0.6

3K 151 48
                                    

Tanıdığım Neymar Junior genelde deli dolu olurdu. Tabii ki olgun bir insandı ve yerine göre hareketlerini yöneldiriyordu fakat o hep çocuk ruhlu, ağzına ne gelirse düşünmeden söyleyen ve oldukça eğlenceli bir karaktere sahip olan bir adamdı.

Genel olarak benzemiyorduk. O kargaşa ve kaosu severken ben sakinlik tarafındaydım. O aksiyon ve gerilim severken, ben drama filmlerini daha çok seviyordum. İkimizde sportif insanlar olsakta o hep ben daha hareketli olurdu, şimdikinin aksine.

Koskoca Neymar da Silva Santos Junior, evet o tanıdığınız Brezilya'lı, yakışıklı, mükemmel olan oyuncu; bunalıma girmişti. Aslında bu tabii ki olası bir şeydi, sonuçta o da herkes gibi duygulara sahip olan bir adamdı. Ama bunalıma girme sebebi iş sıkıntıları olunca tıkanmıştım, evet tamamen tıkanmıştım ve onun moralini asla düzeltememiş şekilde kendimi evimde bulduğumda vicdan azabı çekiyordum.

Belki biraz daha yanında kalıp moralinin düzelmesine yardımcı olabilirdim diye düşünmeden edemiyordum. Kafamın içindeki düşünceleri boşaltmak amacıyla kanepeden kalktığımda direkt kendime bir kahve yapmış ve odama geçip her fırsat bulduğumda okuduğum kitabı almıştım elime. Fakat daha yeni oturmuştum ki çalan kapıyla tekrar ayaklandım. Kimseyi beklemediğim için kaşlarım çatılmıştı, kapının deliğinden dışarı baktım ve çatık kaşlarımı biraz daha çatmak istedim.

Kendime hemencecik bir çekidüzen verdikten sonra kapıyı açtım ve yine o mavilerle karşılaştım fakat ters giden bir şey vardı, sadece gözlerine bakarak bile anlamıştım ya da o anlamamı istemişti bilmiyorum ama ona doğru bir adım attım. "Icardi, iyi misin?"

Başını iki yana salladı ve mırıldanma gibi çıkan sesiyle, "Hayır." Dedi. Kafasının yerinde olmadığını anlamak zor değildi. Onu kolundan tuttum ve içeri çektim, birinin görmesi durumunda sadece o değil bende zor duruma düşebilirdim.

"Ne oldu?" Diye sordum tekrar ona döndüğümde. "Neden geldin?" O gün sokakta gördüğüm kadar sarhoş değildi, fakat yine de ayık olduğunda yapmayacağı şeyler yapacak kadar içmişti.

"Sadece," diye mırıldandığında hala kapının önünde duruyorduk. Tekrar kolundan tuttum ve benden yardım almasını sağlayarak içeri geçtik. "Bir yere gitmem gerekti, kafamı dinleyeceğim." Koltuğa oturdu ve direkt geriye yaslanarak gözlerini kapattı. "Beni yargılamayacakları bir yere gitmem gerekti ve aklıma sen geldin." Vazgeçtim, şu an neredeyse ayıktı, buraya kendi isteği ile gelmişti.

Kapı çalmadan önce ortadaki küçük sehpaya bıraktığım kahvemi aldım ve onun yanına oturdum. "Kahve?" Açtığı gözleri ile sırtını dikleştirdi ve göz göze geldik.

"Kızmadın mı?" Omuz silktim. "Evimi kafa dinleme yeri olarak kullanan birkaç futbolcu daha tanıyorum." Dedim hafif bir tebessümle. "Komik olan ise, hayvan gibi zengin olup kafa dinlemek için şu küçücük daireye gelmeleri."

"İçinde sen olunca daire huzur dolu oluyor." Duymamış gibi yaptım ve elimdeki kupayı ona uzattım. "Kahve iç, güzeldir." Gözleri ilk önce yüzümde dolandı, daha sonra ise elimdeki kupayı aldı ve birkaç yudum içti.

"Anlatmak ister misin?" Diye sordum kendi ellerimle ilgilenirken, sürekli ona bakmak utanmama neden olmuştu. İki elimi rahatça ören tek eli başımı kaldırıp ona bakmama neden olmuştu. Başımı kaldırdığım gibi boynuma gömülen yüzü kaşlarımın havalanmasına neden oldu.

"O gece hakkında tek hatırladığım," diye başladığında boynuma çarpan nefesi tüm vücudumu uyuşturacak derecedeydi. "Bunun bana iyi geldiği." Bir elimi saçlarına götürdüm ve nazikçe gezdirdim. Koca bir bebek gibi oturup boynumda ağlaması... Tarfi edemediğim bir his dolmuştu içime. "Geçecek." Diye fısıldadım kulağına doğru. "Sorun ettiğin her neyse, geçecek."

Ineffable | mauro icardiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin