Tatilin son haftasaydı dersler başlıyıcaktı. Annem hala yoğun bakımdaydı. Babaannem ve büyükbabam Hollandadan bu gün geliceklerdi. Yoğun kar nedeniyle uçuşlar iptal edilmişdi o yüzden bir türlü gelemiyordular. Havaalanına onları karşılamaya gitdim.
-Victoriammm ne kadar da büyümüşsün.-dedi babaannem ve saçımı okşadı.Her ikisine sarıldım.Onları ne kadar özlediğimi anlatamam. Bu zor günlerimde yanımda oldukları için çok mutluydum. Her ikisinin gözlerinde derin keder vardı. Babamın ölümü onları da derinden etkilemişti.
-Tatlım çok özür dileriz. Kazayı duyar-duymaz gelmek istedik ama bir türlü uçak bulamıyorduk.Sen iyimisin birtanem?
-Iyi olmaya çalışıyorum.
-Annen nasıl? Hala yoğun bakımdamı?
-Malasef.
-İyileşicek birtanem merak etme sen.
Eve gitmek istedim, yoldan geldikleri için yol yorğunu olduklarını düşündüm ama itiraz etdiler annemin yanına hastahaneye gitdiler. Ben onlarla gitmedim annemi o yatakta ölü gibi kıpırdamadan o cihazlara bağlı gördükce dayanamıyordum.Bu cuma bay Albertla görüşücektim. Kolyenin gizemini nihayet çözücem diye düşündüm. Babaannemler geldiği için Diana evlerine gitmişdi. Rahatlıkla şu siyah giyinimli adamı yani Will Smithi araştırmaya başlaya bilirdim. Googleda adını aratdığında aynı dedemin bana anlatdığı gibi evinde ölü bulunduğu yazıyordu fotoğraflara baktığımda kanım donduran bir şey gördüm. Kendini tıpkı bayan Gilbert gibi ağaçtan asmıştı...
Fotoğraflarda yüzü sansürlenmişti.Dedemin anlatdığı parti olayından bahs edilmiyordu ama. Tabi ki de bahs edilmezdi sonuçta paranormal olaydı bahs edilse bile kim inanırdı ki?! Evinin fotoğrafları da vardı çok kirli ve düzensizdi burda nasıl yaşadı acaba?!
Yüzünün düştüğü bir tane bile fotoğraf yoktu. Umudumu yavaş-yavaş kayıp ediyordum. Olayların nerde yaşandığına bi göz atmak istedim. Anneannem ve dedemin eskiden yaşadığı evin yakınlarıydı. Adresi kayıt etdim. Bu sırada bay Frankdan bir arama geldi.
-Alo, küçük dedektiflemi görüşüyorum?
Hafifce gülümsedim.
-Evet Frank amca benim.
-Haklıymışsın küçük dedektif. Otopsiden haber geldi. Bayan Gilbert kendini asmamış , öldürülmüş.
-BİLİYORDUM! Ee nasıl öldürülmüş peki?
-Doktorlar boğularak öldürüldüğünü söylüyor boğazında izlere rastlanmış ipten asmışlar ki, izleri kapatıp olayı intihara bağlasınlar. Vücudunda morluklara rastlanmış anlaşılan darp edilmiş.
-Kesin ailemin katili yapmış bunları.
-Victoria babanın ya da annenin benim bilmediğim bir düşmanı falan varmıydı?
-Hayır hiç sanmıyorum. Frank amca babam sessiz sakin bir insandı bu güne kadar bir karıncayı bile incitmedi. Annemde işkolik bir insandı karşı şirketden rakipleri falan vardı. Yani benim bildiğim kadarıyla böyle birisi yok.
-Anladım haklısın. Bu olayı er ya da geç çözücem merak etme. Yanlarına kalmıyacak.
-İyi günler arayıp haber verdiğiniz için teşekkürler.
-Ne demek rica ederim. Benim görevim bu.
Telefonu kapatıp bunları düşündüm:
-Nasıl yakalıyıcaktı ki ? Hayaletlerimi tutuklayacaktı?! Saçmalama Viki hayalet diye bir şey yokkk!!
Ben kendi-kendime konuşurken babaannemle büyükbabam geldi.
-Neden bu kadar geç geldiniz büyükbaba?
-Oğulumun da mezarına gitdik güzel torunum. Cenazede olamadık biliyorsun.
-Anladım.
Bir anlık üzülerek iç geçirdim.
-Annem nasıldı?
-Doktorlar anneni görmeye izin vermediler birtanem anca camdan izledik. Yatıyordu öyle ne olsun , bildiğin gibi.-dedi babaannem.
Babaannem akşam yemeği hazırladı. Yemeğimi yiyip odama kalktım. Telefonuma baktım. Diana yazmıştı nasıl olduğumu merak ediyordu. Ona bay Frankla konuştuklarımızı anlatdım. O da cinayet olduğuna pek şaşırmadı.
Bir kaç gün sonra....Dianayı aradım.
-Aç hadi şunu!!!
-Alo ,efendim Viki
-Kızım unutdunmu?
-Neyi?
-Bu gün bay Albertla görüşücekdik.
-Haaa ben onu unutmuşum. Bekle hemen hazırlanıp geliyorum.
Adam dediği gibi konumu atmışdı. Yakınlarda bir restoranın konumunu atmışdı. Heyecandan yerimde duramıyordum nihayet o gün gelmişti. Kolyenin gizemini çözücektim. Diana nihayet geldi. Ve yola koyulduk.
Restorona vardığımızda garson bize yaklaştı :
-Rezarvasyonunuz varmı hanımlar?
-Aa evet bay Albert adına rezarvasyon olmalı.
Defterine baktı ve :
-Evet bu tarafdan buyurun.
Karşımızda yaklaşık 40-45 yaşlarında iriyarı bir adam duruyordu. Elimi uzatdım ve :
-Bay Albert ben Victoria.
Elimi sıktı ve dedi:
-Buyurun lütfen.
-Ne alırdınız -diye sordu garson.
-Ben bir bardak su alırım.
-Bana da kahve getirin lütfen-dedi Diana
-Bana da bir latte getirin lütfen.-dedi adam.
-Hemen efendim -dedi garson ve ordan uzaklaştı.
Adam bize döndü ve :
-Buyurun hanımlar sizi dinliyorum.
Çantamdan kolyeyi çıkardım ve ona doğru uzatdım.
-Bay Sam bunun lanetli olduğunu söyledi.
Elimden aldı ve gözleri büyüdü bir anlık.
-Kızlar sizin bu kolyenin fiyatından haberiniz varmı???
Dianayla şaşkın gözlerle bir-birimize baktık.
-Bay Sam pahalı olduğunu söylemişti ama...
- 1 milyon dolar fiyatı var bunun dünyada eşi benzeri yok bunun. Amortus taşı bu. Gün ışığında ve ya ay ışığında belirli bir süre parlamaya başlar çok güzel bir taşdır. Bir gün bu taşı görüceğimi ve dokunacağımı hiç sanmazdım.
Dianayla ağzımız açık kalmıştı. 1 milyon??? Şaka gibi.
-Peki bay Sam bunun lanetli olduğunu söylemişti doğrumu bu?
-Hayır doğru değil lanetli felan değil. Yaşlı Sam işte sizi birazcık korkutmak istemiş sizin gibi kaç insanı gönderdi bana bir bilseniz. Olayları abartmayı seviyor. Bu sırada garson kahveleri getirdi.
-Peki üzerindeki yazılar ne anlama geliyor o zaman? Bay Samin dediğine göre büyücü diliymiş.
Bunu dediğim anda adam az kalsın gülmekten boğuluyordu.Latte boğazında kaldı. Hızla beline vurduk.Ama adam hala kahkaha atıyordu.
-Ha ha ha ha!!! Bay Sam sizi gerçekten korkutmuş. Büyücü diliymiş.-dedi ve tekrardan güldü.
-Bakın kızlar içinde eski mısırlıların kullandığı dilde bir yazı var. Büyücü dili falan değil bir saniye bekleyin çantamda alfabesi olucaktı.
Çantasından alfabeyi aldı ve çevirmeye başladı.
-"Umarım bu kolye onu taşıyan her insana şans ve uğur getirir.Tanrı sizi korusun."
-Bu kadarmı? Başka bir şey yokmu yani?
-Evet ne olmasını bekliyordunuz hayatınızın sonuna kadar tüm sülalenizle birlikte lanetlendiniz falanmı yazmasını bekliyordunuz?
Dedi ve yine güldü.
-Aslında evet. Hala bir gizemi olmadığına inanamıyorum.Parlayınca büyülü sanmıştım.
-Hayır dediğim gibi ışıkla alakalı her şey. Kolyeyi satmayı düşünüyormusunuz?
-Hayır istemiyorum.
-Fikriniz değişirse ,beni arayın.
-Tamam yardımlarınız için ne kadar teşekkür etsem az.
-Ne demek.
Garsona ödemeyi yapıp ordan uzaklaştık. Yaşlı bunak ya resmen bizi kandırmış. Doğruyu söylemek gerekirse hayallerim suya düşmüştü. Ben çok büyük bir gizem bekliyordum. Başıma gelen bu paronormal olaylardan sonra bunu hiç beklemiyordum...Evet arkadaşlar , kolye bölümünü nasıl buldunuz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORKUNUN ESİRİ
Horror-Ne yapalım bu meraklı bücürleri? -Kafalarını kesip köpekleremi yem etsem? Yoksa derilerini diri-dirimi soysak? Aa buldum ,buldum ellerini ve ayaklarını masaya çivileyip , tüm organlarını tek-tek çıkaralım..-dedi Laura pis-pis sırıtıyordu. Adam yerd...