🌺Bölüm 29🌺

35 7 11
                                    

Ben geldim🥺

Nasılsınız millet? Özlediniz mi beni? Ben sizi çok özledim 🤧

Çocukken biri beni ne kadar çok seviyorsun dediğinde kollarımı kocaman açıp bu kadar diyordum şimdi de öyle yapasım geldi😅

O zaman haftalar önce yazmaya başlayıpta bir türlü bitiremediğim bölümümüzle başlayalım.

Aramızda ki deprezemzedelere tüm kalbimle geçmiş olsunlarımı iletiyorum, kalbim hep sizinle ❤️

Geçmiş olsun Türkiye'm✨

🌺🌺🌺

Ertesi gün pazar olduğu için Murat'ın evde olma günüydü. Kerem amca çoktan işe gitmişti. Ben, İlayda ve Aygün teyze de kendimize pazar kahvaltısı hazırlıyorduk, Murat'sa hala uyuyordu.

"Kızlar ben menemeni yapmaya başladım, siz bir gidip Murat'ı uyandırın hadi, anca kalkar o tembel."

İlayda bana bakıp sırıttı, sonra da annesine döndü. "Anne, ben çok sıkıştım lavaboya gideceğim. Sevgi uyandırsın abimi."

"Hadi ne yaparsanız yapın, kış kış."

Mutfaktan İlayda'yla birlikte çıktık. Kulağıma eğilip fısıldadı, "hadi yine iyisin benim sayemde, git kaldır sevgilini. Top sende."

"Sen yok musun sen?" Eliyle bana öpücük atarak lavabo tarafa kaçtı. Ben tam tersine, Murat'ın odasına geçtim. Önce kapıyı iki kez tıklattım. Belki uyanmıştır ve müsait değildir, içeri aniden dalmayalım sonuçta.

İçerden hiç ses gelmeyince kapıyı yavaşça açtım. Maksadım uyandırmak mıydı, yoksa uyandırmamak mıydı belli değildi. Aşina olduğum odaya girerken tek fark vardı, eskiden bana kimse yaşamıyormuş hissi veren o dört duvar ve eşyalar sanki sahibinin içine girmesiyle canlanmış gibiydi. Murat'ın kokusu bütün odayı sarmış, adeta ben buradayım diye bağırıyordu.

Yatağın ucuna yaklaşıp ona baktım. Çok sıcak olduğunu belli eder gibi muhtemelen gece çıkarıp attığı tişört yerdeydi. Kendisi karnının üstüne yatmış, yastığına sarılmıştı. Üzerine örttüğü incecik örtüyse bütün sırt kaslarını açıkta bırakmak istermiş gibi beline kadar kaymıştı. İçimde ilk kez baş gösteren o hiss fısıldadı, 'hadi yanına uzan'.

Tabii ki o hissi dinlemeyecektim. Boş kalan yere oturup ona seslendim.

"Murat, hadi uyan." Benim bu cılız sesime tepki bile göstermedi. Yastığına sarıldığı için dudakları ve yanakları büzülmüş, onu çok masum göstermişti. Bu haline dayanamayarak parmak uçlarımı yanağına değdirdim. Avucum yanağı ve saçları arasına karışınca içim gıdıklanmıştı.

"Murat, hadi ama, bak şimdi Aygün teyze uyanmadı mı bu çocuk diye gelecek odaya, kalk artık."

Göz kapaklarının içinde hareket eden gözlerini görmeseydim eğer uyanık olup beni dinlediğini asla anlamazdım.

İstediğinin ne olduğuna emin gibiydim, onu öperek uyandırmamı istiyordu. Yavaşça ona eğildim, sadece yanağına küçük bir busecik konduracaktım, bu kadar.

Ben neredeyse dudaklarımı yanağına değdirecekken kafasını aniden çevirdi ve dudaklarını dudaklarımla buluşturdu. Bunu kesinlikle beklemiyordum.

On saniye kadar süren öpücük bana on saat gibi gelmişti.

"İnsan öyle uyandırılmaz, böyle uyandırılır." Şapşal suratıma bakıp sırıttı, keyif aldığı çok belliydi. Bense hala şaşkındım.

"Sana kim dedi beni öp diye?" Bir taraftan da koluna tokatı geçirmiştim.

"Ha yanaktan ha dudaktan ne fark eder?" Hala sırıtıyordu. Ağzına ağzına vurasım gelmişti. "Tamam tamam kızma lütfen, özür dilerim izinsiz öptüğüm için." Aferin, adam ol.

Ayağa kalkıp kapıya ilerledim. Örtünün hışırtısını duydum, Murat alalecele yataktan kalkıp yanıma ilerledi, tam kapıyı açacakken kapıyı itip kapattı ve ben de kapıyla onun arasında kaldım.

"Gözlerime bak lütfen," arkamı kapıya dönerek yüzümü ona çevirdim. Normal de benim de farkında olacağım bir zamanda yapsa kızmazdım çünkü o zaman benim de haberim olurdu. Ama ben yanağını öpecekken onun aniden dudaklarını çevirmesi hoşuma gitmemişti. Çünkü plansızdı ve benim haberim yoktu.

"İlk öpücüğümüzde bana kızgın olmana dayanamam Sevgi çiçeği. Her şeyi berbat ettim galiba, üzgünüm."

"Aniden olunca şaşırdım sadece, beklemiyordum."

"Barıştık mı?" Gerçekten üzgün olduğunu gördüğüm gözleri beni de üzmüştü.

"Evet," yüz ifadesi düzelip düzgün dişleri tekrar parlayınca ben de güldüm. "Hadi zevzeklik etme de giyinip gel, kahvaltı hazır."

"Ellerinle bana kahvaltı mı hazırladın?"

"Eh işte, yaptık bir şeyler." İstemsizce cilveli çıkan sesime kendim bile şaşırmıştım. Sırıtıp beni sıkıştırdığı aralıktan çıktım. O da dikleşip kollarını kavuşturdu. Böyle yapınca omuzları daha geniş durmuştu. O sırada üstünde tişört olmadığı kafama dank etti, aceleyle arkamı döndüm.

"Ya sen niye çıplaksın? Atalarımız yıllar önce giysileri icat etti diye biliyorum ben."

"Gece çok sıcaktı, dayanamadım çıkardım."

"İyi, hadi giyin de gel." Koşar adımlarla odadan çıktım. Bir gün kalbime indirecekti bu çocuk benim. Lavaboya girecekken odasından çıkan İlayda'ya yakalanışım pekte iyi olmamıştı.

"Maşallah, çıkmak bilemediniz odadan," imalı imalı gülerek yüzüme baktı.

"Abin uyanmak nedir bilmiyor, napayım?" Kocaman bir kahkaha attı.

"Abim her zaman erken uyanır. Asla zorlukla uyandığını görmedim."

"Bana denk geldi herhalde." Baya kıvırıyordum çünkü Murat'ın ben odaya girer girmez uyandığını biliyordum.

"Yorulduysa demek ki ondan olmuştur."

"Of İlayda, ne zorsun." Zafer benim der gibi gülümsedi.

"Sana çektim güzelim."

"Bana değil abine çekmişsin bence."

"İyi hadi çok kıvrandın gir elini yüzünü yıka, baya kızarmışsın." Surat asarak onu kapının önünde bırakıp lavaboya girdim. Serin su bana iyi gelecekti...

Sevgi Çiçeği / Yarı Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin