Bölüm 2: İlk günün şanssızlığı

85 4 1
                                    

                         (Narinin anlatımıyla)

Yine okulların açıldığı o gün geldi.Bunun için uyanacağım son sabah olabilir çünkü seneye üniversiteye gitmeyi planlıyordum.İşinde oldukca profösyonel bir doktor olsam fena olmazdı değil mi? Bunu gerçekleştirmek için elimden geleni yapmaya devam edecektim.Doktor olmanın bana iyi geleceğini düşünüyordum.Çünkü insanlara özellikle de çocuklara yardım etmek bana iyi hissetiriyordu.Yardıma ihtiyacı olan her kese yardım etmeye her daim hazırdım.Ama bazen insanlar yaptıklarıyla korkunç geliyordu.Hele ki benim gibi savunmasız biri için.Eminim bu sizde de oluyordur bazen.Bu arada ben Narin.NARİN AKSOY.Annesiyle yaşayan, çoğu zamanını evde kitaplarla ve müzik dinlemekle geçiren sıradan bir kız.

Sabah kahvaltımı ettikten sonra çantamı alıp evden çıktım.Ben çıktığımda annem hala uyuyordu.
Bu gün okula gideceğimi bilmiyordu herhalde.Gerçi bilse de umrunda olmazdı .Zaten ben ne zaman annemin umrunda oldum ki ?

Sinir bozukluğuyla otobüs durağına doğru yürüdüğüm sırada ayağım taşa takıldı.Bir an düşecek gibi oldum ama neyse ki düşmedim.

Çok güzel! Muhteşem güne muhteşem sakarlıkla başladım.

Başımı kaldırdığımda otobüs durağında bekleyen bir kaç kişi bana bakıyordu.Onların bakışlarını  görmezden gelerek otobüse  bindim.Cam kenarında oturup kulaklığımı taktım.
Telefonumda Sinem Güngör-Uğurlama şarkısı çalıyordu.Nedenini bilmiyorum ama bu şarkıyı çok seviyordum.O kadar içten geliyordu ki, sanki benim gibi.Sanki benim şarkım gibi, ben yazmışım, ben okumuşum gibi.

Bir kaç dakika sonra dinlediğim şarkının güzelliğiyle tam düşüncelere dalacakken okulun karşısında olduğumu farkettim.Okulun evden bu kadar kısa mesafede olmasının dezavantajıydı bu.
Otobüs durağında indim.Okula ulaşmam için karşıya geçmem gerekiyordu.Arabaların pek olmadığını görünce yürümeye başladım.Okulun karşısındaki kaldırıma ulaşmam için bir kaç adım kalmıştı ki, siyah bir araba son anda 5 santimliğimde durmuştu.Ben neler olduğunu anlamadan şok içerisinde donup kalmıştım.Böyle durumlarda beynim çalışsa da vücudum bir tepki vermiyordu.Sanki dünyadan kopmuş gibiydim.Arabanın içindeki siyah güneş gözlüklü,okul uniformalı çocuk kornaya basınca kendime geldim birden.Yolun ortasındaydım.Etraftakilerin bakışlarını üzerimde hissediyordum.Nasıl olduysa yine dikkatleri üzerime çekmeyi başardım malesef.

Bu gün de tüm aksilikler beni buluyordu işte.
Yeniden gerçek dünyaya döndüğüm an hemen karşı tarafa geçtim.Okulun kapısından içeri girdiğimde o siyah arabanın okul otoparkına doğru gittiğini gördüm.Beni az daha öldürecek olan çocuk  okuldandı galiba.Yanılmıyorsam.Üstünde de uniforma vardı zaten.Sinirlerim tamemen bozulmuştu çünkü az önce okulun önünde olanları gören bir kaç öğrencinin gözleri hala üzerimdeydi.Hiç kimsenin yüzüne bile bakmadan okula girdim.Hızlı adımlarla sınıfa gitmek için merdivenlere doğru yürüdüğüm sırada Sevim öğretmeni gördüm.
Matematik öğretmenimdi Sevim hanım.Onu görmek beni az da olsa rahatlatmıştı.Bu okuldaki çok az ama iyi olan şeylerden biri de oydu.Sarı dalgalı saçları, büyük ve yeşil gözleri olan, kırmızı elbisesiyle fazlasıyla çekici görünen kadın bana doğru gelip sarıldı.

"Narin? Nasılsın, güzel kızım?" diyerek gülümsedi.

"Sağ olun öğretmenim.İyiyim.Siz nasılsınız?" dedim aynı şekilde karşılık vererek.

"Teşekkür ederim, ben de iyiyim.Bol şans yeni okul yılın için.Eh gelecek sene universiteye gideceksin artık.Umarım istediğin universiteyi kazanır, hayallerini gerçekleştirirsin ve tabi ki beni de unutmazsın."

"Teşekkür ederim, öğretmenim.
Sizi unutmam mümkün değil, merak etmeyin."dedim bir gülümseyerek.

"Sık sık gelirsin ziyaretime."
"Tabi, gelirim." dedim başımı sallayarak.

Bir az daha sohbet ettikten sonra gülümseyerek yanından ayrıldım.
Sevim hanım bu okula geldiğim ilk günden beri çok güzel ve garip bir sıcaklıkla karşılamıştı beni.
Okulda en yakın olduğu öğrenci bendim zaten.Ondan ayrılacağım için üzülecektim.Bunu düşünerek yürümeye devam ediyordum.
Sınıfa çıkmak için merdivenlere doğru ilerliyordum.Merdivenleri çıktığım sırada tahminen 5ci basamakta ayağım ani bi şekilde kaydı.Tam düşüyordum ki belimi bir elin kavraması düşmemi engelledi.Başımı kaldırıp baktığımda dağınık saçlı, soğuk bakışlı, simsiyah gözlü çocukla göz göze geldiğim an  ürperdiğimi hissettim.Gözleri o kadar siyah ve bakışları o kadar derindi ki, insanı resmen içine çekiyordu.Böylesine kömür siyahı gözleri ilk defa ve bu kadar yakından görüyordum.Ne? Yakından mı?
Birden şoktan çıkıp elinin belimde olduğunu ve yüzümün onunki ile çok yakın olduğunu fark ettiğimde kendimi doğrulttum.Belimdeki elini itip, hiç bir şey söylemeden merdivenleri hızlı bir şekilde çıkmaya başladım.

Bu kadarı çok fazla artık.Bu gün yaptığım ikinci sakarlık abidesi bu.Biri de o arabanı kullanan çocuk yüzünden oldu zaten.Neden tüm saçmalıklar bir günde bu kadar üst üste geliyor ki?En önemlisi neden bu saçmalıklar yalnızca benim başıma geliyor?
İçimden kendi kendime konuşarak merdivenleri çıkıyordum.Koridora ulaşıp sınıfa doğru yürümeye başladım.Sınıfa girdiğimde tüm sınıf ahalisi sınıftaydı.Her kesin bakışları altında geçip hep olduğu gibi en arka sıralara, cam kenarına oturdum.Oyalanmak için çantamdan resim defterimi ve siyah renkli kalemimi çıkarıp bir şeyler karalamaya başladım.İlk ders Zeynep öğretmenindi.Edebiyat öğretmeniydi, Zeynep öğretmen.
İçeri girip selamlaştıktan sonra çocuklarla geçirdikleri tatiller hakkında konuşuyorlardı.
Ben tabi ki de konuşmalarına dahil olmuyordum.Gerçi benim anlatılacak bir tatilim yoktu.Tüm tatili evde bol bol kitap okuyup, müzikler dinleyip ve annemin beni hep olduğu gibi aşağılamalarını duymakla geçirdim.

Öylesine bir şeyler karalamaya devam ederken kapı çalındı. İçeri giren müdire hanımdı.Onun ardından sınıfa giren çocuğu gördüğümde şaşkınlıktan gözlerim kocaman açılmıştı.Bu az önce merdivenlerden düşmemi engelleyen çocuktu.Müdire hanımın yanında dimdik duruyordu.Duvar gibi sanki.Fazlasıyla soğuk bakıyordu.

"Merhaba çocuklar.Öncelikle yeni okul yılınız için hepinize iyi şanslar diliyorum.Bu yıl sınıfınıza yeni biri katılacak. Kendini tanıtmak istermisin?" dedi gözlerini bizden çekip yanındaki çocuğa dönerek.

"Miran Arslan"

Bunu o kadar sert ve tekdüze bir sesle söylemişti ki, bir kaç saniye tamamen sessizlik olmuştu.

"Tamam, Mirancım geçip otura bilirsin."dedi müdire hanım sevimli sesiyle.

Tüm sıralar doluydu.Boş kalan tek yer benim yanım ve arkamdaki boş sıraydı.Müdire hanımın sözlerinin ardından benim sırama doğru gelince bir an yanımda oturacak diye kalbim hızla çarpmaya başladı.
Bir kaç dakika önce merdivenlerden düşmeme engel olan elini itip koşarak gittiğim için kim bilir ne düşünmüştür benim hakkımda.Deli sanmıştır beni herhalde.Panik yapmıştım nedense. Korku değil ama garip bir duygu hissetmiştim gözlerine baktığımda.Neyse ki yanımdan geçerek arkadaki boş sıraya oturmuştu.

Bir dakika.Nasıl ya?
Bir anda tüm parçalar birleşmişcesine beynim aydınlanırken ikinci şaşkınlığa uğramıştım.Çocuğun gömleğine takılı siyah güneş gözlüğü vardı.Yeni fark etmiştim.Gözlüğü taktığı için tanıyamamıştım ama şimdi  çok net hatırlıyordum.

Sabah yolu geçerken az daha bana çarpacak olan arabanı kullanan çocuk Miran Arslandı.

SİYAH İLE BEYAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin