Zayn: Kurstan çıktım
Zayn: On dakikaya ordayım
Adela: Tamam 🙃
Aynadan kendime son kez baktım. Üzerimde siyah uzun triko elbise vardı. Saçlarımı kendi haline bırakmıştım. Dün akşam Zayn, eve gitmeden hemen önce saçlarımın kıvırcık çok güzel olduğunu söylemişti. Bu yüzden düzleştirmemiştim. Deri ceketimi üzerime geçirdim ve siyah uzun çizmelerimi giydim. İyi görünüyordum. Çantamı alıp evden çıktım.
Tüm gece boyunca yatakta dönüp durmuştum. Zayn'in söylediği cümleler aklımdan çıkmıyordu ve heyecandan uyuyamamıştım. Bana karşı hisleri olduğunu söylemişti. Sürekli aklındaymışım. Tanrım.
Yaklaşık on dakika sonra arabası sokağın başında göründüğünde yüzümde bir gülümseme oluştu. Önümde durduğunda kendimi koltuğa attım.
"Selam!"
Üzerinde geçen gün ki gibi bir gömlek ve kareli kaşe montu vardı. Saçları özenle yapılmıştı fakat bir tutam saçı alnına düşüyordu.
"Naber?" dedi kollarını uzatırken. Sıcak bir sarılma vermişti bana.
"İyiyim, günün nasıldı?" diye sordum heyecanla. Dudağının kenarı yukarı kıvrılmıştı. "Çok uzun zamandır senden başka kimse sormuyor bu soruyu."
İlk buluşmamız da aynı soruyu sorduğumu hatırladım. "Her gün soracağım öyleyse."
"Olur..." bakışlarını yoldan ayırıp bana kısa bir bakış atmıştı. "Sabah sekizden beri kurstaydım. Sonra biraz çizim çalıştım. Sen?"
"Evdeydim. Şimdi ne yapacağız?" diye sordum.
"Aslında önce eve uğramam gerekiyor. Senin için sorun olur mu?"
"Hayır." Belki üstünü değiştirmek istiyordur diye düşündüm.
"Tina tüm gün evde yalnızdı."
"Tina?"
"Kedim." Sesli düşünmüştüm sanırım.
"Bir kedin olduğunu bilmiyordum." Nereden bilecektim ki?
"Eve gidince görürsün. Çok sevimli bir şey. Henüz sadece iki aylık."
"Çok isterim." dedim hiç düşünmeden. Ben tam bir kedi insanıydım. "Sana nasıl kedi insanı olmaya karar verdiğimi anlatmamı ister misin?"
Bakışları yoldayken kafasını evet anlamında sallamıştı. "Evet."
"Bir gün okul çıkışı eve giderken sanırım dördüncü sınıftaydım tam hatırlamıyorum. Arkadaşımın köpeği üstüme atladı. Çok büyüktü, Zayn. İki ayağının üzerine kalktığında benden uzundu. Arkadaşım ise hiç bir şey yapmamıştı. Sadece korkmamam gerektiğini söyleyip durmuştu. Ben ise kilitlenmiştim ve olduğum yerde sadece çığlık atıyordum."
"Sonra ne oldu?"
"Ağlayarak eve gitmiştim sanırım. Sadece üzerime çıkan köpeği hatırlıyorum." Gözümde canlanmıştı. "Başka bir zaman da arkadaşımla oyun oynarken, yine köpek kovalamıştı." Koltukta dikleşip devam ettim. "O da şöyle oldu, bahçede yerde oyuncaklarla oynuyorduk arkadaşım yoldan geçen köpeği çağırmıştı. Köpek havlayarak çitlerden atlamaya çalıştığında ben annemin kapıyı açmasını bekliyordum. Çok saçma değil mi? Köpek çitleri atladığı an yanımda olacak fakat ben kaçmak yerine zile basıp annemin kapıyı açmasını bekliyorum."
Kahkaha atmıştı.
"Aslında mantıklı bir şey yapmışsın. Annen zamanında açtı mı kapıyı?"
Evet.
"Evet." İç çektim. "Annemin anlattığına göre küçükken köpekleri çok severmişim. Hatta iki yaşındayken, yavru köpeklerle olan fotoğraflarım varmış... her yere baktım fakat onları bulamadım."
"Arkadaşımın, Calum'un yavru köpekleri var. İstersen bir gün sevmeye gideriz."
"Olur."
Kısa bir süre sonra arabayı park ettiğinde arabadan indim. Evine gelmiş olmalıydık.
Büyük demir kapıya ilerlediğinde peşindeydim. Açık olan kapıyı ittikten sonra benim de geçmem için kenara çekilmişti.
"Bir kaç gündür asansör bozuk. Merdivenlerden çıkacağız." Kafamı tamam anlamında salladım. Önden çıkmaya başladığında gözüm poposuna kayıyordu. Bunu engelleyemiyordum. Bacaklarını saran pantolonun içinde...çok iyiydi.
Dairesinin önüne geldiğimizde cebindeki anahtarla kapıyı açtı. Eve adımımı attığımda yüzüme kokusu çarpmıştı. Abartmıyorum, tüm ev o kokuyordu.
"Tina!" Zeminde çıkan pati seslerini duymuştum.
"Salonda olmalı. Hadi gel." Çantasını antredeki dolaba koyduktan sonra salona geçtik.
Dizlerinin üzerine çöktükten sonra Tina'yı kucağına alarak bana döndü.
"Merhaba de Tina!" Ellerimi tüy yumağına uzattığımda kucağıma bırakmıştı. "Tina, down sendromlu." kafamı eğip yüzüne baktığımda anlamıştım. "Onu kimse istemiyordu. Sokağa atacaklardı..." bakışlarımı Zayn'e çevirdiğimde Tina'yı izliyordu. Bu çok güzeldi.
"Çok düşüncelisin, Zayn." dedim gururla.
"Seni sevmiş olmalı. Kimsenin kucağında bu kadar uzun süre kalmamıştı." Gülümsedim.
Çünkü ben bir kedi insanıyım!
"Sen Tina ile takıl, üzerimi değiştirip geliyorum." Kafamı tamam anlamında salladım.
Zayn salondan çıktığında kendimi geniş koltuğa bıraktım ve etrafı incelemeye başladım. Oturduğum gri l koltuk inanılmaz rahattı. Cam orta sehpa alanı daraltmamıştı. Gri halı ve perdeler birbirini tamamlıyordu. Televizyon bir duvarı kaplarken, geri kalan duvarlar tablo ve çizimle süslenmişti. Zayn'e ait olmalılar diye düşündüm. Bir süre Tina ile oynadıktan sonra kucağımdan yere atladığında ayağı kalktım ve çizimleri incelemeye başladım.
Genellikle karikatür çizimlerinin yer aldığı duvarda, farklı tek bir çalışma vardı. Kara kalem ile çizilmiş Zayn portresi. Çerçevesi olan tek çizim buydu üstelik. Önüne geçip incelemeye başladığımda sağ alt köşede bir isim yazdığını fark ettim. Aliyah Campbell.
"Çalışma odamda yer kalmadığı için hediye gelen çizimleri buraya asmaya başladım." Bakışlarımı Zayn'e çevirdim. Üzerinde yakası düğmeli siyah bir kazak ve bacaklarını saran gri bir pantolon vardı. "Çok güzeller." dedim geri çizime bakarken. "Öğrencilerinden biri mi çizdi?" diye sordum.
Bedenini yanımda hissettim. Çok yakınımda. Bakışları çizimdeyken onu izliyordum. Gözlerini kısmış, resme bakıyordu. "Evet. Kurstan bir öğrencimin hediyesi."
Aliyah Campbell. Eve gittiğimde sosyal medyasına bakacaktım.
"Tina'nın mamasını ve suyunu değiştirdikten sonra çıkalım mı?"
"Olur."
Tina koltuğun altından fırladığında kahkaha atarak dizlerimin üzerine çöktüm. Çok şapşaldı. Onunla oynamaya devam ederken Zayn, kapları değişmişti. Tina ile vedalaştıktan sonra evden ayrıldık.
💙