soğuk rüzgar yüzümü aniden tokatlayınca kirpiklerimi, aralarından rüzgarlar geçen gözlerimi kırpıştırdım. Başımın üzerinde yumurta var gibi bir yavaşlıkla gökyüzüne kaldırdım, kaldırdığım an kirpik ucuma bir tane damla vurdu, damla kirpiğimden sıçrayarak yanağımdan süzüldü.

"Gel abim." Elimden tutup mağazaya ilerletirken, kaçak bir hasta gibi ruhsuz, davranıyordum. Onun beni yürütüşüyle sekip duruyordum, ayakkabılarım yere pat pat çarparken, soğuk rüzgarlar montumun içine kadar sızabiliyordu. Alt dudağım seğirince, dişlerimi alt dudağımın içine mezara toprak atarda küreğini mezarın tam üstüne sinirle saplar gibi sapladım.

HARESEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin