snow on the beach

229 17 7
                                    

Sandalyemi pencerenin kenarına çekmiş usulca süzülen kar tanelerini izliyordum. Kış mevsimine duyduğum sevgi, bu kadardı, pencerenin diğer tarafından izlemek. Yere düşen karı gördüğüm an, eve çekilirdim. Kar topu savaşını, kardan adamı, soğuktan titreyen ellerimi ve burnumdan akan arkası kesilmeyen sümükten nefret ediyordum. Ama manzarayı severdim. Kaç saattir burada oturduğumu bilmiyorum.

Telefonumdan yükselen ses, kar taneleriyle arama girdiğinde elimde tuttuğum kupayı masaya bıraktım ve hemen yanındaki telefonumu aldım.

Felix arıyordu.

"Naber, güzellik?"

İki gündür beni, nasıl olduğumu kontrol etmek için mesajlar atıyor ve arıyordu.

"İyiyim, evde oturuyorum. Senden?"

"Harikayım ve evde olman...harika. On dakika içinde hazırlan, dışarı çıkacağız."

"Dışarıda kar var?"

Çocuklara her zaman söylediğim cümle, kar yağarken planlarınıza beni dahil etmeyin. Hayır. Gerçekten. Abartmıyorum.

"Ne olacak? Kar öldürmez, Adela. Bunu sana kaç defa söyleyeceğim. Hadi hazırlan. Seni almaya geleceğiz."

Yanında kim vardı?

"Yanındaki...kim?"

"Zayn'i almaya gidiyorum."

Bir saat önce Zayn ile konuştuğumda son dersine gireceğini söylemiş, böyle bir plandan bahsetmemişti.

"Tamam." dedim isteksizce. Ve sonra aklıma gelen düşünceyle devam ettim. "O...geliyor mu? Yani Niall?"

"Hayır."

Biliyordum.

"Pekala."

Telefonu kapattığında ekrana Zayn'den bir mesaj düşmüştü. Felix'in kurs çıkışında onu alacağından bahsediyordu. Demek ki onunda son dakika haberi olmuştu. Güzel. Hemen bana söylemesi ise...bambaşka bir konu tabiki. O...bambaşka.

Uyuşuk adımlarla oturduğum koltuktan kalktım. Masada duran yarısı dolu kupayı alıp önce mutfağa daha sonra odama girdim. Telefonumu yatağımın üstüne fırlatmadan önce bir şarkı açarak giysi dolabımın önüne geçtim. Siyah boğazlı kazağımı ve koyu renk kot pantolonumu askıdan çektim. Nereye gideceğimizi sormadığım için ve soğuk hava yüzünden ortalama bir kıyafet giymek en mantıklısıydı.

Üzerimi giyindikten sonra aynanın karşısına geçip kendime baktım. Yüzüm, renksizdi. Aslında beyazdı. Fazlasıyla beyaz. Hızla biraz allık, rimel ve dudak kremimi sürdüğümde hazırdım. Yeşil montumu, siyah beremi ve çantamı alarak evden ayrıldım.

Apartmanın içinde, dışarıya bakarken Felix hala gelmemişti. Söylediği saatten çok sonra gelirdi ve ben bunu bilmeme rağmen her zaman erkenden hazırlanıp evden çıkardım.

Bir sigara içebilirim diye düşündüm. Apartmanın önüne çıkarak bir sigara ateşledim ve yerdeki bakışlarımı sokağa çevirdim. Hava daha kararmamıştı. Herkes dışarıdaydı ve parktan yükselen kahkahalar, sokakta yankılanıyordu. Vay canına. İnsanlar mutluydu.

"Bende mutluyum." diye sessizce mırıldandım kendi kendime.

Beni seven arkadaşlarım ve en değerlisi mutlu olmam için çabalayan, sevgisini benden esirgemeyen erkek arkadaşım; Zayn hayatımdaydı. Ve bunları yok etmeye çalışan kaygıda benimleydi. Her dakika kendime güzel olan şeyleri hatırlatmaya çalışsamda varlığı son günlerde kara bulut gibi tepemdeydi ve onu susturmak için kendime hatırlattığım bu düşüncelerin bir gün yok olmasından korkuyordum. Genelde böyle olurdu. Hayatım bir noktada boka batmak zorundaydı. Hayır. Konu sadece Niall, değil. Onu aştım, aşabilirim. Evet.

serendipity •zmHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin