3. Bölüm

13.2K 762 58
                                    

Hosgeldiniz şekerlerim,

Oylar geçince koşa koşa geldim.

Beşinci bölüme kadar oy yorum sınırına ara vereceğim arkadaşlar beşinci bölümde başlayacağım yine.

Hadi bakalım keyifli okumalar ❤

●●●

Annesini kaybettiğinde on iki yaşındaydı Asya. Kardeşini doğururken attığı çığlıklar hala kulağındaydı. Gözlerinden akan yaşlarla evde kadının durumunu öğrenmek için gelen ancak dedikoduyu da yapan kadınlara hizmet etmişti o gün. Sonrasında köydeki doğum yaptıran kadınlardan biri olan Gülsenem yengesinin başı önünde eğik "Rahmetli oldu." deyişi hala kulaklarından gitmiyordu. Sonrasını bilmiyordu. Bayılmıştı. Başında ona telaşla bakan ablasıyla Feride dışında hatırlamadığı bir kaç komşu kadın daha vardı. Kızın kalkmasıyla ah vahlar çoğalmış ancak hiçbir sesi duymayan kız çığlık atmıştı. Şu dünyada en çok annesine yaslardı sırtını ondan alırdı desteğini. Feride ve yaşıtları okula giderken onu okula göndermeyen babasını bile ikna etmişti annesi. O gün annesizliğin verdiği acıyla zaten olgun olan kızın daha fazla olgunlaştığı gündü. Geçen yıl ablasının evlenmesiyle hepten yalnızlaşmış sessizleşip içine kapanmıştı ama bunu pek dışarı belli etmeyip hep gülümsemişti. Onun dizine yatıp ağladığı tüm dertlerini döktüğü iki kişi vardı hayatında biri ölen annesi diğeri ablasıydı ikiside gidince karda kalmış gibi üşümüştü Asya da kimseye dert yanmamış hep kalbinde bir yere saklayıp annesinin mezarına gitmediği sürece kimseye bir şey anlatmamıştı. En yakın arkadaşı Feride'de buna dahildi.

Daldığı düşüncelerle önündeki çorbayı karıştıran Asya "Asya yanındaki maşrapayı uzatsana bana." Diyen Feraye'nin sesini duymayınca genç kız dalgın olan kıza kaşlarını catarak bakıp hafifçe kolunu dürttü. "Asya beni duyuyor musun?"

"Hı? Ne oldu?"

Kendince çıkarım yapan Feraya kıkırdadı. "Ohoo sen çoktan Leyla olmuşsun. Maşrapayı ver diyorum ki."

Kendine gelen Asya sessizce kıza maşrapayı uzatıp yanında büyük tencerede pişen etlere bakıp biraz daha pişmemiş gerektiğini anlayıp geri kapattı kapağını. Bugün ikindiden sonra isteme olup yüzükler takılacaktı. Sabah erken saatlerde gelen Seher yengesi ve Feraye aceleyle yemekleri koydurmaya başlamıştı. Allah biliyordu ya sadece yatağında yatmak dışında hiçbir şey gelmiyordu da içinden sabah erken gelen kadınların yüzü suyu hürmetine laf etmeden sakince ona verilen görevi yapıyordu.

Uzun bir vakit yemekle uğraşan kızı durduran Seher Hanım olmuştu. "Asya Cemal sana elbise aldı. Şu poşetin içinde. Git onu giy Feraye'de saçlarını güzelce açıp tarar. Ben de gideyim artık evdekilerin işleri var." İçi acıyla kavrulan kız gülümsedi alışık olduğu şekilde. Ona göre kimse onun derdini tasasını çekmek zorunda değildi.

"Tamam Seher yenge. Sağ olun."

"Oy," Diyen kadın kızın yüzünü avuçlayınca bu duruma bozulan Feraye yüzünü eşkitti. Anasının bir gün olsun kendisine Asya'ya baktığı gibi baktığını böyle sevgiyle yüzünü avuçladığını hatırlamıyordu ona hep emirler verirdi kadın bir de kızardı. "Güzel kızım benim ana de bana. Bugünden sonra anan sayılırım."

Gülümsedi Asya bir şey diyemedi. Kolay mıydı mezardaki anasının yerine birini koyup da ana demek? Hiç kolay değildi ki mezardaki anasının kendi saçlarına dokunuşunu bile hissediyordu sanki.

Başka bir şey söylemeyen kadın çıkarken onu uğurladıktan sonra derin nefes alan kız odasına doğru ilerlemeye başlamıştı. Arkasında bıcır bıcır konuşan Feraye'yi içindeki acıdan dolayı duymuyordu bile. Yalnız kalsaydı ağlayacaktı da yalnız kalamadığı için gülümsüyordu bol bol. Akıtması gereken gözyaşlarını silip gamzelerini sergileyerek çok mutluymuş gibi bir halde duruyordu.

Gönül YangınıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin