2 gün sonra
Küçüklüğümden beri ne zaman düşsem yaralarımı hep kendim sardım.Bazen se hiç sarmadım bile, sadece görmezden geldim.Çünkü böylesi daha kolaydı.Kalbimdeki yaraları görmezden gelerek hep umut ederek yaşamak daha güzel gelmişti hep.Ne olur olsun umudumu asla yitirmedim.Belki bir gün annem beni sever diye umud ettim.Sevmedi...Ama olsun ben yine vazgeçmedim umud etmekten.Hem ne demişler; salıncaktan düşen çocuk parka küser mi hiç?
Hani söylemiştim ya sanki kalbimde daha doğduğum ilk günden saplanmış bir haçer var diye.Ne kadar canım yansa da o hançerin bir gün ordan çıkarılacığını ve açtığı yaranın kapanacağı umudu yaşatıyordu beni.
****
Kütüphanede oturmuş kitap okuyordum.Etrafta kitap okumayı seven bir kaç öğrenci vardı sadece.Bazen dersten sonra kalıp kitap okuyordum böyle.Kitaplar benim için başka bir evrene açılan kapıydı sanki.Yeni insanlarla tanışıp onların dünyasına giriyorsun.Bu gerçekten çok güzel bir hissti.Kahvemden yudumladığım sırada gözlerim saate kaydı.Bir kaç saattir burdaydım.Eve geç kalmamak için ayağa kalkıp toparlanmaya başladım.
Kütüphanede herkesin kedine ait küçük bir dolabı vardı.Kendi dolabıma yönelip okuduğum kitabı oraya yerleştirirken üzerinde bir şeyler yazılmış bir kağıt dikkatimi çekti.Elime aldığımda destek grubundaki çocukların bazı şahsi bilgileri olduğunu gördüm.Bunu dolabıma ne zaman koyduğumu hatırlamıyordum nedense.Son yaşananlardan sonra akıl kalmamıştı.Aradan geçen iki günde Miranın gözleri üzerimdeydi.Hatta pazar okul olmadığı için iyi olup olmadığımı öğrenmekten ötürü mesaj atmıştı.Şaşırmıştı tabi söylediklerimden sonra.Bu devirde hangi anne kendi kızını zorla evlendirmek ister ki sonuçta.Ama bilmediği bir şey vardı,ben ölürüm ama yine de istemediğim biriyle evlenmem.Bir kere çok inatçıydım.
Bu konuda babama çektiğimi söylerler.Evden kaçmam yaşadığım duygu yoğunluğunun sonucuydu sadece.Düşüncelerden çıkıp elimde tuttuğum kağıda göz attığım sırada başka bir şeyin daha dikkatimi çekmesiyle durdum.Miran Arsalan/12.10.2003, yani yarın.Yaşadığım farkındalıkla gözlerimi kocaman açtım.Yarın Miranın doğum günüydü.Ve yarın Miranın yaptıkları iyiliklerin karşılığını az da olsa vermem için güzel bir gündü.Küçük bir gülümsemeyle kağıdı yeniden dolabıma koyup kütüphaneden çıktım.Yol boyunca yarın Miran için ne yapa bileceğimi düşünüyordum.Eve ulaşıp üzerimi değiştirdikten sonra aşağı inip acıkmış karnımı doyurdum.
Yeniden yukarı çıktım ama kendi odama değil, Yaseminin odasına.
Yatağında oturmuş her zamaki gibi telefonda geziniyordu.Hemen yanına gidip oturduğumda gözlerini telefondan çekip kaşlarını çatmış bana bakıyordu."Ne bu telaş?Bir şey mi oldu?" diye sordu.Kapıyı çalmadan içeri daldığım için bir az telaşlı olduğumu anlamıştı.
"Yarın Miranın doğum günü"dedim heyecanla.
"Ee??Bunda büyütülecek ne var? Hem sen niye bu kadar heyecanlısın ki?" sırıtarak söyledi.
"Heyecanlı değilim.Miran benim için çok şey yaptı, biliyorsun.Yani ben de onun için bir şeyler yapmalıyım.Çünkü kendimi çok borçlanmış hissediyorum.Buraya da senle birlikte ne yapabileceğimi düşünmek için geldim" dediğimde telefonu tamamen bırakıp tüm dikkatini bana vermişti.
"Tamam o zaman.Yarın okula gitmeden önce bir güzel pasta alırız.Üzerine de mumdan rakamlar" diyerek aklına bir şey gelmiş gibi Kaç yaşına giriyor?" dedi.
"20"
"20 mi?"
Kağıtta gördüğüm yılı hatırlayarak söylediğim rakama ben de şaşırmıştım.Miran benden iki yaş buyüktü ve aynı sınıftayfık.
Bu da demek oluyor ki okula iki yıl geç başlamıştı.Yaşadığı piskolojik sorunlar yüzünden olabilirmiydi acaba? Herhalde öyleydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH İLE BEYAZ
Teen FictionSiyah ve beyaz...Bir birine en çok yakışan ve bir birine en çok zıt olan iki renk.İşte biz de böyleydik onunla.Bir birine ait ve bir birine en çok yabancı olan iki insan.