Arkamdan bir adım sesi duyana kadar, bu karanlık ve boş sokakta yürürken keyif alıyordum. Aslında tüm Fransa sokaklarında gezerken keyif alıyordum, ama bunu karanlık ve hafif yağmurlu bir zamanda yapınca keyif ikiye katlanıyordu.
Tabii böyle zamanlar için yanımda biber gazı da bulunduruyordum.
Arkamdaki adım sesleri devam edince bir elimle sıkıca tuttuğum çantamla arkamı döndüm, bana doğru yavaş adımlar atan adamı tam seçemedim fakat yürüyüşünden - ya da yürümeye çalışmasından - sarhoş olduğunu anlamıştım.
Bana doğru baktığında çantamı açıp biber gazına devreye sokmaya yeltenmiştim fakat sonra durdum, bana saldırmadı ya da üzerime yürümedi. Sadece baktı, loş ışıktan rengini çözemediğim gözleri tüm çehremde yavaşça dolaştı.
"Ona benziyorsun." Yağmurun altında çok kalmış olacak ki, sadece çiseleyen yağmurla kısa saçları sırılsıklam olmuştu. Uzun kirpikleri ve keskin çene hattıyla bakımlı olduğu belli olan cildi, önemli biri gibi durmasını sağlıyordu.
"İyi misiniz?" Diye sormayı akıl ettiğimde yüzüne o kadar çok dikkat etmiştim ki, yüzündeki ıslaklığın sadece yağmurdan olmadığını anlamıştım. Gözleri ve burnu biraz kızarık duruyordu, ağlıyor olmalıydı.
"Değilim." Bana doğru bir adım attığında geri çekilmek istedim fakat arkamdaki duvar buna engel oldu, panik olmamıştım. Bu adamdan nasıl olduğunu bilmediğim bir güven almıştım, bana o anlamda yaklaşmayacağından ya da saldırmayacağından emin gibiydim.
"Yakınınız telefonunu verirseniz sizi götürebilirim? Ya da evinizin adresini tarif edebilir misiniz?" Söylediklerimle ilgilenmedi ve bana doğru bir adım daha atıp aramızda neredeyse hiç mesafe kalmamasına neden oldu.
"İyi değilim. Değilim." Alnını omzuma yasladığında aramızdaki boy farkı nedeniyle biraz eğilmek zorunda kalmıştı. Şüpheyle, risk alarak kolumu adama sardım.
"Neyin var?"
"Ben bunları hak etmedim."
"Herkes hak etmediğini düşündüğü şeyler yaşar." Başını iki yana salladığında alnı omzuma sürtünmüş oldu ve bedenimde bir elektrik belirdi.
"Onu özledim."
*
Kalçamı tezgaha yasladım ve iki elimle sıkıca tutarak avuçlarımı ısıttığım kupa bardağından bir yudum aldım. Sonbahara giriş yapıyorduk, dolayısıyla her zaman kapalı olan, ara sırada yağmurun yağdığı havayla geçirdiğimiz ikinci haftaydı. Bu dönemi seviyordum, ağaçların yapraklarınım yavaş yavaş renk değiştirmesini, çiseleyen yağmuru izlerken yudumladığım kahvemi.
Kendimi yaz veya kış insanı olarak ayıran biri değildim. İki mevsinin de kendine ayrı güzellikleri ve kötü yanları vardı. Ben her zaman güzelliklerden yararlanmaya çalışır ve vaktimi iyiye kullanırdım. Hayatı seviyordum. Yaşadığımı hissetmek, içime soluduğum her nefes beni iyi hissettiriyordu.
Kişiliğim buydu.
İçeriden sesler duyunca onun uyandığını anladım. Dün gece ne yapacağımı bilemeyip evime getirdiğim ve bana çeşitli zorluklar çıkaran bu adamı bir yerden tanıdığımı biliyordum. Çehresi tanıdık gelmişti ve onu daha önce gördüğüme emindim, kısa bir araştırmanın sonunda hislerim doğru çıkmıştı.
Psg'de oynadığını ve onun yüzünü daha önce haberlerde gördüğüme emin olmuştum. Ve sadece haberlerde olmayabilirdi, Paris yıldızını tanıdığım için bazılarının gözünde çok şanslı sayılıyor olabilirdim fakat insanların ünlü insanlara sanki birer ilahmış gibi davranmasından nefret ediyordum. Evet, Neymar Junior'la arkadaştım, ee? O kadar şanslıyım ki tanrı bütün günahlarımı affedecekti.
Sonuç olarak, onu daha önce gördüğüm kesinleşmişti ve hislerim yine ve yine beni yanıltmamıştı.
"Sende kimsin? Neredeyim?" Karşıma geçtiğinde endişeli hali elimdeki bardağı kenara koymama neden oldu. Ne de olsa onu hala tanımıyordum, psikopatın teki olabilirdi.
"Ben Emilie, ve evimdesin." Şakaklarını ovaladığı ellerini çekmeden konuşmaya devam etti, o kadar içtiğine bakılırsa başının ağrıması normaldi.
"Dalga mı geçiyorsun benimle?" Diye tısladığında dudaklarımı birbirine bastırdım ve ondan uzaklaşmak için bar tezgahına doğru adımladım.
"Dün gece karşılaştık," diye açıklama yapmaya başladığımda neden yer değiştirdiğimi anlamamış gibiydi. "Ve sen çok sarhoştun." Dedim onu işaret ederek.
"Bu hala benim niye yatağında uyandığımı açıklamıyor?" Cidden mi?
"Ne ima ediyorsun?"
"Tam da anladığın şeyi." Dediğinde meydan okuyan mavi gözleri, yeşillerimde takıldı. Beni sinirlendirmeye mi çalışıyordu?
"Hayır," dediğimde gayet sakindim. "Aramızda hiçbir şey olmadı. iyi görünmediğin için yakın birini aramak amacıyla telefonuna bakındım fakat üzerinde hiçbir şey yoktu. Sokakta öylece bırakmak istemediğim için seni evime getirmek zorunda kaldım."
Gözlerini kıstı ve masmavi gözleriyle çehreme bakındı, bu biraz yumuşamasına sebep olmuştu fakat yine de yüz ifadesine ters düşen ses tonuyla konuştu. "Sana inanmıyorum."
Göz devirdim, kendini ulaşılamaz bir cevher olarak mı görüyordu?
"Muhtemelen yarın birkaç gazeteciye para verip aramızda ne yaşadığını anlatacaksın ve birkaç gün gündemde kalacaksın."
İlk olarak," dediğimde ona doğru iki adım attım. "Öyle bir bütçem olsa gece kustuğun kanepemi temizlemek için temizlikçi çağırırdım." Elimle işaret ettiğim, mutfak ile bitişik olan küçük oturma odamdaki kanepeye baktığında az önceki bakışları değişmiş yerini suçluluk duygusu almıştı.
"İkinci olarak, ben senin hayranın falan değilim. Kim olsa aynı şeyi yapardım." Gözleri, giydiğim kolsuz atletin açıkta bıraktığı dik omuzlarıma dokundu ve oradan gözlerime tırmandı. Ne? Karşısında ilk defa mı biri ona dikleniyordu?
Onun gözlerine kıyasla yeşil olan gözlerim bir süre mavilerinde takıldı, fakat çok geçmeden gözlerimi ondan ayırdım ve o da benim hareketimle gözlerini yumarak derin bir nefes aldı. Başını iki elinin arasına alıp bir süre öylece durduğunda arkamı dönerek mutfak dolaplarının birinden baş ağrısı için kullandığım hapı aldım, bir bardak çıkarıp su doldururken o da sonunda kelimeleri toparlayabilmiş gibiydi.
"Pekala," mırıldandığında elimdeki su ve hapla tekrar ona döndüm. "Baş ağrısına iyi gelir." Diye kısa bir açıklama yaptığımda elimdeki hap kutusunu neredeyse çekiştirerek aldı. Düşündüğümden fazla ağrı çekiyor olmalıydı.
"Teşekkür ederim." Diline bıraktığı hapı diklediği suyla midesine gönderdi ve elindekileri tezgahın bir köşesine bırakıp tekrar bana döndü.
"Tam olarak anlatabilir misin?" Dediğinde az önce köşeye bıraktığım kahvemi aldım, neyseki çok soğumamıştı.
"Dediğim gibi, senin evime getirdim ve sen midenin bulandığını söyleyip iki saniye sonra mideni koltuğa boşaltmadan önce, seni kanepeye yatırmaya çalışıyordum. Sonra ise yatak odama götürmek zorunda kaldım, orada uyanmanın sebebi de bu." Derin bir nefes alarak gözlerini yüzüme kenetledi, "Teşekkür ederim." Diye mırıldandığında göz devirdim, kimse bu adama daha önce karşı çıkmamış mıydı? Teşekkür etmeyi bile bilmiyordu.
"Rica ederim." Dedim ve elimdeki bardağı tezgaha bırakıp bar taburesinin üzerindeki ceketimi aldım.
"Odamdaki banyoda temiz havlular var, istersen duş alabilirsin. Ben çıkıyorum." Bar taburesinin üzerinden ceketimi alıp evden çıkmadan, söylediğim son şey bu olmuştu.
________ve, yeniden. Son.
insta zhrab07
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ineffable | mauro icardi
Fanfic"Ona benziyorsun." ____ Ineffable, kelimelerle anlatılamayacak kadar güzel. ____ final 11.07.23 ____ #fransa 'da 1. #neymarjr 'de 1. #mbappe 'de 1. #psg 'de 1.