Hoş geldiniz kuzular,
Çok özür dilerim kuzular kurslar falan ancak bölüm atabildim. Neyse canlarım yeni oy sınırı 200 yorum sınırı yok ama satır arası yorumlarınız beni çok mutlu eder.
Keyifli okumalar dilerim. 🌸
●●●
Çeyizine koyacağı beyaz yazmaya iğne oyası yapan Asya evin bir köşesinde oturmuştu. Dikkati elindeki yazmadayken yanına bağırarak gelen küçük kardeşiyle bir anda korkup eline iğne batırırken acıyla dudaklarından çıkan çığlığa engel olamamıştı."Abla!"
İğnenin verdiği sızıyla ucundan damlayan kan beyaz yazmaya bulaşırken genç kadın elinden hızla atmıştı yazmayı ve parmağını refleksle iç çerek ağzına götürüp emmeye başlamıştı.
Önce güldü çocuk ablasını korkutmanın verdiği hazla sonra ablasının acıyla parmağını emdiğini görünce telaşla ablasına baktı. "Elini ben mi yaptım?"
Onun telaşlı halini gören kız elini dudaklarının arasından çıkarırken elindeki yazmanın iğnesini yandaki duvarda asılan halıya tutturup yazmayı yana koyduktan sonra gülümsedi kardeşine. "Olur mu gülüm öyle şey? Ben beceriksizim." Eli kardeşinin saçlarını severken şefkatle gülümsedi. "Çok acıyor mu?" Kendisine üzgün bakan çocuk acısını o an unutturmuştu. Eli çocuğun yanağıma giderken "Yok acımıyor." dedi gülerken.
Kerim ablasının kucağına oturup kadının yüzüne dikkatle baktı. "Şimdi sen gidecek misin abla?"
Bir an duraksadı Asya. O da alışamamıştı evlenip gitme fikrine. Öyle ben evlenmeyeceğim diyen kızlardan değildi. Evlenmeyi istiyordu ama isterdi ki kendi babası da Feride'nin babası gibi olsun kendini yük olarak görmesin. Ablası evlenmeden önce kızlarına laf eden adam ablası evlendikten sonra Asya'nın hepten dışarı çıkmasına engel olmaya başlamıştı. Sonrası ise yüzüne bile zar zor bakan bir baba kendini anne olarak benimsemiş bir kardeşti. On iki yaşında annesinin ölümüyle olgunlaşan Asya on beş yaşında Kerim'in annesi olmuştu.
"Beraber gideceğiz Kerim'im."
Gözleri ışıl ışıl olan çocuk ablasının yanaklarını tutup yüzünü sabit tuttu. "Hakket mi?"
"Hee hakket. Ben oğlumu bırakır mıyım?"
"Ama babam ne der?" Ne diyecek bir boğaz eksildiği için mutlu olurdu.
Canı sıkılan kadın yüz ifadesini bozmadı kardeşini üzmemek için. "Bir şey demez."
"O zaman ben bir şey deyiceğim sana."
Güldü Asya. "Cemal ağabey suyun kenarına oturmuştu. Yanında Emine abla vardı. Seni alacak diye kızıp söylemeyecektim ama bende geleceksem eğer haberin olsun ki yanına git-" Konuşmasına devam eden çocuktan bir yerden sonra dikkatini çekti Asya. Cemal'in dere kenarında Emine ile ne işi vardı ki? Hayır bu adam daha bir ay önce benimle evleneceksin, başkalarına bakma, demiyor muydu? Kendisi ne diye elin kızıyla dere kenarlarında sürtüyordu. İçten içe kaynayan Asya kardeşine gülümseyerek bakıp sinirini göstermedi.
"Cemal ağabeyin tam olarak nerede oturuyordu gülüm? De hele."
Küçük oğlan ellerini kaldırıp arkasını gösterdi. "Taaaa onların oradaki tarlaların başındaki ağaçlar var ya orada oturuyordu." Ha bir de tenhada mı oturuyordu? Şimdi burnundan fitil fitil getirmez miydi Cemal'in?
"Ne zaman oturuyordu ablam?"
"Şimdi oturuyordu. Biz oynuyorduk Kadir bir de Mustafa vardı. Sonra onlar gelince biz de eve geldik." Diye mırıltıyla konuşan çocuk ablasına yalan söylemenin mahcubiyetindeydi. Aslında arkadaşlarıyla yüzmeye gitmişti oraya ablası hep kızıyordu yüzmeye gidince Cemal'i orada görünce ablasına söyler diye korkup çabucak giyinip koşarak eve gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gönül Yangını
Short StoryÇocukluğundan beri karşılıksız bir adamı seven genç bir kızdı Asya. Bir yandan onun kardeşiyle evlenmek zorunda kalmak diğer yandan sevdiği adamın evlendiğini görmek cehennem azabı gibiydi sanki. Ancak evleneceği adamın onun hayatını gül bahçesine ç...