🌺Bölüm 27🌺

47 11 24
                                    

"Sevgi, kızım bir gelsene buraya?" Tembellik yaptığım yataktan zor bela ayağa kalkarak oturma odasına gittim. Tam da en sevdiğim müziği dinleyecektim.

"Efendim anne?"

"Kızım halan hastalanmış, bizim acil Adana'ya gitmemiz gerek. Baban birazdan işten döner. Sen de eşyalarını topla."

"Anlamadım, pardon?" Bir an kan beynime sıçramış gibi hissetmiştim.

"Bir kaç gün kalma ihtimalimiz var, baban senin asla evde bir başına kalmana izin vermez."

"Ben gitmem oraya, sebebini de üç sene önce gayet güzel açıklamıştım size farkındaysan."

"E ne yapacağız? Teyzende evde değil ki onlara gidesin." Annem ellerini beline koymuş, sorgular gibi tek kaşını havaya kaldırmıştı.

"Aygün teyzelerde kalırım ben. Zaten İlayda bayadır gel bizde kal diyordu."

"Kız, Murat evde farkındaysan."

"O zaman evde tek başıma kalırım ben, merak etmeyin siz beni." Odama dönmek için yüzümü çevirdim ve son noktayı koyduğumu belli ettim.

"Oy başımın belası, tamam topla eşyalarını, çıkarken Aygün'lere bırakırız seni." Arkamı dönmeden harika anlamında baş parmağımı yukarı kaldırdım. Annemin kendi kendine konuşarak odasına gittiğini duydum.

Halamlara gitmeyi bu kadar reddetme sebebim kesinlikle halam değildi. Onun abaza kılıklı oğluydu. Bakın kuzenim bile demiyorum çünkü kuzen kategorisine giremeyecek tek hücreli bir amip beyinlinin tekiydi.

Biz aslında eskiden çok iyi anlaşırdık. Ahmet benden on yaş büyüktü ve bu sebepten onu abim gibi görürdüm. Ama ben büyüdükçe her Adanaya gidişimizde bana bakışlarının değiştiğini farkediyordum. O zamanlar saf ben bunu farketmemiştim tabii ki.

Bundan üç sene önce yani on beş yaşımda falanken instagramdan saçma sapan arzu dolu mesajlar atmaya başladı. Ben onun Ahmet olduğunu sonradan anlamıştım.

Neyse, bir süre sonra halam babamı sık sık aramaya başladı. Size geleceğiz hayırlı bir iş için diyip duruyordu. Sonra bir baktık, haftasonunun birinde yanında kazık boylu oğluyla kalkıp bize gelmişler. Bizim tabii hala aklımıza gelmiyor. Halamla kocası konuyu Ahmetle benim evlilik yaşlarımızın geldiğine getirince anlamıştık niye geldiklerini.

Velhasıl kelam, babam katiyyetle karşı çıkmış ve tabiri caizse onları kibar bir dille kovmuştu. Neymiş Ahmet beyimiz beni seviyormuşta, evlenme çağı gelmişmiş. Benim cinlerim tepeme çıkmıştı tabii ki o dönem. Ondan sonra ne zaman oraya gidilecek olsa asla kabul etmezdim ki zaten bizimkiler de pek gitmeye yanaşmıyorlardı. Ama halam babamın tek kardeşi olduğu için tamamen iletişim kopukluğu yaşayamamıştık.

Instagramda ki mesajların sahibinin de o olduğunu bizzat kendisinden öğrenmiştim. Arsız gibi numaramı tekrar arayıp beni rahatsız ettiğinde kavga etmiştik ve bu salakta ağzından kaçırmıştı. O gün bugündür de her yerden engellemiştim kendisini.

Bu gereksiz anları hatırlayıp daha da hırsla çantama eşya tepiştirmeye başladım. Aslında halama da kızıyordum, keşke oğlunu terbiye edebilseydi.

Kısa bir süre sonra babam işten dönmüş, bütün eşyalar arabaya yüklenmiş ve bizde hazırlanmıştık. Arabayla iki dakikaya beni Aygün teyzelere bırakmış ve hoşçakal diyerek ayrılmışlardı.

"Aman da aman, gelinim bize kalmaya gelmiş. Hoş geldin canım kızım." Size Aygün teyzenin Murat, İlayda ve beni sırayla sıkıştırmasını anlatmadım dimi? Tam da tahmin ettiğim gibi ağzımızdan cımbızla laf çekip almış ve aramızda bir şey olduğunu öğrenmişti. O günden beri de böyle ortalıkta gelinim diye dolanıp duruyordu. Murat'la tanışalı ve hayatımın seyri değişeli bir buçuk ay olmuştu bile, zaman çok hızlı geçiyordu.

"Aygün teyze ya," ağlamaklı suratla yüzüne baktım.

"Duygu sömürüsü yapma bana, ben çok mutluyum. Senden iyi gelin mi bulacaktım kendime? Elimde büyüdün bu dört senede."

"Tamam tamam, kendin bilirsin artık. İlayda nerede? Haberi yok mu kalacağımdan?" Aygün teyze önde ben arkada İlayda'nın odasına doğru ilerledik. Eskiden gelip kaldığım zamanlarda Murat'ın odası boş olduğu için orda yatıyordum ama odanın sahibi geri döndüğü için İlayda'nın yatağına kalmıştım.

"Yok, kimseye söylemedim sürpriz olsun diye. İlayda'yı markete yolladım, alınacak bir kaç şey vardı. Hadi gel de bir şeyler içelim. Yemekte birazdan hazır olur. Eşyalarını İlayda gelince birlikte yerleştirirsin."

"Aygün teyze, bir ay burda kalmayacağım," sırıttım, "alt tarafı bir kaç gün."

"Halanın ne zaman iyileşeceği belli olmaz. Bu sefer tansiyonu çok yükselmiş. Uzun da sürebilir bu."

"Ben de çok sormadım aslında anneme ne olmuş ne bitmiş diye, herkes kendini eşya toplamaya verdi."

"Galiba kebapla tuzlu ayranı bu sefer fazla kaçırmış. Hastaneye kaldırmışlar kendine gelmeyince." Kafamı anladım der gibi sallayıp Aygün teyzeyle mutfağa geçtim. Kendime soğuk su alırken burada Murat'ın bana limonlu su hazırladığı anlar aklıma gelince dudaklarım kendiliğinden kıvrıldı. Bugün cumartesi olduğu için maksimum bir saate evde olurdu. Gelip beni görünce çok şaşıracaktı.

Boşluktan yararlanıp ben de mutfağa giriştim. Gelip kalacaksak yardım etmek gerekiyordu. Zaten bu evde neyin yeri nerde çok iyi biliyordum, bir şey yaparken veya alırken izin almama bile gerek yoktu. Aygün teyze çamaşırları asmaya çıkarken ben de tatlı için mikseri çalıştırıp yumurtaları çırpmaya başladım.

Kulağımda kulaklık, elimde son ses mikser dışarıda olup bitenlerden haberim yoktu. Birden bire görüşüm bir el yüzünden kapanınca panik olup mikseri kapatmadan havaya kaldırdım...

"Birileri beni özlemiş galiba." Kulağımdan çıkarılan kulaklığın tekiyle fısıldayan ses beni rahatlatmıştı ama ev batmıştı. Mikseri birden telaşla havaya kaldırdığım için yumurta her yere sıçramıştı.

"Öldüreceğim seni Murat!"

Sevgi Çiçeği / Yarı Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin