__________OY SINIRI 35'TİR YORUMLARINIZI VE OYLARINIZI BEKLİYORUM İYİ OKUMALARI:))
_________
26 Kasım 1973
Havalar iyice sertleşti. Havaların iyice soğuduğunu ortak salon camlarına yapışmış vatozlardan da anlayabiliyoruz. Freya bu görüntülerden nefret ediyor sanırım deniz halkını pek sevmiyor.
Black sakatlanalı tam olarak üç hafta geçti. Sanırım artık kolu alçıdan çıkacakmış. Bu kadar uzun sürmesine bile şaşırdım muhtemelen kendince dram yaratmak için hâlâ takmaya devam ediyordu.
Bu süre boyunca Regulus'la olan arkadaşlığımız çok daha pekişti. İkimizde birbirimizi bu konuda çok iyi anladığımız için birbirimize kendimizi açabiliyoruz. Kendimle alakalı bir şeyleri anlatmayı tercih etmem ama en azından kardeşler konusunda Regulus'a destek olmak için anlatmakta sıkıntı görmüyorum. O da artık eskisi kadar umursamıyor, sadece arada bir Büyük Salon'da yemek yerken gözü kayıyor. O kadarı da olur yapacak bir şey yok.
"Gryffindor masasına bakın. Black drama yapmayı bırakıp alçısını çıkarabilmiş." diyen Hardy'nin sesiyle gözlerimiz Black'in olduğu yönde durmuştu. Fazla bakmadan geri önüme dönüp sohbeti dinlemeye devam ettim. Sabahları uykusuz olduğum için biraz huysuz oluyorum ve bomboş bakışlarla insanları izliyorum.
"Onun işi gücü drama yapmak!" diyen Snape'in sesini duyunca tersçe bakıp 'sen çok biliyorsun sanırım' bakışımı yolladım. Daha sonra bakışımın ne alaka olduğunu anlamayıp geri önüme döndüm. Sadece Snape'i sevmiyorum, nefes almasına bile kurulabilirim.
"Bunu diyen sen misin Flint?" diyerek dalga geçti Vanity, Hardy'nin dediğine ithafen. "Yüzünde ufak bir sıyrık oluştu diye geçmesine rağmen hâlâ ağlıyorsun." diyince hepimiz onların bu atışmasına güldük.
Hardy tam olarak bu üç hafta boyunca yüzündeki çizikle alakalı konuşup durdu. Şu an yüzünde çizik bile yok ama Vanity'nin yaptığı hatayı yüzüne vurmak istiyormuş. Vanity en son sinirlenip suratına bir yumruk indirmişti sanırım, kesinlikle hak ediyor.
"Öyle deme ama Vanity." diyerek Hardy'nin yüzünün eskiden yaralı olan kısmına dokundu Rabastan. "Şu bebeksi surata bir zarar gelse kim olsa ağlardı." dedi dalga geçerek. Buna karşılık Nott ve diğerleri güldü ve Hardy sertçe Rabastan'ın elini çekti.
"Cidden Hardy. Biraz dayanıklı ol bak biz neler neler yaşadık." diyen Mulciber bana yandan bir bakış atmıştı. Buna karşılık Nott ve Rabastan ona sert bakışlar yollayınca gözlerini devirip önüne döndü. Ben sadece sırıtmıştım.
"Çok sevgili arkadaşlarım Mcgonagall'ın parşömen ödevini tamamlayan acil bana ulaştırabilirse çok sevinirim." dedi Emery Bulstrode.
Mcgonagall yine bize acımayıp birkaç sayfalık parşömen ödevi verdi. Bunun yüzünden kaç gün derslerden sonra kütüphaneye koşturmamız gerekti. O sırada Bulstrode'a bitkibilim dersinde bir bitki saldırdığı için hastane kanadındaydı ama yine de bu ödevden kaçması için bir bahane olmadı.
Çok uzun süre bekletmeden Flint yani Emiliana olan zaten diğer Flint'e ismiyle sesleniyorum artık karışmaz sanırım. "Derslerden sonra tamamlaman için verebilirim." dedi kibarca ve Bulstrode teşekkür edip yemeğine döndü.
Bu ödev muhabbeti ardından bende geçen ders sihir tarihinde yine uyuduğumu hatırlayıp notları istemeye karar verdim. "Barty sihir tarihinden aldığın notları bana versene uyuyakalmışım geçen derste." diyince Barty birazdan derse gireceğimiz için yanında hazır duran notlarını bana verdi. Bende çantama koymak için açmıştım ki çantamda bulmayı beklemediğim bir şey buldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑨𝒏𝒈𝒆𝒍𝒖𝒔 𝑪𝒖𝒔𝒕𝒐𝒔「ˢⁱʳⁱᵘˢ ᵇˡᵃᶜᵏ」
Fanfic"Şu safkan balosu işini de unut kendine başka safkan bir arkadaş bulursun." "Zaten öyle bir baloya bir kanıbozukla gitmektense ölmeyi tercih ederim." .... "Dün bir kanıbozukla gitmektense ölmeyi tercih ederim dedin. Bende ölümünün nasıl bir şey olac...