Karlı bir kış gününden herkese merhabaaa❄️nihayet doğru düzgün kar yağdı da elimiz karı hissetti☃️
Tatlı bir bölüm dahaa✨ve galiba yazdığım en uzun bölümlerden bir tanesi😅
Bu arada medyaya bu aralar dilimden hiç düşmeyen çok naif bir şarkı bırakıyorum 🌔
İyi okumalar herkese❤️🌠🎡
🌺🌺🌺
Dönme dolabın kabinleri çok küçüktü. Bu yüzden de oturduğumuzda Murat önümde ki oturacağa oturur sanmıştım. Ama o beni tabii ki şaşırtmayarak yanıma oturdu. Şu an sıkış tepiş yerde iki kişi oturuyorduk.
"Murat ya geçsene önüme, görmüyor musun sıkıştık?"
"Yo ben sıkışmadım, gayet rahatım. Sen de kendini duvara yaslayacağına biraz benim tarafa gelsen gayet de iyi yerimiz."
"Hüff," gözlerimi devirdim. Benim göz devirmemi dikkate almadan kolunu omzuma atıp beni kendine çekti. Böyle daha rahat olduğumu inkar edemeyeceğim amma ve lakin dostlarım, sırtım bu seferde onun göğsüne denk geliyordu.
"Rahat mısın şimdi?" Sesinde ki gıcık ton beni hafiften sinir etse de sakindim.
"Çook, o kadar rahatım ki anlatamam."
"Güzel," çenesini başımın üstünde sabitleyip beni koluyla kendine daha çok çekti. "O kadar çok istiyorum ki seni kaburgalarımın içine sokup kalbimde yaşatmayı, hep yanımda kalmanı, inanamazsın."
Sessiz kaldım. Söyleyebileceğim hiç bir şey yoktu sanki. Sanki konuşsam şu anın büyüsü bozulacakmış gibiydi. Konuşmak yerine onun kolları arasındaki yerimi rahatlatmak adına kıpırdandım ve sırtımı tamamen ona verip başımı çenesinin altına yerleştirdim. İki koluyla da etrafımı sardı. Bir kolu köprücük kemiklerimin üzerinde, diğeri de göbeğimin üzerindeydi.
Ben de ellerimi onun elinin üzerine koydum, hemen tuttu elimi. Çok fazla konuşmadan yukarıdan manzarayı izliyorduk.
"Neden öğretmenlik okumayı seçtin?" Sorduğu soruyla birlikte aklıma geçmişten küçük parçalar gelmeye başlamıştı.
"Hımm, çünkü birinin dileğini yerine getirmek için çalıştım."
"Nasıl yani? Kendin istemiyor musun?"
"İstemez olur muyum hiç?" Başımı çenesinden çektim ve hafifçe yan dönerek ona baktım. Merakla ışıldayan tatlı badem gözleri bendeydi.
"Anlat bakalım, merak ettim."
Eski pozisyonuma dönüp liseli benden anılar anlatmaya başladım.
"Ben lisede onuncu sınıftayken küçük bir kızla tanıştım. İlkokulda okuyordu. Rehber öğretmenimiz meslek seçimleri için her hafta bizi bir yere götürüyordu. Bir hafta hastaneye, bir hafta okul öncesi hazırlık kurslarına, bir hafta ilkokula, bu böyle uzayıp gider. Küçük Elif'le de ilkokula gittiğimizde tanışmıştım. O kadar tatlı bir kız çocuğuydu ki, görsen inanamazdın.
Bir birimize ilk görüşte ısınmıştık. Her hafta iki gün sınıflarına gidip onu görüyordum. Gelmezsem küserdi çünkü, çok seviyordu beni." Nefes almak için durdum. Murat hiç sesini çıkarmadan beni dinliyordu.
"Bir gün gittiğimde yoktu. Öğretmenine sorunca hastanede olduğunu öğrendim. Birden bire fenalaşınca sınıfta hastaneye götürmüşlerdi bir gün önce. Ben de gittim hastaneye, nesi olduğunu öğrenmek zorundaydım. Zor bela görüştüm onunla, doktorları izin vermiyordu."
"Zorlanıyorsan anlatmak zorunda değilsin Sevgi'm," dudaklarını saçlarımda hissetmiştim.
"Sorun değil. O gün Elif'in ileri seviye ilik kanseri olduğunu öğrendim. Tedavisi yoktu. Hayatta tek istediği şey bir gün öğretmen olabilmekti. Ben de hem Elif'in dileğini yerine getirmek, hem de Elif gibi bir sürü çocuğa umut olmak için öğretmen olmaya karar verdim."
"Peki ya Elif?"
"Bir ay sonra melek oldu." Gözümden tek bir damla gözyaşı akıp Murat'ın eline düştüğünde beni kendine çevirdi.
"Senin kalbini çok seviyorum. Allahıma şükürler olsun ki beni seninle karşılaştırmış. Eminim çok güzel bir öğretmen olacaksın Sevgi. O kadar güzel bir öğretmen olacaksın ki, bütün çocuklar senin öğrencin olmak için can atacak."
"Umarım yapabilirim."
"Yapacaksın." Elinin tersiyle yanağımdaki ıslaklığı silip yanağımı tuttu. Şu an o kadar yakındık ki Murat bir iki santim daha yaklaşsa dudaklarımız bir birine dokunabilirdi. Ama dokunmadı, geri çekildi yavaşça. Eski pozisyonumuzu aldık. Dönme dolap tam tepeye vardığında küçük bir an durdu ve tekrardan yavaş yavaş aşağı süzülmeye başladı. Yukarıdan manzaraya bugün kaçıncı kez baktığımı hatırlamıyordum bile ama açık havada tepede görünen dolunay bugün havanın bulutsuz olacağını bildiriyordu.
"Peki ya sen? Senin botanik okuma hikayen nasıl gelişti?"
"Benim hikayem basit aslında, küçükken nerde çiçek böcek var oraya koştururdum. Arkadaşlarım, kuzenlerim hepsi dalga geçerdi benle, 'kız mısın oğlum sen?' derlerdi."
"Yaa, salaklar." Hafifçe kıkırdadı sözüme.
"Sonra annem bana doğum günümde mikroskop aldı. Benim bir şeyler araştırmamı seviyordu. Öyle büyüyünce de mesleğimi bu yönde yapmak istedim. İlayda başta gideceğim için mızmızlansa da alıştı bir süre sonra."
"O kadar basit bir hikaye değilmiş. Aslında hiç bir yaşanmışlık basit değildir, sadece bizim için sonradan normalleşiyor olaylar."
"Haklısın. Sonrada işte geldiğim gün İlayda beni kütüphaneye sürükleyip yolüstü bir kitap alacağını belirtti. Ben de bari başıma güneş geçmesin diye içeri geçtim. Sonrada seni gördüm. Hayatımın en güzel günüydü." Sessizce gülümsedim. Benim de hayatımın en garip günlerinden biri olmuştu onun yazdığı gün. Bir daha da normalleşmedi zaten.
Dönme dolap yavaşça yere inince ayağa kalktık ve inmeye hazırlandık. Önce Murat indi, sonra da belimden tutarak beni yere indirdi. Yavaş yavaş diğer oyuncaklara doğru giderken sol tarafından ona baktım. Zaman durdu gibi oldu, sol profilini izlerken ilk kez biri kalbimin ritmini değiştirdi sanki...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgi Çiçeği / Yarı Texting
JugendliteraturHayatının her anını planlı yaşayan ve planlarında bu sene aşık olmak olmayan inatçı kızımız Sevgi, namı değer Sevgi çiçeği.. Amerikada ki üniversitesinden mezun olup evine dönen Murat, Sevgi çiçeğini görür görmez aşık olur. Peki Sevgi Murat'a aşık o...