7. SERÇENİN DÖKTÜĞÜ GÖZYAŞI

40.9K 1.6K 1.5K
                                    

Bebeklerim, öncelikle lütfen okuyan olursa, yıldıza elleyin. Çok zor değil.

Sonralıkla, bir nokta bile olsa yorum yapıp kendinizi belli edip beni sevindirseniz ne olur ki...

Okuyan herkes kendisini bir yorum yaparak belli etsin.

Başka kitap ismi, kitap karakteri, başka kitaplara dair her şey her söz yasaktır. Yazmayın, devam ederseniz kitaptan engelleneceksiniz.

 Yazmayın, devam ederseniz kitaptan engelleneceksiniz

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İkiye On Kala, Depresyon Güzelim

7. Bölüm

"Sanki beni karanlıkta bırakmamışsın gibi, sanki hiç yaşatmamışsın ve ben de yaşamamışım gibi."

Yorgun gözlerimi dolaba çevirip açtım. Bir tane üzüm aldım, üzüm tıpkı bir göz gibiydi. Tıpkı insan gözü gibi, sulu ve jöleliydi. İşaret ve baş parmağımla sıkıştırdığım üzümü yavaşça ezip bıraktım. Ağzıma hemen attıktan sonra sanki bedenim üzümü çıkarmak istiyor gibi hapşurttu beni. Burnumu çekip burnumu hızlı hızlı ovdum. Sonuç ne mi? Hasta olmuştum... Hay ben filmlerin, kitapların. Ne bileyim hasta olmuyorlardı ben de olmam sanmıştım! Boğazım acıyordu.

"Iy ya, mutfağımda virüslü var." Diye söylendi Yekta içeriye girerek, gözlerim yaşardığı için gözbebeklerimi ona çevirmek gözlerimin en derinindeki kılcal damarları bile acıtmıştı.

"Kes sesini, hastayken daha sinirli olurum ben." Diyerek üzüm salkımının hepsini aldım. Gözleri elimdeki üzümlere kaydıktan sonra kaşlarını çattı. Neden sinirlendiğini biliyordum. Haddinden fazla üzüm almıştım.

Hızla koşup elimdeki üzümü çekmeye çalıştı,"Bırak lan! Hepsini yemene, zaten büyük olan götünü daha fazla büyütmene hayatta izin vermem!" Parmaklarımızın arasında bazıları ezildi ve parmaklarımızı birbirine yapıştırmak ister gibi sıvaştı. Birkaç taneside yere düşüp sekti.

"Bıraksana Allah'sız, halim yok zaten!" Dedim, sesim kesinlikle tabağa sürtülen çatal gibi çıkmıştı. Hastalık neden ses inceltirdi sanki?" Bak konuşturma beni sesime bak."

Dudaklarının titrediğini, yeşil gözlerinin parladığını gördüm, gözlerimi derince devirdiğimde yüzüme doğru haykırarak güldü." Senin sesin ölmüş! Sese bak! İiiiiğ, iiiiğ diye çıkıyor." Bu dediği onu daha fazla güldürürken yüzünü yavaşça tuttum, duraksayarak omzunun üstünden bana bakarken ben onun sakalları dolayısıyla pürüzlü olan yanaklarından tutup kendi yüzüme çevirdim. Yeşil gözlerinde sorgu geçti, her an geriye çekilebilir bana sövebilirdi. Parmaklarımın arasındaki üzümün soğukluğu bu adamın yüzüne çarpıyor, yeşilleri üzüm yeşilliğine meydan okuyordu.

HARESEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin