Saatlerdir kafamı kurcalayan soru yüzünden dersleri de doğru düzgün dinleyememiştim.Sürekli sorguluyordum.Kimdi bu çocuk?Kimdi şu simsiyah gözlerin sahibi?Ve ben neden onu bu kadar merak ediyorum?Sanki bana yardım etmek istemişti.Kavgayı durdurmaya gücümün yetmediğini anlayıp bana yardıma koşmuştu sanki.Ama neden? Neden yapmıştı ki bunu? Dün söyledikleri ve sabahki yardımı.Anlamdıramıyorum.Off...
Bir az daha düşünürsem delireceğim galiba.Yaseminle konuşmuyordum.Hala kızgındım ona.Söz vermişti ama hemen kavgaya atlamıştı.Aslında gıcıklık yapan Melisdi.Ama ne olursa olsun yapmamalıydı işte.
Ben de Miran Arslana borçlu hissetmezdim.O kavgayı durdurduğunda derin bi oh çekmiştim.İçten içe sanki ona minnettarmışım gibi geliyor.Bana bir iyilik yaptı ve ben onun karşılığını vermeliyim.
Küçüklüğümden beri hep böyle düşünürüm.Biri bana iyilik yaptıysa mutlaka karşılığını vermeliyim.Çünkü insanların bana karşılıksız iyilik yaptığını ya da beni karşılık beklemeden sevdiğini düşünmedim hiç bir zaman.
Sonuçta annem beni sevmiyordu.
Annesinin bile sevmediği kızı kim, neden sevsin ki?"Narin?"
Benden ses çıkmayınca Yasemin yine konuşmaya başladı.
"Narin yapma ama böyle ya.Tamam ne kadar ben haklı olsam da, özür dilerim."
"Ne kadar sen haklı olsan da mı?"
"Yani.Hepsi o Melis gerizekalısı yüzünden oldu.Sen de gördün.O öylece saydırırken.Ben hiç bir şey yapmadan duramazdım."
"Söz vermiştin, Yasemin.Ya kavga etseydiniz ve seni okuldan atsalardı.Teyzem nasıl üzülürdü biliyorsun, değil mi?"
"Biliyorum, biliyorum.Ama hiç bir şey olmadı zaten.Hadi artık sen de asma suratını.Gül bir az."
İstemeyerek Yasemine gülümsedikten sonra pencereye taraf döndüm.Aşağı baktığımda sabah müdire hanımın odasında gördüğüm yeşil gözlü adamın arabasının yanında durduğunu farkettim.Sabah gitmemişmiydi o? Yeniden döndü herhalde.Bir dakika.O yanındaki...Onunla konuşan kimdi?Miran Arslan? Evet oydu.Adam babası falan diyeceğim ama hiç benzemiyorlardı ki.Neyse ya bana ne zaten.
"Narin?"
"Hıı,efendim."
"Bana okulu gezdirsene."
"Gezdirmesem?
"Hadi Narin ya.Mızıkçılık yapma.
Hem gezdirmezsen tanımadığım için gittiğim her yere seni götürmek zorunda kalırım.""Tamam,tamam başımın belası."
Yasemin yüzünde kazanmışlık gülmsemesiyle bana bakıtığı sırada ayağa kalkıp sınıftan çıktık.
Karidorda yürüyorduk öylece.Önce kantine inecektik."Narin bir şey söyleyeceğim ama ama kızma. Sizin okulun erkekleri baya karizmatik ha.Sanki hepsi güzellik yarışmasında seçilmişte gelmişler ya.Çok iyi" diyerek çocukları süzüyordu.
Söyledikleri gözlerimi devirmeme sebep oldu.
"Sen onların dış görünüşlerine bu kadar önem verme.Tanıdıkça pek göründüğü gibi olmadıklarını anlayıp hayal kırıklığına uğrama diye söylüyorum" diye uyardım.
"Ee...Sen nerden biliyorsun peki?Nasıl tanıyorsun hepsini?" dedi imalı şekilde.
Birinin adımı seslenişiyle ikimiz de arkaya dönmüştük
"Narin abla"
"İşte iyi insan da lafının üstüne gelirmiş"dedim gülümseyerek.
Elif bize doğru yürürken Yasemin anlamayarak bakıyordu.
"Nasıl yani?"
"Hani sordun ya nerden biliyorsun diye.İşte okulumuzun "haber sunucusu".Beni ablası olarak gördüğü için ben istemesem bile her şeyi bana anlatıyor.Onun sayesinde okuldaki herkesi yakınen tanıyorum"
Elif benden iki sınıf aşağıydı.Bir kaç kez bazı şeylerde küçük yardımım dokunmuştu ona.Beni çok sevdiğini söylerdi hep.Seni ablam gibi görüyorum demişti bir defasında.
"Narin abla nasılsın?"diyerek bana sarıldığı sırada Yasemin bizi izliyordu.
"İyiyim Elifciğim.Sen?"
"Ben de iyiyim.Yine bomba gibi haberlerle geldim" diyerek heyecenla bana bakıyordu.
Tam bir şey diyecekti ki, durdu.
Yasemini yeni fark etmiş gibi işaret ederek."Iıı...Bu kim?"dedi
"Bu benin kuzenim.Adı Yasemin" diyerek takdim ettim.
"Merhaba.Ben de Elif.Memnun oldum tanıştığımıza.Yeni mi geldin?"
"Ben de.Evet, bu gün geldim"
"Haa tamam.Ben de seni nasıl görmemişim diye düşündüm bi an.Benden hiç bir şey kaçmaz da"
Yaseminle Elif sıcak bir şekilde tanıştıktan sonra Elif bana döndü.
"Ee? Nasıl biri?"dedi meraklı gözlerle.
Anlamayarak kaşlarımı çattım.
"Kim nasıl biri?"
"Ne demek kim ya.Okulun yeni sahibinin oğlu işte"dedi açıklayarak.
"Elif ne dediğini anlayamıyorum kuzum.Daha açık konuşur musun?"
dedim hala anlamazken."Hani dün geldi ya sizin sınıfa, okulun yeni sahibi Cihan Arslanın oğlu.Miran Arslan.Onu soruyorum işte."
"Miran Arslan mı?"dedim şok içinde.
"Evet.Hatta şu an bahçede sohbet ediyorlar."
Bunlar gerçekten ola bilirmiydi?
Sabah gördüğüm adam okul sahibi ve onun oğlu da Miran Arslan ola bilirmiydi? Bu yüzden mi sabah okuldan attırmakla tehdit etmişti Melisle Yasemini? Tabi ya.Zaten hepsi bu yüzdendi.Kendini beğenmişliği, ukalalığı, üsten üsten konuşmaları falan.
"Narin abla? İyi misin?"
"Hıhı."dedim düşüncelere dalmışken.
"Sen bunları bilmiyor muydun yoksa?"
"Hayır, bilmiyordum" dediğimde bana uzaylı görmüş gibi baktı.
Sonra "Neyse öğrenmiş oldun işte."dedi gülümseyerek.
"Narin, Miran şu sabah kavga çıkmasını engelleyen çocuk mu?" diye sordu Yasemin.
"Evet o"diye cevapladım kısaca.
"Miran Arslan kavgaya mı karıştı?" diye sordu Elif gözlerini yeni haber almanın heyecanıyla kocaman açarak.
"Ya yok aslında öyle olmadı.Sadece ben...-"
Yasemin Elife sabah olanları anlattığı sırada artık onları duymuyordum bile.Kendi düşüncelerime dönmüştüm.
Demek bu yüzden her kes birden onun sözünü dinler oldu.Miran Arslan okulun sahibinin oğluymuş.Her kesin haberi var bir ben bilmiyorum yani.Aferin bana!
Dün ona öyle davrandığım için beni de okuldan attırmayı düşünmüşmüydü acaba?
Yok yaa.Haklı olan bendim sonuçta.Kendini beğenmiş,ukala olan oydu.Yani okulun sahibinin oğlu olması ukala biri olduğu gerçeğini değiştirmez.Olanlar şaşırtıcıydı.Suprizlerle dolu bi okul senesi sanki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH İLE BEYAZ
JugendliteraturSiyah ve beyaz...Bir birine en çok yakışan ve bir birine en çok zıt olan iki renk.İşte biz de böyleydik onunla.Bir birine ait ve bir birine en çok yabancı olan iki insan.